13 Aralık 2020 Pazar

NEDEN DANASIN ÜRETİLMİYOR?

 Herediter Aniyodem (HAÖ) kalıtsal bir hastalıktır.

Hastalık karaciğerdeki c1 enzimi eksikliği nedeniyle yaşanmaya başlar.
Vücuttaki c1 ve c4 enzimleri test sonuçlarına göre hastalık tanısı konur  ve hasta ömür boyu bu hastalıkla yaşamaya başlar.

Hastalık kişiye göre 24 ile 72 saat arasında seyreder ve kişi ayda ortalama 1- 3 kez rahatsızlanır.
Bu durumda vücudun çeşitli yerlerinde şişme, hafif kaşıntı, kızarıklık, ağrı ve kusma gözükür.
Özellikle baş ve surat bölgesi tehlikelidir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde ölümcül sonuçları olabilir.

Hastalık hem hak arasında hem de sağlık personeli arasında pek bilinmez. Bu nedenle hastalar çoğu zaman gittikleri sağlık kuruluşlarında öncelikle hastalıklarını, kullanmaması gereken ilaçları (age inhibitörü ilaçlar kullanılamaz, aspirin, dil altı tansiyon ilaçları kullanılamaz)  anlatmaya çalışır.
Yapılacak iğnenin nasıl yapılması gerektiğini anlatmaya çalışır.
Sanki hastalık geçiciymiş gibi her sene rapor almak zorundadırlar ve bu rapor sonucunda ilaçlarını sgk tarafından alabilmektedirler.

Bu hastalığın önleyici ilaçlarından bir tanesi de Danasın isimli ilaçtır. Hap olarak doktorun tavsiyesi üzerine günlük ve doz derecesi belirlenerek kullanılır.

Son zamanlarda hastalar Danasın adlı ilaca ulaşmakta zorlanmaktadır. Covid 19 salgını nedeniyle iyice zorlanan hastalar birbirinden ilaç temin etmeye çalışmakta ecza depolarında ilacın olmadığı söylenmektedir.

Biz de durumu Cimer’e yazarak konuya ağırlık verilmesi gerektiğini  rica ettik. Bu ilacın bizler için önemini anlattık.
Sağolsun kısa zamanda cevap geldi.
Ve fakat gelen cevap üzücüydü.
Çünkü gelen cevapta;
‘23.11.2020 tarih ve 2005187512 sayılı CİMER başvurunuz incelenmiştir.

"DANASİN KAPSÜL" isimli ilacın firma yetkilisi ile 11.11.2020 tarihinde yapılan görüşmeye göre tüm formlarının piyasaya verilmediği, tekrar üretim planının ne zaman yapılacağının belli olmadığı bilgisi alınmıştır. Farklı tedavi seçenekleri için hekiminize danışınız.

Geçmiş Olsun Dileklerimizle’
yazıyordu.
Yani ilacın üretilmediğini, ne zaman üretileceğinin belli olmadığı yazılmaktaydı.

Bu nasıl cevap?
Bir ilaç neden üretilmesin, ne demek üretmiyoruz?
Bizlerin sağlığı, canı bu kadar ucuz mu?
Peki biz ilaç olmadan ne yapacağız?

Bu hastalık için Engellik oranını Yüzde 10 yapan yetkililer belli ki ne bu hastalığı tanıyor, ne tanıdıkları birisi bu hastalığı yaşıyor ne de bu hastalık nedeniyle ne denli zorluklar yaşıyoruz haberleri bile yok!

Bizler için yaşamsal önemi olan bu ilacın derhal üretilmesini ve HAÖ Hastalığının Engellilik oranının yükseltilmesi lazım.

Her insan gibi,
Bizlerin de sağlıklı olarak yaşamaya, eğitim almaya, çalışmaya, aile kurmaya, ailemize bakmaya ve insanca yaşamaya hakkımız var.
Bunun aksi insan haklarını ihmal etmektir.




10 Kasım 2020 Salı

ESKİDEN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VARDI

Gençlerin canını en çok sıkan konu yaşlıların sürekli aklı vermesidir.

‘Öyle yapma, böyle yapma’ demesidir.
Bir de yeni kuşağı eleştirmek için ‘Eskiden…’ diye cümleler kurmasıdır.

