Yeni Çağrı Gazetesi / 14.02. 2018
Araştırma; Mustafa Çatıkkaş
TÜRK SİNEMA TARİHİ
'SİNEMA BİR ÜLKENİN SİYASİ TARİHİDİR ve İZLEDİKLERİN ASLA SADECE BİR FİLM DEĞİLDİR'
Türk Sinema tarihi bir derya, deniz. Elbette bu kadar kısa bir yazı içerisine sığdırılamaz. Set işçisinden, oyuncusuna, figüranına, yapımcısına, filmleri halkla buluşturan sinema sahiplerine kadar hepsine ne kadar teşekkür etsek azdır. Onların ciddi emekleri, özverili katkıları sayesinde bu filmleri gördük. İyi ki varlar, iyi ki sinema var.
Bu yazı akademik bir araştırma yazısı değildir. Zaman zaman hatalar yapılmış, önemli kimlikler ve olaylar atlanmış olabilir.
Hatamız olduysa affola.
Mustafa Çatıkkaş
Mustafa Çatıkkaş
1950 - 1960 ARASI, İDAM VE SİNEMACILAR
DÖNEMİ
Demokrat Parti ve her mahallede bir milyoner…
Bu yıllarda Adnan Menderes'in
Başbakanlığında Demokrat Parti iktidardadır. Ve Demokrat Parti'nin iki sloganı
vardır.
Bunlar;
'Her mahallede bir
milyoner yaratmak' ve 'Türkiye'yi küçük Amerika yapmaktır'.
Menderes'in bu 'Türkiye'yi küçük Amerika yapma' sevdası toprak yollarda Amerikan arabalarının dolaşması, Amerikan tarzı giyinmek, Amerikan tarzı konuşmak gibi yansımasının yanı sıra sinemalarda da binlerce Amerikan filmi oynaması ve ülkenin Amerikan kültürüne teslim olması anlamına gelmektedir.
Menderes'in bu 'Türkiye'yi küçük Amerika yapma' sevdası toprak yollarda Amerikan arabalarının dolaşması, Amerikan tarzı giyinmek, Amerikan tarzı konuşmak gibi yansımasının yanı sıra sinemalarda da binlerce Amerikan filmi oynaması ve ülkenin Amerikan kültürüne teslim olması anlamına gelmektedir.
Tarihi
utanç, Menderes asıldı…
1955'ten sonraki ekonomik daralma ve
siyasette yaşanan kamplaşma gerekçeleri 27 Mayıs askeri darbesinin alt yapısını
oluşturdu. 27 Mayıs 1960 sabaha karşı saat 4'te radyoda Kurmay Albay Alparslan
Türkeş TSK olarak yönetime el koyduklarını belirtti Menderes ve diğer DP
üyeleri ise bulundukları Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı tarafından
yargılanmaya başladı.
Yapılan oturumlar her gece radyoda Yassıada Saati programında halka duyuruluyordu. 9 Temmuz 1961 tarihinde Anayasa Komisyonu'nun hazırladığı yeni anayasa için yapılan halk oylaması ile yüzde 61,7 oy oranı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.
Yapılan oturumlar her gece radyoda Yassıada Saati programında halka duyuruluyordu. 9 Temmuz 1961 tarihinde Anayasa Komisyonu'nun hazırladığı yeni anayasa için yapılan halk oylaması ile yüzde 61,7 oy oranı ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.
'Milletime saadetler dilerim'…
Menderes ise 17 Eylül 1961'de sağlık
muayenesini yapan doktor heyetinden "sağlam" raporu alınmasının
ardından, İmralı Adası'na götürüldü İlk durak, komutanın odası oldu. İdam
kararı yüzüne okundu.
Menderes’in dilinden “Allah milletimize zeval vermesin” cümlesi döküldü. İdam sehpasına gitmeden önce din görevlisi ile birkaç dakika konuştu. Ardından beyaz gömlek giydirildi.
Menderes’in dilinden “Allah milletimize zeval vermesin” cümlesi döküldü. İdam sehpasına gitmeden önce din görevlisi ile birkaç dakika konuştu. Ardından beyaz gömlek giydirildi.
"Hayata
veda etmek üzere olduğum şu anda devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim.
Bu anda karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum..." Menderes, Saat 13.21'de İmralı Adası'nda idam edildi.
Halkımız bu bu uatnç günlerini ve Rahmetli
Başbakan Sayın Adnan Menderes ve
arkadaşlarının idamını hiçbir zaman içine sindiremedi.
