26 Aralık 2018 Çarşamba

AÇIKLAMA; İSTANBUL İÇİN İMAMOĞLU...


Takip edenler bilir defalarca CHP'nin İstanbul'u Muharrem İnce veya Abdullatif Şener ile kolaylıkla kazanabileceğini yazmıştım.

Yazdık, anlattık, konuştuk olmadı.
İstanbul için Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aday gösterildi.

Çölaşan, Portakal, Metin Akpınar, Müjdat Gezen ve RTÜK'ün Halk TV ve Fox TV'ye verdiği cezalardan sonra daha iyi anlıyoruz ki; Kendi ayağımıza çelme takmanın bir faydası yok.

Bu saatten sonra İstanbul ve Ülke'nin daha rahat nefes alabilmesi için sonuna kadar Ekrem İmamoğlu'nun arkasındayım.

Son günlerde çok sayıda AKP'li eş - dost ile görüştüm. Pek çoğu da durumdan rahatsız.
İstanbul, Ankara ve İstanbul'un hiç tahmin edilemeyen İlçelerinde çok sürpriz sonuçlar çıkacak.
Tüm dostlarıma arz ederim.

Mustafa  Çatıkkaş
26 12.2018



19 Aralık 2018 Çarşamba

SEFAKÖY LİSESİ PİLAV GÜNÜ- Adem Varol

Bir ara Sefaköy Lisesi Adı yok oldu..
Bir kadının adı verildi okula..
Bu konuda Mustafa Çatıkkaş sosyal medyada birkaç yazı yazdı..
Bir grup Lise çıkışlı arkadaş Tepki gösterdi eski çğretmen evinde toplandılar ve Okulumuzun adını geri alma kararı alındı..
Galatasaray Lisei , Kabataş Lisesi adı nsıl değiştirilemezse Sefaköy Lisesi adı da değiştirilemez. Düşüncsiyle büyük bir dayanışma örneği verdiler ve Sefaköy Lisesi tarihi ve anılarımız kurtuldu..
Bu güzel bir olaydır ve başarıdır
..
Okulun adı geri alındıktan donra bir grup liseli öğrenci toplantı düzenledi. Arada incelik gösterip beni de davet etmişlerdi..
Bunların birinde Özkan Ünal Sefaköy Lisesi pilav günü yapmayı önerdi ve “ Ben üstleniyorum dedi..
Ünallar Yeşlovanın büyük esnaflarından biridir..
Babası Sabit Ünal da adı sık duyulan kişilerdendi..
Ona yakışır diye düşündüm ve alkışladım..
İlk iki yıl gerçekten çok güzel ve samimi bir gün oldu..Gelen azdı ama başlangıç güzeldi..
Pilavcılar da Yeşilovalı tanıdık kişilerdi..Öğretmen arkadaşlar da gelmişlerdi. Hep birliktr öğrencilerle sohbet ettik. Konuştuk , dağıldık. Herkes mutluydu..
Sonraki yıllarda işler değişti.. Okulun bahçesine Belediyenin reklam arabası ve müzik seti geldi.. Bazı değeri kendinden menkul kişiler mikrofonda gelişigüzel konuşmalar yaptı.. Yüksek sesli müzik eşliğinde uzun uzun. halaylar çekiliyordu...
Herkes ayaktaydı .Ben oturacak bir yer aradım ve bahçenin köşesindeki kameriyeye gidip oturdum.. ..
Arkadaşlığın en güzeli çocukluk öğrencilik arkadaşlığıdır..O günler herkesin özlemle hatırladığı günlerdir..
Biz hala yetmiş yıl önceki arkadaşlarımızla buluşuyor ve O günkü takma adları kullanıp gülüşüyoruz..
Herkes oraya uzun yıllar görmediği arkadaşlarını görmeğe ve anılarını tazelemeğe konuşmağa gelir..
Kimse müzik dinlemeüe halay çekmeğe gelmez..