Aslına bakarsan; Yaşlılar haklıdır.
Çünkü; Ancak bu şekilde konuşarak gençlere hem bilgi hem de tecrübelerini aktarmış olurlar.
Gençler de;
Farkında olmadan belli bir bilgi ve tecrübeye sahip olurlar.

Meslekte 30 yılını devirmiş birisi olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki;
‘Eskiden buralar gerçekten karpuz tarlasıydı ve gerçekten iyi – kötü basın özgürlüğü vardı.’

Geçtiğimiz Pazar Günü Hazine ve Maliye Eski Bakanı Sayın Berat Albayrak istifa ederek açıklamasını İnstagram üzerinden duyurdu.
İstifa haberi hemen sosyal medyada dağıldı.
Televizyon kanallarından ise;
Sadece Halk Tv, Tele 1 ve KRT TV  bu haberi vererek, doğruluk payını araştırmaya başladı.
Diğer bütün kanallar konuyla ilgili hiçbir haber yapmadılar, yapamadılar.

İstifa haberleriyle ilgili olarak dünya basını haberler yaptı.
Ülkemizdeki kanalların neredeyse tamamı yine çıt çıkaramadı.

28 Saat sonra Saray’dan bir açıklama yapılarak;
‘Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir’ denildi.
Ve tüm suskun medya kanalları haber yapmaya başladı.

Koskoca Ülkenin koskoca kanalları  en önemli Bakan’ın istifa haberini yapamayacak kadar korkmuş, sinmiş ve sistemin kölesi haline gelmiş demek ki…

Demek ki;
Bu kanallar verdikleri her haberi bu şekilde yapıyor.
Yaptıkları her haberi sistemin işine geldiği gibi yapıyor ve bize yalan söylüyorlar.

Sayın Berat Albayrak efendiliği, ailesi ve özel yaşamıyla saygı değer genç bir insan,
Ancak ülkeyi ekonomik olarak düşürdüğü durum da ortada.
Belki çoğu önemli kararları tek başına alamamıştır, zorda kalmıştır, darda kalmıştır orasını bilemeyiz, Ama başarılı oldu diyemeyiz.

Sonuçta;
Sayın Albayrak görevden ayrıldı.
Yerine Sayın Lütfi Elvan atandı.
Bakalım Sayın Elvan ne zaman istifa edecek?

Dedik ya;
‘Eskiden buralar bostan tarlasıydı, dutluktu. Eskiden basın özgürlüğü vardı’.
Hatta;
Ali Baba’nın Çiftliği’ydi.
Yazık!.



31 Ekim 2020 Cumartesi

İZMİR...

İzmir'e ilk kez 16 yaşında evden kaçınca gitmiştim.

O zamanlar Otogar Topkapı'daydı, Otogar'a gidip bir tane İzmir bileti aldım.
Hadi kaçma nedenim macera arayışıydı da neden İzmir'e gitmiştim acaba? Hem de tanıdığım hiç kimse yokken...
Daha sonra;
Askere gitmeden önce de gittim, geldikten sonra da...
Demek ki;
İzmir taa o günlerde bile insana güven veren bir şehirmiş.
Aklımızda hep o şekilde kalmış, öyle kaldı.
Son olarak da;
4 yıl önce Ege Ünv. Hastanesi'ne bir sempozyumu çekmek için gitmiştim.
Bugün,
Türkiye aslında 3 Bölüm'e ayrılmış durumda.
Birincisi;
Diyarbakır merkezli, Kürtlerin ülkesi
İkincisi;
Konya merkezli, Dincilerin ülkesi,
Üçüncüsü;
İzmir merkezli, Demokratların ülkesi.
Kim fikren ve duygusal olarak bizleri ayırdıysa Allah belasını versin.
Kim 'İzmir'de alkol içiliyordu, o yüzden deprem oldu' diyorsa Allah belasını versin.
Kim bu memleketi, insanları, hayvanları ayırıyorsa Allah belasını versin.
Diyarbakır'da bizim, Konya'da bizim, İzmir'de bizim.
Bu acılar bizim.



30 Ekim 2020 Cuma

EKMEK, DÖVİZ , CORONA ve FAKİRLİK…

 Dolar, Euro ve Altın aldı başını gidiyor.

Rekor üstüne rekor kırılıyor.
Zengin için sorun yok, Zaten parası dövizde olduğu için daha da iyi oluyor.
Peki ya garibanlar?

