28 Mart 2018 Çarşamba

AFRİN GÜCÜN GÖSTERGESİDİR...

Beğen ya da beğenme;
'Bir gece ansızın  gelebilirim' dedi.

Gitti, Tereyağından kıl çeker gibi işi halletti.
Hem de Hem İsrail'e hem  AB'ye, ABD'ye karşı.

Bu siyasetin ve dahi Peygamber Ocağı Askeriyenin başarısı be annem.

Söz konusu Vatan be annem;
Bu işin şakası, boktan muhalefeti olmaz.

Tüm yıkıcı güçlere karşı;
Tekiz, Canız, Kardeşiz.

Allah Ordumuzu, Milletimizi, Bütünlüğümüzü Korusun.
Adamsın Reis.
Vatan savunmasında sonuna kadar arkandayız.
Tıpkı;
15 Temmuz'da olduğu gibi...


19 Mart 2018 Pazartesi

ALİ BABA'NIN ÇİFTLİĞİNDEN ÇİFTLİK BANK'A...MAHŞERİN HIRSIZLARI...

Küçükken söylediğimiz bir çocuk şarkısı vardı.
Adı; 'Ali Baba'nın Çiftliği'.
Ne güzel, ne şirin bir şarkıydı.
Hem sözleri hem melodisi güzeldi.
Tıpkı, 'Orada bir köy var uzakta' şarkısı gibi , Tıpkı Rahmetli Barış Manço'nun 'Arkadaşım Eşek' şarkısı  gibi sıcacıktı.

Bu şarkı çocukları hem eğlendiriyor hem de hayvan sevgisini aşılıyordu.
Bu şarkıyla büyüyen hemen hemen hiçbir çocuk ileriki yaşlarda hayvanlara zarar vermemiştir.

Şarkının sözleri şöyleydi;
'Ali Babanın bir çiftliği var,
Çiftliğinde kuzuları var.
"Mee mee" diye bağırır.
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali Babanın bir çiftliği var,
Çiftliğinde inekleri var,
"Möö möö" diye bağırır,
Çiftliğinde Ali Babanın…'

Sonra bunlar geldiler.
Cumhuriyet'e ait değerleri tek tek ortadan kaldırmaya başladılar.
Her sabah gururla okuduğumuz 'Andımız'ı ırkçı bularak kaldırdılar.
Ardından tabelalardaki T.C yazısını kaldırdılar.
Ardından büyük afra tafrayla çıkardıkları ve şu an hiç kullanılmayan TL logosu yaptılar.
Ve işi sonunda;
'İslam'ın güncellenmesi' ne ve ardından 'İstiklal Marşı'na getirdiler.


Ülkedeki bu sosyo - kültürel kaotik ortam çocuklara ve çocuk şarkılarına kadar indi.
O yüzden bir tanesi; 'Altı yaşındaki çocukla evlenebilebilir' dedi.
O yüzden bir bakan; 'Çocuk tecavüzlerinde bir kereden bir şey olmaz' dedi.
Sayısız çocuğa tecavüz ettiler.

Biz bu sapkınlığı  salt cinsel bir istismar / arzu olarak  görmüyoruz, bunun altında başka nedenler olmalı… Bu nedenleri elbette uzmanlar araştırıp, açıklayacaktır…

Cumhuriyet'in çocuklarını beğenmeyenler; Ki o Cumhuriyet kendilerini de yetiştirmiştir.
 'Biz dindar ve kindar bir kuşak yetiştireceğiz' diyerek işe başladılar.
Ve şu an 27 yaşında olan İmam Hatip Mezunu  Mehmet Aydın'ı yetiştirip piyasaya sürdüler.
Akp 16 yıldır iktidarda olduğuna göre; Demek ki Akp iktidara geldiğinde Mehmet Aydın  11 yaşındaydı…Yani tam bir proje çocuğu…İmam  Hatip'li ve dindar…

Peki kim mi bu Mehmet Aydın?
Çiftlik Bank'ı kurup 80 Bin  vatandaşı 510 Trilyon dolandırıp yurtdışına kaçan vatandaş.
Yani;
Hem dindar hem hırsız.


Bunu nereden mi anlıyoruz?
Çünkü açılışlarında sürekli dini ve bugünkü ikitidarın söylemlerini kullanıyor.
Ve bu iktidar da buna izin veriyor. Ve yine bu iktidar bu çocuk millet dolandırırken olaya el koymuyor, Bir yetkili de çıkıp; 'Dur bakalım birader sen ne işsin?' demiyor, neden acaba?

Kişisel fikrimiz bu çocuk bu işi tek başına yapamaz.  Araştırma ilerleyince arkasındaki esas güç mutlaka ortaya çıkacaktır.
İnşallah arkasından dinimizle alay eden ve dinimize 'Kakara makara' diyen Akp'li eski bakanlardan  Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar  gibi isimler çıkmaz.

Cumhuriyet'in masum çocukları 'Ali Babanın bir çiftliği var' şarkısını söyler hayvanları severdi.
Bunlar İmam hatip mezunu 'Çiftlik Bank'ın çocuklarını yetiştirdiler.

Ne acı; Yüce dinimiz bu hırsızların, bu sapıkların eline kaldı.