Bazı yıllar meydana sıralar konmuştu. Gelenler oturdu..Ama
Pekçok kez de herkes ayakta kaldı öyle bekledi..
Dikkatimi çekmişti ilk toplantılara gelenlerden kimse yoktu..
Herkesi kapsamayan etkinlik uzun yaşamaz
Ben hergeldiğimde bahçnin köşesindeki kameriyedeki banklara gidip oturdum..çünkü ayakta fazla kalamıyordum.. Beni soran bazı öğretmen ve öğrenci dostlarım gelip beni orda buldu.
.Birçoklarının da zaten haberi olmadı..
Özkan Ünal plav işini Belediyeye devretmiş..
Herkes gidip pilav alıyordu..Ben gitmedim..
Arkadaşlardan biri getirdıyse yedim..
Belediyenin bizim plav günümüze
Davet edilmesi hoşuma gitmedi.. Özkan bu kararı yalnız almamıştır onun da bir grubu vardır herhalde..
Bu Belediyeye karşı olduğumdan değil.
Belediye bizim aileden olmadığı için..
Bizim aileden olmayan herkes ve her kuruluş bizim ailenin samimiyetini zedeler...
Ortada gelenler için de gelmeyenler için de hoş olmayan bir durum vardı..
Bir ev düşünün kalabalık.. Çocuklar byümüş çalışıyor. Her biri bir yerde ..
Bayram günü herkes babasının annesinin elini öpmeğe geliyor.. Kimisi babasına şaka yapmayı düşünüyor. Kimi annesine nasıl sarılacağını hayal ediyor..
Kapıdan içer giriyorlar ki.. Babası nın bir arkadaşı da var odada..
Çocukların hayalleri yıkılıyor.. Çocuklar o kişiyide tanıyor seviyor ama o gün orda görmek hoşlarına gitmiyor..
Aile içindeki samimiyeti başkalarının yanında yaşayamazsınız..
Son toplantıda ben gene ordaydım.
Beni soran bir kişi de olsa onun hatırına orda bulunmayı önemsiyorum.. Birkaç öğretmen arkadaş ve beni soran bikaç öğrencim ile ayaküstü birkaç dakika konuşabildim.
Ben izin isteyip köşedeki banklara gidip oturdum.. orda da birkaç arkadaş geldi konuştuk..
Kalktım okulun çıkış kapısına doğru gidiyordum.. Öğretmen evinin çayhanesinde öğretmen arkadaşşım Fahri Uzun bekliyordu..
Kapıya yaklaştım. Zor yürüyorum zor görüyorum zaten.
Birisi mikrofondan bana bağırıyor;
“Adem hocam pilav kuyruğundamısın..
Resim çekiliyor” gibi cümleler duydum ama bir şey anlamadım..
Geriye döndüm kalabalığa yaklaştım..
“Ne diyorsun “ dedim ama kimse duymadı ve ilgilenmedi..
Bu kişi kimdir görevi nedir , ona mikrofonu kim vermiştir. Bu bir şaka desem şaka yapılacak bir yaşta ve pozisyonda değilim.. Madem seslendin geridöndüm..Neden yanıma gelmedin...
Canım sıkkın halde ordan ayrıldım..
Öğretmen evinde çay ,içip dağıldık..
Kimsenin siyasi kimliği bizi ilgilendirmez.. O herhesin kişisel tercihidir..
Sen kendi malını evini dükkanını istediğin kişiye yada kuruma kiraya verebilir yada bağışlayabilirsin..
Ama Sefaköy Lisesini ortakların izni olmadan hiç kimseye ve kuruluşa açamazsın.. açmaman gerekir..
S efaköy Lisesi onbinlerin yüzbinlerin malıdır. Dokunulmazdır . Adı değiştiğinde nasl tepki gösterdiysek. yine sahip çıkarız ..