Yeşilçam Filmleri…Sinemada bu dönem Lütfi Akad'ın 'Vurun Kahpeye' isimli filmiyle başladı. Sonraki yıllara öncülük edecek olan 'Yeşilçam Filmleri' döneminin temelleri de bu yıllarda atılmıştır.Atıf Yılmaz, Metin Erksan, Osman Seden gibi yönetmenler ile Erler Film, Erman film gibi yapım şirketleri de yine bu yıllarda ön plana çıkmaya başlamıştır.Bu dönemde sıradan insanların hayatları sinemanın konusu olmaya başlamış ve kamera sokağa inerek hareketlenmiştir.Oyuncu olarak ise; Sezer Sezin, Belgin Doruk, Muhterem Nur, Ayhan Işık, Sadri Alışık, Turhan Seyfioğlu gibi ilk starlar da ortaya çıkmıştır.
Öte yandan bu Amerikanlaşma kültürü Türk sinemasında da hemen karşılığını bulur. Bu dönemde yapılan filmlerde kamera hareket ve açılarından başlamak üzere sinemanın hemen hemen tüm dallarında bu etki görülmeye başlar.
Bu nedenle o dönem çekilen tüm filmler ve sokaklarda görülen arabalar Amerikan
yapımı arabalardır.
1960 - 1967 ARASI, DARBE , SANSÜR ve SUSUZ YAZ
Türkiye 1960'lı yıllara Askeri bir darbe
ile başladı.27 Mayıs 1960 Askeri darbesine kısaca şu şekilde gelindi.
'1954 yılından yılından itibaren ülkede başgösteren ekonomik durgunluk ve
kriz, DP iktidarını sarsmaya başlamıştı. Hızla yükselen enflasyon işçi, memur
ve sabit gelirli meslek gruplarını olumsuz yönde etkilemiş, krizden etkilenen
kesimlerin başında gelen ordu mensupları arasında iktidara karşı tepkiler
görülmeye başlamıştı.
TBMM’deki sayısal üstünlüğün verdiği güçle
muhalefete karşı uyguladığı hoşgörüsüz tavır, başka partiye oy verdiği için
Kırşehir’in ilçe yapılmasıyla doruğa çıkmıştı.
Yargı, üniversiteler ve toplumsal muhalefet
aracılığıyla sık sık hükümet aleyhine gösteriler düzenlenmiş, “ordu göreve”
çağrıları yapılmıştı.Bu şartlara rağmen İhtilal komiteleri, Amerika Birleşik
Devletleri ve NATO ittifakının onayı olmadan harekete geçmemişti.
Çünkü Menderes Hükümeti ve Amerikan
Hükümeti arasındaki ilişkiler ABD’nin dümen suyuna gitme politikası
doğrultusunda ilerlemişti. Fakat 1960 yılına doğru rüzgar tersine dönmüş,
ihtilalcilere bekledikleri fırsatı bizzat Adnan Menderes vermişti.
Ülkedeki ekonomik krizi aşmak için ABD’ ye
bir ziyaret gerçekleştiren Başbakan, daha fazla yardım talep etmiş fakat isteği
kabul görmemişti. Bunun üzerine o zamana kadar Amerika’ya koşulsuz destek veren
Menderes, gereken yardımı alabilmek için SSCB’ye yönelmişti.
Neticede ise 27 Mayıs 1960’ta beklenen olmuş ve ordu ülke yönetimine el koymuştu.
NATO ittifakı ve Amerikan üsleriyle birlikte rejim artık güvenceye alınmıştı.
İhtilal bildirisinde de bu noktaya vurgu yapılarak “Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadıkız. NATO’ya inanıyoruz
ve bağlıyız.” denilmişti.
İhtilalciler “Yürürlükteki Anayasa’nın idare tarafından çiğnendiğini bu sebeple Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahale ettiğini” iddia ederken darbe yaparak Anayasa’yı ihlal etmişler ve bütünüyle rafa kaldırmışlardı.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milletvekilleri tutuklanarak Meclis feshedilmiş ve askerlerden oluşan “Milli Birlik Komitesi” kurularak iktidar bu komiteye geçmişti.
1960 Darbesi, neticede Cumhuriyet tarihinde yeni askeri darbelere ve müdahalelere de kapı aralamıştı.'
İhtilalciler “Yürürlükteki Anayasa’nın idare tarafından çiğnendiğini bu sebeple Türk Silahlı Kuvvetleri’nin müdahale ettiğini” iddia ederken darbe yaparak Anayasa’yı ihlal etmişler ve bütünüyle rafa kaldırmışlardı.
Seçilmiş Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milletvekilleri tutuklanarak Meclis feshedilmiş ve askerlerden oluşan “Milli Birlik Komitesi” kurularak iktidar bu komiteye geçmişti.
