17 Mart 2021 Çarşamba

KONUŞUYORUZ AMA NECE KONUŞUYORUZ?

 

1990’lı yıllarda popüler müzik çok modaydı.
Hemen her gün bir isim ya da bir grup çıkıyor, ortalık kaynıyordu.
Bu gruplardan bir tanesi de, Grup Vitamin’di.

Grup Vitamin, Türk Pop Müziği’ni Absürd komediye uyarlayarak, parodi müzik yapıyordu.
Grup’ta Gökhan Semiz, Emrah Anul ve Selçuk Aksoy vardı.

Grubun en çok tutulan şarkılarından bir tanesi de; ‘Anlamıyorum’ du.
Şarkının sözlerinin bir kısmı şöyledir;
‘…Bu devirde çok sakat yanlış lukat yapma

Oturma kalkma kalkındırma yapma
Söylemesi zor ama tromoloji yapma
Animasyon motivasyon ajitasyon atmasyon
Türkçe konuş anlamıyom çok gücüme gidiyon
Yabancı dil mi Türkçe mi o da ayrı bir konu
Düşündükçe taşındıkça komiğime gidiyon

Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz
Konuşuyoruz ama anlamıyoruz
Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz

Şarkıda söylendiği gibi,
Türkçe konuş anlamıyom çok gücüme gidiyon

Yabancı dil mi Türkçe mi o da ayrı bir konu
Düşündükçe taşındıkça komiğime gidiyon

Konuşuyoruz ama nece konuşuyoruz
Konuşuyoruz ama anlamıyoruz

Sözde ‘Yerli ve Milli’ olduğunu sık sık vurgulayan Akp ve Mhp İkilisi öncelikle tabelalardaki T.C ibaresi kaldırdı.
Ardından kime, nasıl dokunduysa ‘Andımız’ı kaldırdılar.
Bu nasıl milli olmak, bu nasıl milli olmak?

Ve yine ardından Haziran seçimlerinde Akp kaybedince yasal olarak hükümet kurma grevini Chp’ye vermesi gerekiyordu.
Ama vermediler ve o dönemde hemen hemen hepimizin ilk defa duyduğu bir kelime ortaya attılar.
‘Chp ile istikşafi görüşmelere başladık’ dediler.
Başta Akp’liler olmak üzere hemen hemen herkes ineternete girip, birbirine danışarak ‘İstiakşafi ne demek?’ diye sormaya başladı.

Akp kimsenin anlamadığı bir açıklama yapıp, kafaları karıştırmayı başarmıştı.

Ve yine geçtiğimiz günlerde pandemi döneminde tüm vatandaşlara, Maske, mesafe, temizlik kurallarına uyun’ diye Akp bir kelime daha ortaya attı.
Bu sefer ki kelimenin adı; Lebalep’ti.
Yine başta Akp’liler olmak üzere herkes lebalep ne demek onu anlamaya çalıştı.
Akp, yine milletin kafasını karıştırmayı başarmıştı.

İstikşafi, Lebalep…

Anlaşılayamayan, sürekli kafa karıştıran, sürekli sizden ve bizden diyen, kendinden olmayana her türlü hakareti yapan, adam döven bir hükümet ve ortağı…

Oysa;
Pazar, mutfak, faturalar, ödenemeyen krediler, borçlar, işsizlik cayır cayır ortalığı yakıyor.
Ne istikşafisi, ne labelabi?

Konuşuyorsun ama boş konuşuyorsun,
Konuşuyorsun ama anlamıyoruz.

İşin özeti tek kelime aslında;
Açız.

Haa İngilizcesi mi?
Enough is enough.
(Yeter artık)








17 Ocak 2021 Pazar

GAZETE DAĞITICILARI

1987 Yılında K.Çekmece Gazetesi’nde bu işe başladım.

Yazı İşleri Müdürümüz Cumhuriyet Gazetesi’nden gelen Metin Sever’di.
Patronumuzsa  Sevgili Nusret Öksüz Ağabeyimiz.
Aynı gazetede muhabirlik de yaptım, gazete de dağıttım, genel yayın yönetmeni de oldum.