Sağolsun garibanlar için Sayın Bahçeli çözüm buldu.
‘Askıda Ekmek Kampanyası’nı başlatarak büyük bir hizmet verdi.
Ve fakat;
Bazı muhalifler, ‘Askıda ekmek kampanyası halkın ekmeğe muhtaç olduğunu gösteriyor’ dedi.
Sayın Bahçeli bu muhaliflere çok kızdı ve muhalifleri ‘Yerli ve Milli’ olmamakla suçladı.

Öte yandan;
AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan’a bir esnaf, ‘Eve ekmek götüremiyoruz’ deyince;
Sayın Erdoğan; ‘Bu bana çok abartılı geldi’ dedikten sonra ‘Al bu keyif çayını iç’ dedi.
Esnaf daha sonra kendisinin de AKP’li olduğunu belirterek kırıldığını söyledi.
Bir gün sonra da; ‘Sayın Başkanımızla şakalaştık’ diye yazan elindeki kağıdı okuyarak halkı aydınlattı.

Oysa;
Yüzlerce işyeri kapanıyor,
Yüzlerce kişi işinden oldu,
Yüzlerce esnaf siftah yapmadan dükkan kapatıyor.

Oysa;
Elektriğe zam geldi,
Doğalgaza zam geldi,
Benzine zam geldi,
Ekmeğe zam geldi,
İçkiye, sigaraya zam geldi.

Oysa;
İğneden ipliğe her şeye zam geldi.

Ve;
Diğer taraftan Corona illeti dalga dalga büyüyor.
Hükümet coronayla savaşta kim ne derse desin elinden geleni yapıyor ve bize göre de başarılı.

Ve fakat;
Önümüz kış.
Hem hayat daha zor olacak,
Hem geçinmek daha zor olacak.
Hem de corona illeti daha da artacak.

Zaman;
Ayrışma değil, birlik olma zamanı.
Zaman;
Politika yapma zamanı değil, gerçeklerle yüzleşerek bu süreçten kurtulma zamanı.

Son söz şu olsun;
Fransa’dan Rusya’ya…
Ve dahi tüm dünyaya;
Devletimizin Cumhurbaşkanı Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hepimiz, hepiniz saygı duymak zorundasınız.
İç politikada muhalefet yapmak başka, Sayın Cumhurbaşkanımıza söz söylemek başka.
Kimseye laf söyletmeyiz, söyletemeyiz.
Herkes haddini bilecek!

‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti İlelebet Payidar Kalacaktır’
Alparslan’dan, Fatih Sultan Mehmet’e ve dahi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına selam ve saygılar olsun.
Hepsine Allah rahmet eylesin, Hepsine minnettarız.



28 Ekim 2020 Çarşamba

NEŞET ERTAŞ ve TÜRKÜLERİ...

Neşet Ertaş'ın babası Muharrem Ertaş kendisinden sonra gelen Çekiç Ali, Hacı Taşan ve Neşet Ertaş'ın ustasıdır.
Neşet Ertaş'ın dedesi Ahmet Ertaş'tır.
Orta Anadolu Abdal Müziği olarak da bilinen 'Bozlak'ın en önemli temsilcileri bu isimlerdir.
NEREDESİN SEN...
Neşet Ertaş, 7 Yaşında kaybettiği annesi için 'Neredesin Sen' isimli türküyü yakmıştır.
Bu türkü zamanla bir sevgiliye söylenmiş gibi algılanmışsa da gerçek değildr.
VAY VAY DÜNYA...
Üstad Neşet Ertaş 'Vay vay dünya' adlı türküsünü küçük yaşta sevdiği ve daha sonra öldüğünü duyduğu sevgilisi için yakmıştır.
YAZIMI KIŞA ÇEVİRDİN...
'Yazımı kışa çevirdin, Karlar yağdı başa Leyla' ve bir kaç türküyü 10 yıl evli kalıp, ayrıldığı ve Üç çocuğunun annesi olan Leyla Hanıma yazmıştır.
Babası Muharrem Ertaş oğlunun Leyla Hanımla evlenmesine karşı çıkmıştır.
Leyla Hanım Üstad Neşet Ertaş'ın cenazesine katılmıştır.
GARİP...
Neşet Ertaş türkülerinde mahlas olarak 'Garip' sıfatını kullanmıştır.
'Neden garip mahlasını kullanıyorsunuz?' diye sorulduğun da;
'Bizim hep gariptik, kimsesizdik' demiştir...



