Mart
ayının ortalarında sıradan bir gün. Hava orta halli, hatta iyi bile denebilir.
Beş durak sonra ineceğim bir kurumda ufak ama önemli bir işim var.
'Şimdi arabayla gitmeye kalksam İstanbul'un bu trafiğinde en az Elli kere milletin
anasına - avradına sövüp günaha girmektense atlarım metrobüse şak diye giderim'
hesabı yapınca içim bir güzelleşti.
Yürüyen merdivenlerden inip, yürüyen merdivenlerden
çıkarak metrobüse bindim.
Saat: 11:00 olduğu için rahatça yolculuk yaptım.
İşlerim bitince; 'Amaaan değişiklik olsun bu sefer Halk Otobüsüyle
döneyim' diye durakta beklemeye başladım.
Ve şanssızlığımın başladığını anladığım doğal Jurassic Park olan Boğazköy -
Bakırköy hattı geldi.
Baktım yanlışlıkla otobüs boş kalmış atıverdim kendimi içeri ve uygun bir yer bularak yolculuğa başladım.
Bir durak sonra bir yenge bindi otobüse. Önce etrafı süzdü, baktı ki kalabalık
değil çantasından İstanbul Kart'ını çıkarıp basıverdi.
Ama o da ne !
Bir ses yükseldi makineden; 'Yetersiz Bakiye'!
Ne korkunç, ne acımasız, ne aşılayıcı bir anons öyle.
Evet yengemin bakiyesi yetersiz olabilir ama
neden bağıra bağıra anons yaptırıyorsunuz, Sessizce uyarsanız olmuyor mu, Neden
bu kadar utandırıyorsunuz yengemi?
Yengem
biraz utandı, biraz sıkıldı ve etrafa bakınmaya başladı. Benim yeterli bakiyem
vardı ama vermedim. Çünkü daha önce Yüz kere yengeler bu durumdayken kartımı
vermiş, parasını istememiştim.
Daha sonra anladım ki; Bu yengemlerin yeni bir taktiği…Kartı basıp 'Yetersiz
Bakiye' diye makineyi bağırttırınca birilerinin onlara acıdığını ve kartını
verdiklerini ve de üstüne para almadıklarını anlayınca ha bire sanki otobüs bedavaymış gibi boş
kartlarla biniş yapıyorlardı.
'Kek
miyim lan ben, Meğer otobüse biniyorsan kartını kontrol edeceksin. Ben nasıl kontrol ediyorum kardeşim?' diye düşündüm kendi kendime.
Yenge
etraftan kart ararken başka bir yengeyle konuşmaya başladı.
Kısa bir konuşmanın
ardından kartı alıp bastı makineye…
Aaa o da ne?
Yine o delirten anons; 'Yetersiz Bakiye'!
Diğer
yengemin kartı da boş çıktı.
'Bak
işte tam da düşündüğüm gibi…Tüm yengemler aynı ayakla biniyorlar otobüse. Bin
otobüse 'Yetersiz Bakiye' diye bağırttır makineyi, al birinden kartı bas, geç
ama üstüne para verme' diye bir daha düşünüp, bu sefer sinirli bir şekilde;
'Buyrun benim kartı kullanın' diye uzattım kartı.
Yengem yüzüme bakmadan kartı alıp, bastı, geçti. Kartı uzatırken 'Sağolun'
dedi. Elini çantasına götürürken; ' Tamam gerek yok' dedim. Tekrar 'Sağolun'
diyerek kenara geçti.
O sırada
bir adamın cep telefonu çaldı.
'Alo
evet, evet, ne var? Sen şimdi beni dükkanda bekle, ben geliyorum senin yanına.
Şu an tren istasyonundayım. Gelince senin ananı s…..m. Bekle beni ibne, Savcıya
da haber ver, yarım saate yanındayım' dedi ve telefonun kapattı.
Adam resmen otobüsteyken 'Tren İstasyonundayım' dedi...:)
İnmeme
İki durak kala dikkatimi çekti, Ayaktakilerin tutunması için yapılan yerlere 'Kutül
Amare Dizisi'nin reklamlarını koymuşlar, dizi TRT 1'de oynuyormuş. Bir de
kocaman Pizza reklamı vardı şoförün arka tarafında.
Otobüsteki küçük LCD TV'de İstanbul
Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmaları oynuyordu.
Derken
anonsu fark ettim:
'Bundan
sonraki durak Şehit Mehmet Güder' diyordu güzel bir kadın sesi, yani ineceğim
durak…
50
Yıllık Cennet Mahallesi Durağı'nın adı önce Kadir Topbaş'ın damadının SSK için bağışlanan
araziye 'Koru Florya Rezidansları'nı dikip Trilyonları götürdüğü 'Koru Florya
Durağı' olmuştu.
Demek ki durağın adı; Topbaş Fetö'den dolayı başkanlıktan kovulunca 'Şehit
Mehmet Güder Durağı' olarak değiştirilmiş.
Semti
tanımasak Cennet Mahallesi'ne geldiğimizi anlamayacağız yani.
Bırak
ayak yapmayı gerçek şu ki;
'Yetersiz
Bakiye'sin güzel Ülkem.
'Şimdi arabayla gitmeye kalksam İstanbul'un bu trafiğinde en az Elli kere milletin anasına - avradına sövüp günaha girmektense atlarım metrobüse şak diye giderim' hesabı yapınca içim bir güzelleşti.
Saat: 11:00 olduğu için rahatça yolculuk yaptım.
İşlerim bitince; 'Amaaan değişiklik olsun bu sefer Halk Otobüsüyle döneyim' diye durakta beklemeye başladım.
Ve şanssızlığımın başladığını anladığım doğal Jurassic Park olan Boğazköy - Bakırköy hattı geldi.
Baktım yanlışlıkla otobüs boş kalmış atıverdim kendimi içeri ve uygun bir yer bularak yolculuğa başladım.
Bir durak sonra bir yenge bindi otobüse. Önce etrafı süzdü, baktı ki kalabalık değil çantasından İstanbul Kart'ını çıkarıp basıverdi.
Bir ses yükseldi makineden; 'Yetersiz Bakiye'!
Ne korkunç, ne acımasız, ne aşılayıcı bir anons öyle.
Evet yengemin bakiyesi yetersiz olabilir ama neden bağıra bağıra anons yaptırıyorsunuz, Sessizce uyarsanız olmuyor mu, Neden bu kadar utandırıyorsunuz yengemi?
Daha sonra anladım ki; Bu yengemlerin yeni bir taktiği…Kartı basıp 'Yetersiz Bakiye' diye makineyi bağırttırınca birilerinin onlara acıdığını ve kartını verdiklerini ve de üstüne para almadıklarını anlayınca ha bire sanki otobüs bedavaymış gibi boş kartlarla biniş yapıyorlardı.
Kısa bir konuşmanın ardından kartı alıp bastı makineye…
Aaa o da ne?
Yine o delirten anons; 'Yetersiz Bakiye'!
Yengem yüzüme bakmadan kartı alıp, bastı, geçti. Kartı uzatırken 'Sağolun' dedi. Elini çantasına götürürken; ' Tamam gerek yok' dedim. Tekrar 'Sağolun' diyerek kenara geçti.
Adam resmen otobüsteyken 'Tren İstasyonundayım' dedi...:)
Otobüsteki küçük LCD TV'de İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmaları oynuyordu.
Demek ki durağın adı; Topbaş Fetö'den dolayı başkanlıktan kovulunca 'Şehit Mehmet Güder Durağı' olarak değiştirilmiş.