Sonrasında;
Pek çok gazete ve dergide çalıştım.
K.Çekmece Gazetesi’nde o zamanın Refah Partisi K.Çekmece Belediye Başkan Adayını çok erkenden haber taptığım için gazete bir anlamda basıldı.

Bülent Akarcalı’dan Tansu Çiller’e, Meral Akşener’e, Mesut Yılmaz’a, Süleyman Demirel’e, İsmail Cem’e, Mustafa Sarıgül’e, Mehmet Müezzinoğlu’na, Kemal Kerinçsiz’e kadar pek siyasinin İbrahim Erkal’dan Azer Bülbül’e, Şahin Özer’e kadar pek çok sanatçının haberini yaptım.

Ardından;
Türkiye’de ilk kez adı; HABER olan gazeteyi çıkardım.
Bu gazete ile 1999 yılı yerel seçimlerinde Mustafa Değirmeci’ye (DSP) destek vererek seçileri kazandım.
Ve Avcılar Belediyesi’nin ilk basın danışmanı oldum.
Mustafa Değirmenci’nin seçim kampanyasına ciddi anlamda destek vererek fotoğraflardan ‘O GELİYOR’  şeklindeki sloganına kadar ben ürettim.

Ve yine ardından;
2005 yıllarında, CİTY adlı kendi  gazetemi çıkardım.
Sağolsun AKP iktidarı güçlendikçe ben piyasadan çekilmek zorunda kaldım.
Çünkü; Akp’ye muhalefet yapıyordum, muhalefet yapıyorum.

Gazetecilik sayesinde;
Bağlar  Mevkii’ne üst geçt yapılmasını da ben sağladım
Sefaköy Lisesi’nin adının geri alınmasını da ben başlatıp, başarıya ulaştırdım.

Son yıllarda;
Yeni Çağrı Gazetesi, Önce vatan Gazetesi, Bizim Yaşam Gazetesi ve Bir Yudum Sağlık Gazetelerinde  köşe yazısı yazdım, yazıyorum.

Çok haber yaptım,
Çok gazete çıkardım,
Çok gazete tasarımı yaptım,
Çok gazete dağıttım,
Çok gazete sattım.

Bugün beni üzen bir olay oldu.
Konya’da gazete dağıtımı yapan 50 yaşındaki Hasan Dayan 21 yaşındaki bir acemi sürücünün çarpması sonucu yaşamını yitirmiş.
Bu haber beni kendi hayatımdaki çok eskilere götürdü.
Ne büyük fedakarlıktır gazete çıkarmak, gazete dağıtmak, gazeteyi ayakta tutmak.
Resmen üç kuruşu elinde olanın oyuncağı olursun.

Bu nedenle;
Dedim ya, yaklaşık 20 yıldır sadece gazetelerde köşe yazıyorum  ya da gazete – derginin tasarımını yapıp teslim ediyorum.

Hele hele bu zamanda gazete çıkarmak, gazetecilik yapmak resmen sırat köprüsünden geçmek gibi.
Ya iktidarın adamı olacaksın ya da işsiz, reklamsız kalıp batacaksın ya da hapislere gireceksin.

Bu vesile ile;
Gazete dağıtıcısı Hasan Dayan’a  ve yaşamını yitirmiş tüm ustalarıma Allahtan rahmet dilerim.

Bu vesile ile;
Ustam Nusret Öksüz’e,
Ustam Barış Emregül’e,
Ustam Fikret Teneoğlu’na,
Ustam Halil Erem Yerli’ye…

Hala bu mücadeleyi veren cesur yürek dostlarıma;
Selam ve saygılarım olsun.

Son söz;
‘Sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur’ derler ya;
Gazetecilik de öyledir…



Mustafa Çatıkkaş
Ocak  / 2021







13 Aralık 2020 Pazar

NEDEN DANASIN ÜRETİLMİYOR?

 Herediter Aniyodem (HAÖ) kalıtsal bir hastalıktır.

Hastalık karaciğerdeki c1 enzimi eksikliği nedeniyle yaşanmaya başlar.
Vücuttaki c1 ve c4 enzimleri test sonuçlarına göre hastalık tanısı konur  ve hasta ömür boyu bu hastalıkla yaşamaya başlar.

