22 Temmuz 2013 Pazartesi

Herediter Anjiyoödem nedir? (2)

Karaciğer’in c1 isimli proteini yeterince üretememesi veya üretilen  protein’in görevini yeterince yapamamasına tıp dilinde Herediter Anjiyoödem  kısaca ‘HAÖ’ deniyor.
Genetik bir hastalık olan HAÖ kuşaktan kuşağa aktarılıyor ve bu oran ortalama yüzde 50 civarında.
Popülasyon ortalaması 1 / 50.000 olarak kabul edilen HAÖ tedavisi için çeşitli ilaçlar bulunsa da şimdilik kesin olarak bir çözümü yok.
Tavsiye edilen  ilaçlar daha çok atak esnasında ve atağın gelişmesini önlemek için tedbir amaçlı olarak kullanılıyor.
Vücudun çeşitli yerlerinde kendini gösteren HAÖ, ortalama 24 - 72 saat sürüyor ve zaman zaman ağrılı ve sancılı bir hal de alabiliyor.
Hafif ateş ve çoğu zaman bağırsakların ödem (şişme) yapması nedeniyle kusmaya da neden olabiliyor.
Atakların ortaya çıkış sebepleri arasında ise; stres, hava değişimi, yorgunluk, darp, enfeksiyon, cerrahi operasyon, hayvan sokmaları, besin alerjileri gösterilmektedir.
HAÖ hastalığının ülkemizdeki tanınma yüzdesi son yıllarda artmış olmasına karşın hala yeterli değildir.
Bir HAÖ hastasının yüzdeki şişmeler nedeniyle bir kliniğe başvurması sonucu kendisine diş apsesi nedeniyle yüzünün şiştiği söylenmiş ve dişinin çekilmesi ile bu sorundan kurtulacağı söylenmiştir.
Böyle bir hata bazı doktorların bile bu hastalığı bilmediğini göstermekle birlikte hasta için de geri dönülemez bir durum oluşturabilirdi.
Çünkü HAÖ hastalarının en önemli ölüm nedeni nefes borusunun tıkanmasıdır.
Hızla kapanan nefes borusu zamanında önlem alınamazsa büyük tehlikelere neden olabilmektedir.
Özetle;
HAÖ ülkemizde henüz yeterince tanınmamakta ve ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır.
HAÖ ve İş Hayatı...
HAÖ ataklarının ne zaman ve ne şekilde ortaya çıkacağı kestirilemediği için bu hastaların düzenli olarak bir işte çalışmaları da çok önemli sorundur.
İş yerinden izin almak, hastalık hakkında bilgi vermek, anlayan bir doktor bulmak ve bugün adetleri 1,500 - 5,000 TL’yi bulabilen ilaçları almak da oldukça büyük sorunlardır.
Ve bu hastalığın özürlülük oranı yaklaşık yüzde 20-30 civarındadır. ,
Malulelen emekli olabilmek içinse, Ortalama hastalık yüzdesinin % 60 gibi olması gerekmektedir.
O halde HAÖ’lü hastaların sorunları nasıl çözülecektir?
SGK Güvencesi altındaki hastalara tahlil ve ilaç konusunda büyük imkanlar sunan Sağlık Bakanlığı görevini büyük bir özveri ile yerine getirirken
Çalışma Bakanlığı konu hakkında yeterli bilgi ve desteğe sahip değildir.
Bu nedenle;
HAÖ’lü hastaların iş ve emeklilik hakları hastalar aleyhine sürmekte olup, 
Konuyla ilgili olarak yetkililerin atacağı adımlar dikkatle izlenmektedir.
ve bu adımlar HAÖ’lü hastalar tarafından önemle beklenmektedir.
Doktorlar...
Öte yandan konuya hakim doktorlar da mevcuttur.
Özellikle SSK Samatya Hastanesi Hekimlerinden Dr. Füsun Erdenen,
Bakırköy Devlet Hastanesi Hekimlerinden Dr. Nazan Altınel,
Gata Hekimlerinden Doç. Dr. A. Zafer Çalışkaner,
İstanbul Tıp Fakültesi Çapa Hastanesi Prof. Dr. Suna Büyüköztürk,
Ege Üniversitesi  Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı ve Alerji ve Klinik İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Okan Gülbahar ve Alerji ve Klinik İmmünoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nihal Mete Gökmen vb...hastaların bildikleri hekimlerdir.
Sosyal medyada HAÖ...
İnternet teknolojileri ve kullanımının  gelişmesi sonucu
HAÖ hastalığı da büyük oranda tanınmaya başlamıştır.
HAÖ’lü hastalarda özellikle Facebook üzerinden iletişim kurmakta ve küçük ölçekte örgütlenmeye başlamaktadırlar.
Dileyenler;
facebook/herediteranjiyoodem sayfasından bu bilgilere ve kişilere ulaşabilirler. 
Sonuç olarak...
HAÖ son derece tehlikeli bir hastalıktır.
Bireyi; toplum ve iş hayatından soyutlayabilen bir hastalıktır.
Hastalar iş ve sosyal yaşamlarında ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar.
Yetkililerin bu sorunlara bir an önce eğilmesi gerekmektedir.