Yazıyı yine meşhur bir şarkıyla tamamlayalım;
'İnsanı insandan ayırıyorlar
Bu sizden bu bizden kayırıyorlar
Dört kitap ne diyor anlamıyorlar

Ortalık karıştı düzen bozuldu
Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali…'





12 Mart 2018 Pazartesi

YETERSİZ BAKİYE...


Mart ayının ortalarında sıradan bir gün. Hava orta halli, hatta iyi bile denebilir. Beş durak sonra ineceğim bir kurumda ufak ama önemli bir işim var.
'Şimdi arabayla gitmeye kalksam İstanbul'un bu trafiğinde en az Elli kere milletin anasına - avradına sövüp günaha girmektense atlarım metrobüse şak diye giderim' hesabı yapınca içim bir güzelleşti.

Yürüyen  merdivenlerden inip, yürüyen merdivenlerden çıkarak metrobüse bindim.
Saat: 11:00 olduğu için rahatça yolculuk yaptım.
İşlerim bitince; 'Amaaan değişiklik olsun bu sefer Halk Otobüsüyle döneyim' diye durakta beklemeye başladım.

Ve şanssızlığımın başladığını anladığım doğal Jurassic Park olan Boğazköy - Bakırköy hattı geldi.
Baktım yanlışlıkla otobüs boş kalmış  atıverdim kendimi içeri ve uygun bir yer  bularak yolculuğa başladım.

Bir durak sonra bir yenge bindi otobüse. Önce etrafı süzdü, baktı ki kalabalık değil çantasından İstanbul Kart'ını çıkarıp basıverdi.
Ama o da ne ! 
Bir ses yükseldi makineden; 'Yetersiz Bakiye'!

Ne korkunç, ne acımasız, ne aşılayıcı bir anons öyle.
Evet yengemin bakiyesi yetersiz olabilir ama neden bağıra bağıra anons yaptırıyorsunuz, Sessizce uyarsanız olmuyor mu, Neden bu kadar utandırıyorsunuz yengemi?

Yengem biraz utandı, biraz sıkıldı ve etrafa bakınmaya başladı. Benim yeterli bakiyem vardı ama vermedim. Çünkü daha önce Yüz kere yengeler bu durumdayken kartımı vermiş, parasını istememiştim.

Daha sonra anladım ki; Bu yengemlerin yeni bir taktiği…Kartı basıp 'Yetersiz Bakiye' diye makineyi bağırttırınca birilerinin onlara acıdığını ve kartını verdiklerini ve de üstüne para almadıklarını anlayınca ha bire sanki otobüs bedavaymış gibi boş kartlarla biniş yapıyorlardı.
'Kek miyim lan ben, Meğer otobüse biniyorsan kartını kontrol edeceksin. Ben nasıl kontrol ediyorum kardeşim?' diye düşündüm kendi kendime.

Yenge etraftan kart ararken başka bir yengeyle konuşmaya başladı.
Kısa bir konuşmanın ardından kartı alıp bastı makineye…
Aaa o da ne?
Yine o delirten anons; 'Yetersiz Bakiye'!
Diğer yengemin kartı da boş çıktı.

'Bak işte tam da düşündüğüm gibi…Tüm yengemler aynı ayakla biniyorlar otobüse. Bin otobüse 'Yetersiz Bakiye' diye bağırttır makineyi, al birinden kartı bas, geç ama üstüne para verme' diye bir daha düşünüp, bu sefer sinirli bir şekilde; 'Buyrun benim kartı kullanın' diye uzattım kartı.

 Yengem yüzüme bakmadan kartı alıp, bastı, geçti. Kartı uzatırken 'Sağolun' dedi. Elini çantasına götürürken; ' Tamam gerek yok' dedim. Tekrar 'Sağolun' diyerek kenara geçti.

O sırada bir adamın cep telefonu çaldı.
'Alo evet, evet, ne var? Sen şimdi beni dükkanda bekle, ben geliyorum senin yanına. Şu an tren istasyonundayım. Gelince senin ananı s…..m. Bekle beni ibne, Savcıya da haber ver, yarım saate yanındayım' dedi ve telefonun kapattı.
Adam resmen otobüsteyken 'Tren İstasyonundayım' dedi...:)

İnmeme İki durak kala dikkatimi çekti, Ayaktakilerin tutunması için yapılan yerlere 'Kutül Amare Dizisi'nin reklamlarını koymuşlar, dizi TRT 1'de oynuyormuş. Bir de kocaman Pizza reklamı vardı şoförün arka tarafında.
Otobüsteki küçük LCD TV'de  İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmaları oynuyordu.

Derken anonsu fark ettim:
'Bundan sonraki durak Şehit Mehmet Güder' diyordu güzel bir kadın sesi, yani ineceğim durak…
50 Yıllık Cennet Mahallesi Durağı'nın adı önce Kadir Topbaş'ın damadının SSK için bağışlanan araziye 'Koru Florya Rezidansları'nı dikip Trilyonları götürdüğü 'Koru Florya Durağı' olmuştu.
Demek ki durağın adı; Topbaş Fetö'den dolayı başkanlıktan kovulunca 'Şehit Mehmet Güder Durağı' olarak değiştirilmiş.
Semti tanımasak Cennet Mahallesi'ne geldiğimizi anlamayacağız yani.

Bırak ayak yapmayı gerçek şu ki;
'Yetersiz Bakiye'sin güzel Ülkem.






NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...