Hastalık kişiye göre 24 ile 72 saat arasında seyreder ve kişi ayda ortalama 1- 3 kez rahatsızlanır.
Bu durumda vücudun çeşitli yerlerinde şişme, hafif kaşıntı, kızarıklık, ağrı ve kusma gözükür.
Özellikle baş ve surat bölgesi tehlikelidir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde ölümcül sonuçları olabilir.

Hastalık hem hak arasında hem de sağlık personeli arasında pek bilinmez. Bu nedenle hastalar çoğu zaman gittikleri sağlık kuruluşlarında öncelikle hastalıklarını, kullanmaması gereken ilaçları (age inhibitörü ilaçlar kullanılamaz, aspirin, dil altı tansiyon ilaçları kullanılamaz)  anlatmaya çalışır.
Yapılacak iğnenin nasıl yapılması gerektiğini anlatmaya çalışır.
Sanki hastalık geçiciymiş gibi her sene rapor almak zorundadırlar ve bu rapor sonucunda ilaçlarını sgk tarafından alabilmektedirler.

Bu hastalığın önleyici ilaçlarından bir tanesi de Danasın isimli ilaçtır. Hap olarak doktorun tavsiyesi üzerine günlük ve doz derecesi belirlenerek kullanılır.

Son zamanlarda hastalar Danasın adlı ilaca ulaşmakta zorlanmaktadır. Covid 19 salgını nedeniyle iyice zorlanan hastalar birbirinden ilaç temin etmeye çalışmakta ecza depolarında ilacın olmadığı söylenmektedir.

Biz de durumu Cimer’e yazarak konuya ağırlık verilmesi gerektiğini  rica ettik. Bu ilacın bizler için önemini anlattık.
Sağolsun kısa zamanda cevap geldi.
Ve fakat gelen cevap üzücüydü.
Çünkü gelen cevapta;
‘23.11.2020 tarih ve 2005187512 sayılı CİMER başvurunuz incelenmiştir.

"DANASİN KAPSÜL" isimli ilacın firma yetkilisi ile 11.11.2020 tarihinde yapılan görüşmeye göre tüm formlarının piyasaya verilmediği, tekrar üretim planının ne zaman yapılacağının belli olmadığı bilgisi alınmıştır. Farklı tedavi seçenekleri için hekiminize danışınız.

Geçmiş Olsun Dileklerimizle’
yazıyordu.
Yani ilacın üretilmediğini, ne zaman üretileceğinin belli olmadığı yazılmaktaydı.

Bu nasıl cevap?
Bir ilaç neden üretilmesin, ne demek üretmiyoruz?
Bizlerin sağlığı, canı bu kadar ucuz mu?
Peki biz ilaç olmadan ne yapacağız?

Bu hastalık için Engellik oranını Yüzde 10 yapan yetkililer belli ki ne bu hastalığı tanıyor, ne tanıdıkları birisi bu hastalığı yaşıyor ne de bu hastalık nedeniyle ne denli zorluklar yaşıyoruz haberleri bile yok!

Bizler için yaşamsal önemi olan bu ilacın derhal üretilmesini ve HAÖ Hastalığının Engellilik oranının yükseltilmesi lazım.

Her insan gibi,
Bizlerin de sağlıklı olarak yaşamaya, eğitim almaya, çalışmaya, aile kurmaya, ailemize bakmaya ve insanca yaşamaya hakkımız var.
Bunun aksi insan haklarını ihmal etmektir.




10 Kasım 2020 Salı

ESKİDEN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ VARDI

Gençlerin canını en çok sıkan konu yaşlıların sürekli aklı vermesidir.

‘Öyle yapma, böyle yapma’ demesidir.
Bir de yeni kuşağı eleştirmek için ‘Eskiden…’ diye cümleler kurmasıdır.

Aslına bakarsan; Yaşlılar haklıdır.
Çünkü; Ancak bu şekilde konuşarak gençlere hem bilgi hem de tecrübelerini aktarmış olurlar.
Gençler de;
Farkında olmadan belli bir bilgi ve tecrübeye sahip olurlar.

Meslekte 30 yılını devirmiş birisi olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki;
‘Eskiden buralar gerçekten karpuz tarlasıydı ve gerçekten iyi – kötü basın özgürlüğü vardı.’