1960 Darbesi, neticede Cumhuriyet tarihinde yeni askeri darbelere ve müdahalelere de kapı aralamıştı.'
(Kaynaklar: “Demokrat Parti’nin Yükseliş Ve
Düşüşü”, İstanbul, 2002. Vakit Gazetesi, 14 Haziran 1950, Cumhuriyet Gazetesi,
Yeni İstanbul Gazetesi, 28 Mayıs 1960, Hürriyet Gazetesi, 27 Mayıs 1960.)
Bu
yıllarda Sinema…
Türkiye’de 1960’lı yılların bir diğer özelliği de Türk Sineması’nın Amerikan Sineması’nın önünde olmasıdır.
Türkiye’de 1960’lı yılların bir diğer özelliği de Türk Sineması’nın Amerikan Sineması’nın önünde olmasıdır.
1960’lı yıllarda sinema giderek daha kârlı
bir sektör haline gelince, yeni yapımcıların ve yapımevlerinin ortaya çıkması
da kaçınılmaz olmuştur. 1966 yılında Türk sineması 241 filmle, dünya uzun
metraj film üretimi sıralamasında 4.sırayı almaktadır.
Yapım, üretim ve dağıtım gücü hesaba
katıldığında 1960’lı yıllar, Türk Sineması için altın bir çağ olarak kabul
edilmektedir.
Metin
Erksan ve Susuz Yaz…
Sinemada ise bu dönem 1960 ile 1967 yılları
arasını kapsamaktadır.Bu döneme 'Kriz Dönemi', 'Altın Yıllar', 'Toplumsal
gerçekçilik Yılları' adı da verilmektedir.
Ve bu dönem içerisinde 1963 yılından itibaren de sinemamızda renkli filmler üretilmeye başlamıştır.Siyasi olarak 27 Mayıs Darbesi ile Demokrat Parti iktidardan uzaklaştırılmış ve başta belli bir özgürlük hissedilsede zamanla ciddi bir baskı ve sansür gündeme gelmiştir. Uygulanan bu 10 Maddelik Sansür Yasası Mussolini yasalarından alınmış ve 1980'li yıllara kadar geçerliliğini korumuştur.
Ve bu dönem içerisinde 1963 yılından itibaren de sinemamızda renkli filmler üretilmeye başlamıştır.Siyasi olarak 27 Mayıs Darbesi ile Demokrat Parti iktidardan uzaklaştırılmış ve başta belli bir özgürlük hissedilsede zamanla ciddi bir baskı ve sansür gündeme gelmiştir. Uygulanan bu 10 Maddelik Sansür Yasası Mussolini yasalarından alınmış ve 1980'li yıllara kadar geçerliliğini korumuştur.
Bu döneme damgasını vuran en önemli
yönetmen Metin Erksan'dır.
Metin
Erksan kimdir?
1 Ocak 1929 tarihinde Çanakale’da doğdu İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Sanat Tarihi bölümününden 1952’de mezun oldu.1950 yılında daha
üniversitede okurken Atlas Film için Yusuf Ziya Ortaç‘ın ‘Binnaz’ adlı
oyununu senaryolaştırarak sinemaya adımını attı.
1952’de İlk filmi olan “Aşık Veysel‘in
Hayatı adlı” sinema filmini, rejisör olarak gerçekleştirdi.
1952-1982 yıllarında senaryo yazarı, rejisör ve yapımcı olarak birçok sinema filmi gerçekleştirdi.
1952-1982 yıllarında senaryo yazarı, rejisör ve yapımcı olarak birçok sinema filmi gerçekleştirdi.
1958’de Türk Sinema Sanatçıları Derneği’ni,
1962 Türk Sinema İşcileri Sendikası’nı , 1965’te Türk Sinema ve Film
Rejisörleri Birliği’ni kurdu.
1964 yılında ise Metin Erksan'ın
yönettiği 'Susuz Yaz' isimli film Berlin
Film Festivali'nde ödül kazandı.
Öte yandan 1960 - 65 yılları arası yaşanan kısmen rahat ortamda Susuz Yaz, Yılanların
Öcü, Kuyu, Sevmek Zamanı gibi üst düzey filmlerin yanısıra; Ayşecik,
Cilalı İbo, Vatan ve Namus, Acı Hayat, Akasyalar Açarken, Yumurcak,
Keşanlı Ali Destanı, Şoför Nebahat, Ah Güzel İstanbul, Bir Millet Uyanıyor,
Vurguncular, Bozkutrlar Geliyor, Marko Paşa, Ringo Kazım gibi suya sabuna
dokunmayan filmler de yapılmıştır.
Ayrıca bu dönemde ciddi anlamda Sansür de
uygulanmış ve çıkarılan sansür yasasında;'Hiçbir meslek grubu rencide edilecek
şekilde gösterilemez' denmekte ve nedenden dolayı da bu dönem filmlerde genelde
işsizlerin, başıboşların hayatı üzerinden filmler çekilmektedir.