Sen Belediye ile iş yapabilirsin.. Belediyede çalışıyor olanilirsin..
Bu sana davet hakkı vermez
çünkü senin hakkın on binde bir bile değil..
Benim haberim yok kendileri gelmişler diyemezsin..
Hiçbir kuruluş ayağına kırmızı halı serilmeden..Buyur Buyur edilmeden gelmez..
Yalnız şu da bir gerşek ki bu tür organizasyonları bir kişinin kaldırması olası değil.. Özkan da zorlandığı için bu yola başvurmuş olabilir..
Özkana temmuzda telefon ettim. “Benimle çay içmeğe vaktin olur mu” dedim..
Olur dedi ama işleri dolayısıyla
Zaman bulamadı herhalde..
Benim önerim şu; Aile dışıdan kimse davet edilmesin.. Biz kalabalık aileyiz
Ne gerekirse kendimiz yaparız..
Mayıs günü bahar bavağı güneşli sıcak olabiliyor.. İkincisi en önemlisi iki üç saat ayakta bekliyoruz..
Okulun bahçesine 40 - 50 masa , sandalye yanlarına birer piknik şemsiyesiKonulabilir.. Gelenler ayakta kalmaz masalara oturabilir.
Kişiler masa masa dolaşıp istediği ile konuşabilir..
İsteyen ayakta sohbet edebilir..
Hatta bunun için bir defaya özel olarak para bile toplanabilir. Herkesin katılacağına eminim..
Adı Pilav günü olduğu için plav şartmış gibi düşünülüyor. Kimse oraya pilav yemeğe gelmiyor.. Gerekirse ad ı değiştirilir..
“ Sefaköy Liseliler buluşması” denebilir.. İsteyen gene kendi dostlarına lokum börek getirebilir..
Kendi yaptığı sarmalardan verebilir.. hoşluk olur..
Ben aklıma gelenleri yazdım.. Daha iyi ve orijinal fikirler çıkacağı kesin..
Bukonu facebookta tartışılsın...
Bunun için önce bir komite kurulsun popüler ve istekli kişiler olursa iyi olur.
Fazla yük olmaz zaten yılda bir gün ama çok önemli
Pilav gününü organize edenler de zaten katılımın azlığından ve gençlerin ilgi göstermediğinden yakınıyorlar..
. Ben de bu etkinliğin sürmesi ve kalıcı hala getirilmesinin çok yararlı olacağını düşünüyorum..
Biz bu lisede yıllarca sevgiyi samimiyeti drüstlüğü dayanışma ve arkadaşlık ruhunun yerleşmesi için çalıştık..
En değerli erdemin emek ve çalışmak olduğunu vurguladık..
Layık olmayanlara da Teşekkür takdir belgesi vermedik..
Bütün öğrencilere eşit davrandık..
Başarılı olduğumuza da inanıyorum
Bize sevgi saygı gösteren varsa o onların takdiridir..
Her öğrenci de öğretmeni sevmek zorunda değildir..
Öğretmenin işi de kebgini sevdirmek değil.. İşini dürüst yapmaktır..
..
Bunları face book üzerinden yapabilirsiniz..komiteye katılmasını istediğiniz kişileri yazabilirainiz
Benim evimden sonra en çok aklıma gelen yer Sefaköy Lisesidir.. 20 yıl Cennetten oaraya gittim geldim..
Adem Varol da Sefaköy Lisesinde anıları olan yüzbinlerden biridir sadece.. O kadar..
Herkese sevgilerimi sunuyorum..
Adem Varol
Not: . Ben sadece komuyu ortaya koydum.
Sefaköy Liseliler kendi sorunlarını sükunetle tartışıp çözüm bulabilirler Bundan eminim.