31 Ağustos 2020 Pazartesi

HEREDİTER ANJİYOÖDEM VE KORONAVİRÜS

Tüm dünyayı kasıp kavuran ‘Covid19 Hastalığı’ ile ilgili çeşitli tanımlar ortalıkta dolaşıyor.
Ve çoğu insan maalesef bu tanımların bile hala ne anlama geldiğini bilmiyor. O nedenle; İşe bu tanımları basitçe yazarak başlayalım.


 Pandemi Ne Demek?
Salgın hastalıklara verilen addır.

Covid 19 Ne Demek?
Bir hastalık adıdır.

Koronavirüs Ne Demek?
Hastalığa neden olan virüs adıdır.

Yani;
‘Ben Pandemi oldum’ diyemezsiniz.
‘Ben Covid19 hastalığına yakalandım’ ya da ‘Bende Koronavirüs tespit edildi’ demeniz gerekir.


Bu hastalığın çok bulaşıcı ve çok tehlikeli olduğunu hepimiz biliyoruz zaten.
Ve fakat;
Bu hastalıktan korunmak için gerekli tedbirleri hem hükümet hem de vatandaşlar olarak aldığımız pek söylenemez.
Hastalık hızla artmaya devam ediyor.


Bu hastalığın kronik hastalığı bulunan kişilerde daha büyük sorunlar yarattığını bilim adamları sürekli olarak açıklıyor ve kronik hastalıkları olanları daha da dikkatli olmaya çağırıyorlar.

Peki Covid 19 Hastalığı ile Herediter Anjiyoödem Hastalağı arasında nasıl bir bağ var?

 Herediter Anjiyodem  (HAÖ) nedir?
‘Karaciğerdeki C1 esteraz inhibitörü eksikliğine bağlı olarak gelişen bir hastalıktır.’ Genlerle sonraki kuşaklara aktarılmaktadır.
Hastalık vücudun çeşitli yerlerinde şişme, ağrı, kusma gibi etkilerle kendisini göstermektedir.
Bu hastalığın kalıcı olarak tedavisi şimdilik yoktur ve bazı hastalarda ayda 2 – 4 kez tekrarlamaktadır.


Herediter Anjiyoödem  kronik bir hastalık olmasına ve bireylerin tüm iş ve sosyal hayatını engellemesine rağmen  ‘Engelli’lik oranı hala çok az düzeyde verilmekte, ve hastaların bu sağlık sorunu yüzünden SÜREKLİ ve DÜZENLİ bir şekilde ÇALIŞAMAMALARINA  RAĞMEN devlet tarafından bu hastalığa uygun bir şekilde iş verilmemesi, iş olanağı sağlaması gerçekleşmemiş ve bu kişiler adeta kendi kaderlerine terk edilmişlerdir.

Oysa tanı konmuş kişi sayısı sadece Binlerle ifade edilmektedir. Devlet, Bu hasta kişilere çalışabilmesi, daha rahat ailesine ve kendisine bakabilmesi için belediye, kamu kurum / kuruluşlarında  ESNEK ZAMANLI İŞ İSTİHDAMI SAĞLAMAK ZORUNDADIR.

Evet, Hastalıkla ilgili olarak hem koruyucu hem de atak sırasında kullanılacak ilaçlar SGK tarafından sağlanmaktadır ve fakat atağın ne zaman, hangi şartlarda tekrarlayacağı bilinmediği için hastalar iş ve ekonomik anlamında sürekli bir tedirginli ve kaygı ile yaşamaktadır ve bu tedirginlik ve kaygı da atağın tekrarlanmasına neden olmaktadır.

Covid 19 Hastaları için uygulanan ilaçların bazılarında Herediter Anjiyoödem ataklarına dikkat çekilmektedir.
Etkisinin ne olacağı konusunda kesin olarak bilinmemektedir.
Bu sonucun ne olacağı Herediter Aniyodem Hastalarının Covid 19 tedavisi aldıktan sonraki çıkacak sonuçlarına göre değerlendirilecektir ancak bu belirsizlik bile HAÖ Hastaları için ekstradan bir kaygı nedenidir.

