Birkaç kez şimşek çaktıktan sonra şiddetli bir şekilde yağmur yağmaya başladı. Önce sokaktaki insanlar koşarak ortadan kayboldu, daha sonra sokak kedileri kendilerini yağmurdan koruyacak kapalı alanların altına girip saklanmaya başladı. Ortalıkta hiçbir canlı kalmamıştı.
Yağış , rüzgar ve
şimşek çakmaları gittikçe şiddetini arttırırken, Ben de balkonda çay içerek yağmurun
yağışını izliyordum. Şimşek seslerinden korkmama rağmen bir türlü içimden içeri
girmek gelmiyor, Sanki bir şey olacakmış da kaçıracakmışım gibi merakla
bekliyordum.
Fırtına, şimşek ve yağmur bir
kasırgaya dönüşmüşken uzaktan bir kadın sesi gelmeye başladı, dikkatlice başımı
sesin geldiği tarafa çevirdim. Baştan aşağı simsiyah giyinmiş orta yaşlarda bir
kadın ellerini havaya açmış;
‘‘Yardım edin, açım, Allah rızası için yardım, çocuklarım aç, ne olur yardım
edin’’ diye bağırıyordu. Bir an nerede olduğumu, kim olduğumu, kaç yaşında
olduğumu unuttum. Sanki bir film seyrediyordum.
Büyük bir kızgınlıkla;
‘‘Böyle şey olamaz, bir kadın, bir anne nasıl bu hale düşürülebilir, devletin
bundan haberi yok mu?’’ diye söylendim kendi kendime.
Sepetin içine koyduğum parayı balkondan
aşağı sallayıp, kadına uzattım. Siyahlı kadın gözlerimin içine bakmadan
ıslanmış parayı alarak uzaklaşıp gitti.
Yağmurun yağması her canlı için elbette
bir berekettir, umuttur, güzelliktir. Ama bazıları içinse çektikleri çilenin, Belki
de aslında o kadının çaresizliğinin gözyaşlarıydı.
Mustafa Çatıkkaş
17. 08.2023
İstanbul