........................................................................................................................................................


KONUYLA İLGİLİ OLARAK YAZDIĞIM YAZILAR AŞAĞIDAKİ LİNKTEDİR.

https://mustafacatikkas.blogspot.com/2011/12/sefakoy-lisesinin-adi-degismesin.html

https://mustafacatikkas.blogspot.com/2017/05/sefakoy-lisesinde-pilavin-tadi-yok.html

https://mustafacatikkas.blogspot.com/2012/02/dr-ismet-birgulun-bir-hayali-vard.html






13 Aralık 2018 Perşembe

HER AKŞAM DNA TESTİ OLUR MU?


Toplum mühendisliğinin en önemli ayaklarından bir tanesi de TV programlarıdır.

Dayarsın amacına yönelik bir program millet beğensin ya da beğenmesin,
‘Bu programlar reyting alıyor, halkımız bu programları istiyor’ diye bir de propaganda yapıp işin üstünü kapatırsın.

Örneğin;
Kadın programları, kayıp bulma programları, yemek programları vs. gibi… Kimin, niçin izlediği hatta izlenip izlenmediği bile belli olmayan bu programlara yandaş firmaları da hem sponsor yapar hem de reklam verdirdin mi işi bitirsin.

Peki bu programların topluma bir faydası var mı?
Yok.
Bu programlar hiç yayınlanmasa  olur mu?
Olur.

Dedik ya; Bu tür programların amacı bellidir, Amaç; Topluma şekil vermektir.


Zaten izleyici kitlesi pek okuma yazma bilmeyen hatta okusa bile okuduğunu anlamayan bir güruh olduğu için cehaleti daha da arttırır ve zamanı gelince kolayca oylarını alır, malı götürmeye devam edersin.

Her akşam kadın programlarında akla hayale gelmeyecek fanteziler anlatan kadınların utanıp, sıkılmadan sürekli DNA Testi’ne tabii tutulması toplumumuzun nereye geldiğinin de bir göstergesi değil mi?

Oysa toplumun sanata, bilime, belli bir meslek eğitimine, okuma- yazmaya, sevgiye, saygıya ihtiyacı var, yapsana bu türden programlar, Neden yapmıyorsun?

Dedik ya;
Hepsinin amacı;  Topluma şekil vermektir.
Asıl amaçları gerçek bilim, sanat ve gönül adamlarını medyadan uzak tutmak ve cehaleti daha da derinleştirmektir.

Bak elin oğlu uzayda tarım yapmak için uğraşıyor,
Genetik hastalıkları ortadan kaldırıp, daha uzun ve daha sağlıklı nasıl yaşanır bunun çalışmalarını yapıyor.

Sen ne yapıyorsun?
Her akşam ya bir kadına tecavüz eden bir manyağı, ya evladını satan bir hastayı ya da kızına helallenen bir ruh hastasını millete dayıyorsun.
Olmadı çoluk çocuk demeden her kadına DNA Testi yaptırıyorsun.


 Bu nasıl bir faciadır?

Samimi değilsin.
Hem de hiçbir konuda.




5 Aralık 2018 Çarşamba

CİN ALİ'Yİ KİM BULDU?

Cin Ali'yi hepimiz severek okuduk.
Ve hatta pek çoğumuz okuma - yazmayı Cin Ali'nin öyküleriyle öğrendi.

Peki Cin Ali'yi kim yazdı?
İşte bu yazı, Cin Ali'nin babası Rahmetli Öğretmen Rasim Kaygusuz'u saygıyla anmak için yazıldı.

CİN ALİ'NİN BABASI...
“Cin Ali’nin Babası” Öğretmen Rasim Kaygusuz, 1926 yılında Ankara’nın Ayaş ilçesine bağlı Yenikayı Köyü’nde doğdu. Çanakkale Savaşı’nda şehit olan dayısının adı verildi.

Üç yaşındayken annesini kaybeden Kaygusuz ve kardeşlerine babasının ikinci eşi annelik yaptı.

1944’te Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü, 1956’da Gazi Eğitim Fakültesi Pedagoji Bölümü’nü bitirdi. Köyünün ilkokulunda öğretmenlik yapmaya başladığında henüz 18 yaşındaydı. Öğrencilerine sadece okuma yazma öğretmiyor; aynı zamanda tarımı, marangozluğu, elektrik teknisyenliğini, duvar yapmayı, su tesisatı döşemeyi de öğretiyor, onlara yaşamda ayakta kalmayı gösteriyordu.