Bu nedenle HAÖ Hastaları şayet Covid 19 tanısı aldılar ise ve bu hastalıkla ilgili olarak ilaçları kullanmaya başladılar ise mutlaka kendi ilaçlarını da yanlarında bulundurmak ve doktorlara da kendi hastalıklarına ISRARLA söylemek zorundadırlar.

Burası çok önemli…
Bilimsel hiçbir dayanağı olmasa da Covid 19 tedavisi için kullanılan bazı ilaçların Herediter Anjiyoödem koruyucu ilaçları ile alındığında HAÖ’yü tetiklemediği ve herhangi bir yan etki yapmadığı görülmüştür.

Lütfen dikkat;
Bu bilgi kesin ve bilimsel değildir. Ancak HAÖ hastası bir kişinin deneyimi sonucu ortaya çıkmıştır.

Uzmanlar HAÖ Hastalarının Pandemi Süreci boyunca neler yaşadığını, atakların ne sıklıkta olduğunu, psikolojik olarak neler yaşadığını vs. araştırıyor.
Bu konuyla ilgili ortaya çıkacak sonuçlar da elbette çok önemli bilgiler ortaya çıkaracaktır.


Covid 19 herkes için zor.
ve fakat HAÖ’lü hastalar için daha da zor.

Bu nedenle;
Covid 19 tedavi merkezleri ve hastanelerinde mutlaka HAÖ ilaçları bulundurulmalı, HAÖ ile ilgili olarak doktor, hemşire ve sağlık çalışanları mutlaka bilgilendirilmelidir.

NOT:
Bu yazının bilimsel hiçbir alt yapısı yoktur ve bir bilim adamı tarafından yazılmamıştır


30 Mayıs 2020 Cumartesi

FATİH SULTAN MEHMET, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve BOĞAZLAR

Özgürlük Heykeli Fransa’da yapılmış ve 100. Kuruluş Yılı nedeniyle ABD’ye hediye edilmiştir.

1886 yılından bu yana Amerika’nın simgesi olan anıtsal heykel aynı zamanda bir gözlem evidir ve ABD’nin  Liberty  (Özgürlük)  Adası’nda yer almaktadır.

Heykelin, Süveyş Kanalı’nın Akdeniz’e açıldığı yere dikilmek üzere  Mısır Hıdıvi Sait Paşa tarafından  sipariş edildiği ve Osmanlı Sultanı Abdulaziz’in de masrafların bir kısmını karşıladığı iddia edilmiştir.

Heykelin Müslüman halk arasında rahatsızlık yaratacağından endişe edildiği ve Mısır’a bu yüzden dikilmediği yıllarca Fransa’da bir depoda tutulduktan sonra da 1884 yılında ABD’ye hediye edildiği söylenmektedir.

Bu fikrin temelinde Müslüman halkın bilinçaltındaki heykelleri putlara benzetme içgüdüsü yatıyor olabilir.

Buradan Ülkemize gelecek olursak;
Maalesef son yıllarda toplumsal dokumuz tamamen parçalanmış durumdadır.
Özellikle politikacıların ayrıştırıcı söylemleri bu yarayı daha derinleştirmektedir.
Özetle;
Toplumumuz, Osmanlıcılar ve Cumhuriyetçiler olarak İkiye ayrılmıştır.

Osmanlıcılar, Kendilerine lider olarak Fatih Sultan Mehmet’i görürken, Cumhuriyetçiler de kendilerine Mustafa Kemal Atatürk’ü lider olarak görmektedir.
Oysa ayrışmanın, bölünmenin, kutuplaşmanın siyasiler dışında hiç kimseye bir faydası yoktur.


Aslolan;  farklı bakış açılarına rağmen, farklı etnik ve dini kimliklere rağmen birarada yaşayabilmek, Ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyabilmektir.

Toplumun önemli bir kesiminde hem Fatih Sultan Mehmet hakkında hem de Mustafa Kemal Atatürk hakkında büyük oranda bir önyargı ve bilgi eksikliği vardır.

Toplumun bu bölünmüşlüğünün önüne geçebilmek için İstanbul’daki 1. Köprüye Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük bir heykelini, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ise İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in büyük bir heykelinin dikilmesi gerekir.
Ki;  Bu köprülerden gelip geçen herkes kimler bu kente ve ülkeye hizmet etmiş, görsün, hatırlasın, öğrensin.

İstanbul’a, Ülkeye, Millete en büyük hizmet ancak bu şekilde verilebilir.
Parçalanmış bu toplumsal doku ancak bu şekilde tedavi edilmeye başlanabilir.

