Sinemaya ilk kez gittiğimde sanırım altı veya yedi yaşındaydım.
Sivas - Şarkışla’da küçük bir sinemaydı.
Küçük sinemanın büyük perdesinde Cüneyt Arkın at koşturuyor,
düşmaları tek tek öldürüyordu.
Tıpkı bir rüya gibi…
Tüm kötüler ölüyor, iyiler eninde sonunda kazanıyordu.
Zamanla;
1980 ihtilali yapıldı.
Ortaokul’un sonlarındaki bizler için sinema da değişti.
Cüneyt Arkın’ın yerini Aydemir Akbaş,
Türkan Şoray’ın yerini Zerrin Egeliler aldı.
1980 Darbesi bizim ilk gençlik yıllarımızı bu filmlerle harcadı.
90’lara doğru ise sistem Rambo ile hayatımızı
şekillendirmeye başladı.
Hollywood
filmleri aklımızı başımızdan
alıyor,
Sivas’lı, Kars’lı, Edirne’li, Antalya’lı, Van’lı olan bizler kendimizi New Jersey’li, New York’lu zannediyorduk.
Sivas’lı, Kars’lı, Edirne’li, Antalya’lı, Van’lı olan bizler kendimizi New Jersey’li, New York’lu zannediyorduk.
Amerika ve onun ülkemizdeki işbirlikçileri sürekli bizi
oyalıyor, kafamızı karıştırıyor, kim olduğumuzu düşünmemize izin vermeden
sürekli bizleri şekillendiriyordu.
Sistem bizim gençlik yıllarımızı da bu filmlerle harcadı.
Şüphesiz sinema en etkili ve en güzel sanat dallarından bir
tanesi.
Şüphesiz sinema insanoğlunun en büyük buluşlarından bir
tanesi.
Ve şüphesiz sinema emekçileri çok değerli insanlar.
Artık ülkemizin film ve dizileri de tüm dünyada çok büyük
ilgi görüyor.
Uluslararası alanda çok beğenilen oyuncu ve yönetmenlerimiz
var.
Neredeyse tüm Ortadoğu, Balkanlar ve Avrupa’nın gözü –
kulağı bizim sinema / dizi sektörümüzde.
Bakalım;
Sinemamız ne zaman
son on yıldır ülkemizde yaşananları film olarak çekmeye başlayacak?
Çünkü;
Ortada akıl almaz bir senaryo var ,
Çünkü;
Ortada akıl almaz bir
entrika var,
Çünkü;
Ortada çok büyük vurgun, talan, cinayet, üç kağıt, ihanet
var…
Senaryoyu yazdılar,
Oyuncular oynuyor.
Reyting hazır…
Filmin adını da Silivri koyarlarsa izlenme rekoru kıracak
olan bu film için,
Sadece çekecek adam lazım.