2 Temmuz 2013 Salı

GEZİ PARKI'NIN ARDINDAN...

MAYIS 2013;
İstanbul'da bahar yüzünü yavaş yavaş göstermeye başlayınca,
Uzun ve zorlu bir kışın ardından insanlar parklara, bahçelere çıkmaya başladı.
Çünkü;
Mayıs ayların gülüdür, mayıs yaşama yeniden merhaba demenin öteki adıdır.
Çünkü;
Mayıs, umuttur.

28 MAYIS 2013...
İstanbul Taksim'de sayıları üçü - beşi bulmayan çevreci insanlar parkın korunması için toplanmaya başladı.
Amaçları;
İstanbul'un son nefes alınacak alanlarından bir tanesini daha kaybetmemek doğaya, tarihe ve şehre sahip çıkmaktı.
Çünkü;
Tarih boyunca yağmalanan İstanbul, 'İstanbul sevdamız' diyenler tarafından adeta cehenneme çevrilmiş,
Her metrekaresine ev, yol, avm, bilmem ney country, bilmem ney city yapılarak resmen ölüme sürüklenmişti.

31 MAYIS 2013...
Gezi Parkı'nda toplananların sayısı gittikçe artmaya başladı.
Kalabalık an be an artıyor, sosyal medya üzerinden haberleşen insanlar Taksim'de adım atacak yer bırakmıyordu.
Artık tepki İstanbul'da korunacak bir parkı, kesilen bir kaç ağacı çoktan aşmıştı.

03 HAZİRAN 2013...
Taksim Meydanı, İstiklal Caddesi, Şişli, Beşiktaş...Milyonların eylem alanına döndü.
Tomalar, gaz maskeleri, ilaçlı su sıkmalar, yaralanmalar, ölümler sıradan hale geldi.

90 KUŞAĞI...
Gezi  Parkı'nda  yeni bir kuşak, yeni bir kültür tarihe adını yazdırdı;
'90 Kuşağı' dediler adına.
İhtilallerle savrulan 80 Kuşağı'nın çocukları büyümüş anne - baba olmuştu.
İşte bu anne - babaların çocukları adeta  ana - babasını harcayan sistemden intikam alıyordu.

SIK BAKALIM, SIK BAKALIM...
90 Kuşağı farklı eğitim ve kültürel kimliğini sanatına da yansıttı.
İnanılmaz bir mizah ve  ironi ile kendi gezi sanatını da yarattı.
Profesyonel reklamcıları kıskandıracak düzeyde duvar yazıları, resimler, karikatürler, şarkılar, türküler yaptılar.
Ve İstanbul'un tüm spor kulüplerini bir noktada buluşturdular.


VE MEDYA...
Yüzlerce tv kanalı, radyo, gazeteci, yorumcu aslında halka nasıl ihanet ettiğini ortaya koydu.
Kimi yemek tarifi verdi, kimi oynadı, kimi evlendirdi, kimi küfretti...
Ama asıl bombayı cnn türk patlattı.
Ve penguen belgeseli yayınlayarak bir fenomen oldu.

VE SİYASET...
Tarihin tüm dönemlerinde olduğu gibi; yönetenler kızdı, sert davrandı ve puan kaybetti.
Muhalefet ise; destekledi ve puan kazanmaya çalıştı.
En büyük yarayı ise;
İstanbul B.Şehir Belediye Başkanı aldı.
Çünkü;
Hiç bir konuda hiç bir açıklama yapmadı - yapamadı./ yok sayıldı.

SONUÇ;
Gezi Parkı olayları siyasi tarihimizde daha çok tartışılacak.
Ama artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Ve bu olayları herkes baktığı açıdan görecek.
baktığı açıdan 'iyi' yada 'kötü' diyecek.
Kararı ise tarih verecek.

SON SÖZ;
Gezi olayları gibi toplumsal tepkiler;
Kırmadan , dökmeden, ölmeden, öldürmeden, bayağılaşmadan yapılırsa bir anlam kazanır.
Bu tür olayları bölücü, ülkenin milli birlik ve beraberliğine, maddi - manevi değerlerine  zarar verici noktalara taşımak kimseye bir şey kazandırmaz.
Öte yandan;
Toplumsal muhalefet yapanları dövmek, sövmek de bir işe yaramaz.
sorun demokratik kurallar içerisinde çözülmelidir.
Çözüm;
Seçim sisteminin güncellenmesi, vekilleri liderlerin değil halkın seçmesi, barajın kaldırılması, seçim sayım ve sonuçlarının şeffaf bir şekilde yapılması gibi gözükmektedir.
Ve en doğru kararı elbette yüce milletimiz sandıkta verecektir.
Ne diyelim o zaman;
İyi olan kazansın.











NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...