Yoksa;
Sürekli öfke kusarak, sürekli  ötekileştirerek bir yere varamayız.
Fatih Sultan Mehmet de  bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk de.
Hiçbir kimsenin babasının malı değildir, siyasi meta hiç değildir.


Çekin ellerinizi artık toplumun ortak değerlerinin üstünden.



25 Mayıs 2020 Pazartesi

İşte Bundandır Kavgam / Şiir


Kimbilir Anadolu’nun hangi uygarlığından söküp almış
Nasırlı elleriyle ebem beni
Bense çıkıp gelmişim
Sallarken beşiğimi düşürmemiş ağzından
Kara ağıtları anam

Anam ki ;
Yaslı bir ırgat pancar tarlasında
Ve türkmenlerin en ceylanı
Anam ki ;
En uzak sevdam …
Kimbilir kaç kez sarılmış kerpiç duvarlara
Kahrolası sancılarında

Bense boyvermişim
Gözleri akdeniz bacımın koynunda
Bacım ki ;
Kimbilir kaç kez peri olmuş masallarda
Bacım ki ;
Gelinciklerin en çok seveni
Bacım ki mavi gözlerde ak bir onur
Bacım ki ;
Kimbilir kaç kez ağlamış
Çerçilerin ardından…

Bense boyvermişim kavak altlarında tandırdan ekmek yiyerek
Karda kıyamette düşmüş kalem tutmanın yollarına
Kalemim ki ;
Halince savunur halkını
Ak kağıtlara pir sultanlar yazar dize dize
Kalemim ki ;
Kırılası cinsten değil
Boyun eğmez hayına

Büyümüşüm yüreğim bir pirinç tanesi okyanuslar içinde
Çeker sevdamız zorunu
Yılmaz / Yılamaz

Yüreğim ki ;
En küçük taşından bile ağırlar her konuğu
Yüreğim ki ;
Kavganın şaşmaz miğferi

Büyümüşüm
Türküler - ağıtlar dinleyerek

İşte bundandır çelişkim Bizans topraklarında
İşte bundandır bunca uzak olmam balıkçı sevdalarına
İşte bundandır kavgam.




Mustafa Çatıkkaş





16 Mayıs 2020 Cumartesi

KÜLTÜR KATLİAMI...

Bizim toplumun en büyük sorunu iletişimsizliktir.
Birinin 'Ak dediğini bir diğeri Bok olarak anlıyor'
Kimse, kimseyi anlamıyor.
Çünkü;
Sandwiç;
18. Yüzyılda İngiltere'nin Sandwiç Kasabasının Kontu kumar oynarken İki ekmek arası bir şeyler atıştırmaktadır. Kontun yediği bu atıştırmaklıklara Kasabası'nın adı olan 'Sandwiç' ismi verilmiştir.
Lahmacun;
Lahmacun adı; Arapça kökenlidir.
Lahm; Et demektir.
Acin; Yoğrulmuş Hamur demektir.
İki kelime birleşince; Lahmacun olmuştur.
Koy bunların üstüne bir de İngilizce, Fransızca kelimeleri...Ondan sonra anlaş bakalım bir Tokat'lıyla, Bir Sivas'lıyla...
Son yıllarda;
Güzelim 'Merhaba' kelimesinin yerine telefonda bile 'Selamın Aleyküm' denmesinin moda olması da bu kültürel katliamın bir parçasıdır.
Understand me?

19 Nisan 2020 Pazar

Pandemik ölüm mü alırsınız, Pandemik yoksulluk mu?



Pandemi:
‘Bir kıta hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır.

Coronavirüs de bir Pandemik  Hastalıktır.

Tüm devletler hastalığın yayılmaması ve kontrol altına alınabilmesi için  ‘Dışarı çıkmayın, Evde kalın’ diyor.

Kimi zengin devletler bu süreçte tüm vatandaşlarına gerekli maddi desteği sağlarken kimileri de sağlayamadı.

Zengin olanlar için ekonomik anlamda sorun yok.
Peki ya;
Gündelikçiler, Hamallar, Yevmiyeciler, Çöp toplayanlar, İşçiler, Kiracılar, Evsizler, Fakirler, Fukaralar?...

Nasıl evde kalacak?
Kaç gün kalacak?
Hangi parayla kalacak?