Kendisi gibi çalışkan, mesleğine âşık ve Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği bir öğretmen olan ve ileride eşi olacak Remziye Alişan’la, Zirkayı Köyü’ndeki Yetiştirme Yurdu’nda çalışırken tanıştı.

En çok birinci sınıf öğretmenliği yapmayı seven Rasim Kaygusuz, öğrencilerine okuma-yazma öğretmekten büyük keyif alıyordu. Birinci sınıflara 17 yıl boyunca öğretmenlik yapmasının ardından, çocukların okumayı öğrenmesine yardımcı olacak bir kitap yazmaya karar verdi ve bir süre sonra, hazırladığı kitap taslağını ilk olarak eşi Remziye Hanım’a ve kızları Nesrin ile Nevin’e okuttu.

Kitabın adını Cin Ali koymuştu. İlk kitap en basit öyküleri içeriyor, iki-üç harflik sözcüklerden ve kısa hecelerden oluşuyordu.
Cin Ali kitapları, Rasim Kaygusuz’un daha önce tasarlayıp hazırladığı Çözümlü Alfabe, Oyunla Okuma Öğretimi, Resimli ve Hareketli Fişler, Çarpma ve Sayma Öğretimi gibi çalışmalarını tamamlayan çok başarılı bir seri haline geldi.

Çok sevilen ve kısa sürede benimsenen Cin Ali kitapları, Türkiye’nin her köşesine erişmeyi başaran nadir eserlerden biri oldu; televizyon ve gazetenin bile erişemediği uzak köylerde bile Cin Ali okunuyordu.
Bu sırada Rasim Kaygusuz hem öğretmenlik mesleğini sürdürüyor, hem de kitapları tanıtmak için okulları dolaşıyordu. O artık “Cin Ali’nin Babası” olarak biliniyor, gittiği okullarda da böyle karşılanıyordu.  Siparişleri hazırlamak, postaya vermek ve hesapları kontrol etmek gibi işleri yürüten eşi Remziye Hanım, Rasim Öğretmen’in en büyük yardımcısı oldu.

Rasim Öğretmen, görev süresini doldurunca emekli oldu. Cin Ali Yayınları artık Ulus’taki adresindeydi. Yayınevi aynı zamanda bir okul gibiydi. Rasim Öğretmen, Türkiye’nin her tarafından gelen öğretmenlere, okuma ve yazma öğretiminde daha başarılı olmanın yollarını öğretiyordu.
3 Aralık 1988’de aramızdan ayrıldığında, geride Cin Ali ile büyümüş milyonlarca çocuk vardı.

Kaynak: www.cinali.com.tr




1 Aralık 2018 Cumartesi

BURALARA MÜEZZİNOĞLU AYAR VERİYOR

MEHMET MÜEZZİNOĞLU...
1955 yılında Gümülcine'de doğan Dr. Mehmet Müezzinoğlu İmam Hatip Lisesi'ni bitirdikten sonra Cerrahapaşa Tıp Fakültesi'nden mezun oldu.

Okulu bitirdikten sonra Batı Trakya'ya dönen Müezzinoğlu 1983 yılında Meriç Nehri'ni aşarak tekrar Türkiye'ye geldi.

Müezzinoğlu, 1986 yılında Türk Vatandaşı oldu.

1992 yılında Refah Partisi'ne katıldı. Hatta bir ara Refah Partisi K.Çekmece İlçe Başkanlığı da yaptı.

2002 -2007 yılları arasında AKP İstanbul İl Başkanlığı yaptı.
İstanbul ve Edirne'den milletvekili seçildi, Sağlık Bakanlığı görevlerinde bulundu.

Bugün 'Müşteri  Garantisi' verilen Şehir Hastaneleri Projesi O'nun döneminde ivme kazandı.