Geçtiğimiz Pazar Günü Hazine ve Maliye Eski Bakanı Sayın Berat Albayrak istifa ederek açıklamasını İnstagram üzerinden duyurdu.
İstifa haberi hemen sosyal medyada dağıldı.
Televizyon kanallarından ise;
Sadece Halk Tv, Tele 1 ve KRT TV  bu haberi vererek, doğruluk payını araştırmaya başladı.
Diğer bütün kanallar konuyla ilgili hiçbir haber yapmadılar, yapamadılar.

İstifa haberleriyle ilgili olarak dünya basını haberler yaptı.
Ülkemizdeki kanalların neredeyse tamamı yine çıt çıkaramadı.

28 Saat sonra Saray’dan bir açıklama yapılarak;
‘Berat Albayrak’ın görevden af talebi kabul edilmiştir’ denildi.
Ve tüm suskun medya kanalları haber yapmaya başladı.

Koskoca Ülkenin koskoca kanalları  en önemli Bakan’ın istifa haberini yapamayacak kadar korkmuş, sinmiş ve sistemin kölesi haline gelmiş demek ki…

Demek ki;
Bu kanallar verdikleri her haberi bu şekilde yapıyor.
Yaptıkları her haberi sistemin işine geldiği gibi yapıyor ve bize yalan söylüyorlar.

Sayın Berat Albayrak efendiliği, ailesi ve özel yaşamıyla saygı değer genç bir insan,
Ancak ülkeyi ekonomik olarak düşürdüğü durum da ortada.
Belki çoğu önemli kararları tek başına alamamıştır, zorda kalmıştır, darda kalmıştır orasını bilemeyiz, Ama başarılı oldu diyemeyiz.

Sonuçta;
Sayın Albayrak görevden ayrıldı.
Yerine Sayın Lütfi Elvan atandı.
Bakalım Sayın Elvan ne zaman istifa edecek?

Dedik ya;
‘Eskiden buralar bostan tarlasıydı, dutluktu. Eskiden basın özgürlüğü vardı’.
Hatta;
Ali Baba’nın Çiftliği’ydi.
Yazık!.



31 Ekim 2020 Cumartesi

İZMİR...

İzmir'e ilk kez 16 yaşında evden kaçınca gitmiştim.

O zamanlar Otogar Topkapı'daydı, Otogar'a gidip bir tane İzmir bileti aldım.
Hadi kaçma nedenim macera arayışıydı da neden İzmir'e gitmiştim acaba? Hem de tanıdığım hiç kimse yokken...
Daha sonra;
Askere gitmeden önce de gittim, geldikten sonra da...
Demek ki;
İzmir taa o günlerde bile insana güven veren bir şehirmiş.
Aklımızda hep o şekilde kalmış, öyle kaldı.
Son olarak da;
4 yıl önce Ege Ünv. Hastanesi'ne bir sempozyumu çekmek için gitmiştim.
Bugün,
Türkiye aslında 3 Bölüm'e ayrılmış durumda.
Birincisi;
Diyarbakır merkezli, Kürtlerin ülkesi
İkincisi;
Konya merkezli, Dincilerin ülkesi,
Üçüncüsü;
İzmir merkezli, Demokratların ülkesi.
Kim fikren ve duygusal olarak bizleri ayırdıysa Allah belasını versin.
Kim 'İzmir'de alkol içiliyordu, o yüzden deprem oldu' diyorsa Allah belasını versin.
Kim bu memleketi, insanları, hayvanları ayırıyorsa Allah belasını versin.
Diyarbakır'da bizim, Konya'da bizim, İzmir'de bizim.
Bu acılar bizim.



30 Ekim 2020 Cuma

EKMEK, DÖVİZ , CORONA ve FAKİRLİK…

 Dolar, Euro ve Altın aldı başını gidiyor.

Rekor üstüne rekor kırılıyor.
Zengin için sorun yok, Zaten parası dövizde olduğu için daha da iyi oluyor.
Peki ya garibanlar?

Sağolsun garibanlar için Sayın Bahçeli çözüm buldu.
‘Askıda Ekmek Kampanyası’nı başlatarak büyük bir hizmet verdi.
Ve fakat;
Bazı muhalifler, ‘Askıda ekmek kampanyası halkın ekmeğe muhtaç olduğunu gösteriyor’ dedi.
Sayın Bahçeli bu muhaliflere çok kızdı ve muhalifleri ‘Yerli ve Milli’ olmamakla suçladı.