Mecburen atacak kendini sokaklara.
Bir umut,
‘Belki Üç Kuruş bulurum’ diye;
Belki;
‘Belki  Bir ekmek parası kazanırım’ diye atacak elbet kendini sokaklara.

Evde çocuk ekmek bekliyor,
Kapıda ev sahibi kira bekliyor.
Birikmiş faturalar bir cellat gibi başında bekliyor, Evin elektriğini ha kestiler ha kesecekler…

Nasıl çıkmazsın sokağa?
Mecbur çıkacaksın.
Evdekiler yaşasın diye kendini feda etmek değil midir bu?
Ya da;
Gelir adaletsizliğinin bir tuzağı?

Dedik ya;
Mecbur çıkacaksın.


Sonrasında;
Gelsin salgın hastalıklar,
Gelsin üstün körü muayeneler,
Gelsin ardı sıra ölümler.

Her akşam TV’lerde ölenlerin sayısı açıklanıyor
Sahi neden ölen kişilerin ekonomik durumları açıklanmıyor?
Hiç düşündün mü?

Kaç gün daha kalacaksın evde;
Kaç gün daha kalabileceksin?

Hangisini alırdınız
Pandemik ölümleri mi,
Pandemik  yoksulluğu mu?



7 Nisan 2020 Salı

Hayvan sevmeyenler, Hayvan severlere karşı…

Ortada ciddi bir savaş var.
Sanırsın  ‘Soğuk Savaş’ günleri.

Kimi;
- Bu sokakta hayvanları beslemeyin diyor.
Kimi;
- Bu apartmanda hayvan beslemeyin diyor.
Kimi;
- Kedi, köpek giren eve melek girmez diyor…
Cehalet almış başını gidiyor.

Oysa Hz. Muhammed Mustafa (SAV) hakkında şöyle anlatılmıyor mu?
‘Hz.Peygamberimiz kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Peygamberimizin giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Peygamberimiz, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş…’

Sen bir eve kedi ya da köpek alınınca meleklerin girip girmeyeceğini Peygamberimizden daha mı iyi bileceksin?

Peki nedir bu hayvan düşmanlığı?
Hayvanları istemeyen bu kişilerin öz geçmişi, psikolojileri, psiko-sosyal, sosyo-ekonomik durumları nedir?
Kültürel yapısı zengin insanlar daha çok hayvanlara sahip çıkarken bu zır cahil takımı neden hayvanlara düşman oluyorlar?
Neden bir canlının daha yaşamasına tahammül edemiyorlar?

İnsanlar Beş temel ihtiyacını karşıladıktan sonra daha çok bilime, sanata yönelmeye başlıyorlar.
Yani daha çok insan olmaya başlıyorlar.
Hayvanlara kötü davrananlara, hayvanlardan hoşlanmayanlara dikkatlice bakarsanız, hala gelişim sürecini tamamlayamadıklarını görürsünüz.
Paraları olsa bile aslında büyük bir aşağılık kompleksi, derin bir haset içerisinde kıvranıp durudklarını görürsünüz.

Dedik ya;
Hala gelişememiş, hala tam olarak insan olma sürecini tamamlayamamışlardır.

İster son model evlerde otursunlar, ister son model arabalara binsinler hala bir kuşak önce ahırın yanında yaşadıkları travmaları atamamışlardır.
Etraftaki kedi ve köpeklere düşmanlıklarının temel nedeni budur.

Çünkü;
Etraftaki  kedi ve köpekler onlara  daha önce bir ahırın yanında yaşadıkları günleri hatırlatmakta ve o günlerin kompleksiyle bu can dostlara saldırarak aklı sıra o günlerinin izini silmeye çalışmaktadırlar.

Oysa;
Hem yasalar hem dinimiz hem de insan olmanın erdemi başka canlılara yaşam hakkı vermeyi, yardım etmeyi, sevmeyi, paylaşmayı, yaşatmayı emretmektedir.

Ey hayvan sevmeyen zavallı;
Ahır kötü bir şey değil.
Ahır kenarında geçirdiğin günlerin de kötü değil.
Bırak artık şu hayvanların yakasını.

Madem her canlıyı Allah dünyaya getirdi.
Onun da senin kadar yaşama hakkı var.

Senin gibi bir zavallının olduğuna göre; Onun neden olmasın ki?...


NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...