AVCILAR ve MÜEZZİNOĞLU...
Avcılar'da bulunan Özel Avcılar Hospital Hastanesi'nin ( Ki  Kendisi sözde 'muhafazakar' ve sözde 'yerli ve milli' olmasına rağmen neden hastanesi'nin adı 'Hospital' dir bilinmez ) ortaklarındandır.

(Öte yandan, Hem Sağlık Bakanı hem Özel Hastane sahibi olması da çok ilginçtir ve ne kadar etiktir tartışılır.)

Müezzinoğlu'nun siyasette yükselmesinin en önemli etkeni Sayın Erdoğan'dır.

Erdoğan'ın gölgesine sığınarak siyasette yer almaya çalışan  Müezzinoğlu  tarihe aşağıda yer alan Erdoğan'ın  kendisine bozuk attığı fotoğrafla geçmiştir.
Bu fotoğraf siyasi tarihimizde yer alan ender ibretlik vesikalardandır.

Hem doktor hem hastane sahibi hem de bakan olan bir insanın tarihe böyle bir fotoğrafla geçmesi ülkemizde siyaset - çıkar ilişkisinin ne hale geldiği ve toplumdaki siyasi kalitenin de bir göstergesidir.

MÜEZZİNOĞLU'NUN AYAR VERDİKLERİ...
Müezzinoğlu,  Erdoğan'la ilişkisinin iyi olduğu dönemlerde kendi emirlerine itaat edecek kişileri 3. seçim bölgesinde belli noktalara getirmiştir.

Örneğin; Gazeteci Yavuz Kaynarca'nın Eşi Tülay Kaynarca'nın  milletvekili olmasındaki en önemli etkendir.
Veya bazı AKP'li belediyelerin basın danışmanları da Müezzinoğlu destekli olmalarından dolayı o görevlerden para almaktadır.
Listeyi uzatmak mümkün...


HANDAN TOPRAK ve MÜEZZİNOĞLU...
CHP'li Belediye Başkanı Handan Toprak da Müezzinoğlu'nun hastanesinde çalışan doktorlardan biri iken CHP'den belediye başkanı adayı olmuş ve seçimleri kazanmıştır.

Bugün Avcılar Belediyesi ciddi sıkıntılar yaşamaktadır ve CHP'nin bu seçimlerde belediye seçimlerini kaybedilebileceği bile söylenmektedir.

O zaman akla şu soru gelmektedir;
Müezzinoğlu'nun Dr. Handan Toprak'ın aday olması sırasında bir etkisi olmuş mudur? Toprak, CHP'yi bitirmek için mi görevlendirilmiştir?

MÜEZZİNOĞLU HALA AYAR VERMEYE ÇALIŞIYOR...
Müezzinoğlu bugün de hala 3. bölgede yer alan bazı belediye seçimlerine  ayar vermeye çalışıp, kendisine yakın isimleri belediye başkanı ve  meclis  üyesi  yapmaya çalışıyor.

AKP adaylarını tam olarak açıkladığın da Müezzinoğlu'nun  siyaset ve Erdoğan ailesi üzerindeki etkisini de göreceğiz.

Şayet Müezzinoğlu'nun desteklediği kişiler aday gösterilmezse biz de artık Müezzinoğlu'nun da AKP içindeki 'Kullan - at' sistemindeki yerini almış olduğunu anlayacağız.

SON NOT...
Siyaset gelir geçer, Makamlar, koltuklar gelir, geçer...Aslolan ne şekilde tarihte yer alacağımızdır.

Kişisel olarak da tanışıklığımız olan Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu bu fotoğrafı torunlarına nasıl açıklayacak?
Bu fotoğrafı  utanmadan torunlarına gösterebilecek mi, bilinmez.

Fakat; Dr. Mehmet Müezzinoğlu'na bu fotoğrafla tarihe geçmek hiç yakışmadı.









NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...