Öte yandan;
AKP Genel Başkanı R. T. Erdoğan’a bir esnaf, ‘Eve ekmek götüremiyoruz’ deyince;
Sayın Erdoğan; ‘Bu bana çok abartılı geldi’ dedikten sonra ‘Al bu keyif çayını iç’ dedi.
Esnaf daha sonra kendisinin de AKP’li olduğunu belirterek kırıldığını söyledi.
Bir gün sonra da; ‘Sayın Başkanımızla şakalaştık’ diye yazan elindeki kağıdı okuyarak halkı aydınlattı.

Oysa;
Yüzlerce işyeri kapanıyor,
Yüzlerce kişi işinden oldu,
Yüzlerce esnaf siftah yapmadan dükkan kapatıyor.

Oysa;
Elektriğe zam geldi,
Doğalgaza zam geldi,
Benzine zam geldi,
Ekmeğe zam geldi,
İçkiye, sigaraya zam geldi.

Oysa;
İğneden ipliğe her şeye zam geldi.

Ve;
Diğer taraftan Corona illeti dalga dalga büyüyor.
Hükümet coronayla savaşta kim ne derse desin elinden geleni yapıyor ve bize göre de başarılı.

Ve fakat;
Önümüz kış.
Hem hayat daha zor olacak,
Hem geçinmek daha zor olacak.
Hem de corona illeti daha da artacak.

Zaman;
Ayrışma değil, birlik olma zamanı.
Zaman;
Politika yapma zamanı değil, gerçeklerle yüzleşerek bu süreçten kurtulma zamanı.

Son söz şu olsun;
Fransa’dan Rusya’ya…
Ve dahi tüm dünyaya;
Devletimizin Cumhurbaşkanı Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.
Hepimiz, hepiniz saygı duymak zorundasınız.
İç politikada muhalefet yapmak başka, Sayın Cumhurbaşkanımıza söz söylemek başka.
Kimseye laf söyletmeyiz, söyletemeyiz.
Herkes haddini bilecek!

‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti İlelebet Payidar Kalacaktır’
Alparslan’dan, Fatih Sultan Mehmet’e ve dahi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına selam ve saygılar olsun.
Hepsine Allah rahmet eylesin, Hepsine minnettarız.



28 Ekim 2020 Çarşamba

NEŞET ERTAŞ ve TÜRKÜLERİ...

Neşet Ertaş'ın babası Muharrem Ertaş kendisinden sonra gelen Çekiç Ali, Hacı Taşan ve Neşet Ertaş'ın ustasıdır.
Neşet Ertaş'ın dedesi Ahmet Ertaş'tır.
Orta Anadolu Abdal Müziği olarak da bilinen 'Bozlak'ın en önemli temsilcileri bu isimlerdir.
NEREDESİN SEN...
Neşet Ertaş, 7 Yaşında kaybettiği annesi için 'Neredesin Sen' isimli türküyü yakmıştır.
Bu türkü zamanla bir sevgiliye söylenmiş gibi algılanmışsa da gerçek değildr.
VAY VAY DÜNYA...
Üstad Neşet Ertaş 'Vay vay dünya' adlı türküsünü küçük yaşta sevdiği ve daha sonra öldüğünü duyduğu sevgilisi için yakmıştır.
YAZIMI KIŞA ÇEVİRDİN...
'Yazımı kışa çevirdin, Karlar yağdı başa Leyla' ve bir kaç türküyü 10 yıl evli kalıp, ayrıldığı ve Üç çocuğunun annesi olan Leyla Hanıma yazmıştır.
Babası Muharrem Ertaş oğlunun Leyla Hanımla evlenmesine karşı çıkmıştır.
Leyla Hanım Üstad Neşet Ertaş'ın cenazesine katılmıştır.
GARİP...
Neşet Ertaş türkülerinde mahlas olarak 'Garip' sıfatını kullanmıştır.
'Neden garip mahlasını kullanıyorsunuz?' diye sorulduğun da;
'Bizim hep gariptik, kimsesizdik' demiştir...



NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...