1966 yılında Sivas’ta doğdum. İstanbul Sefaköy Lise’sini tamamladıktan sonra Akdeniz
Üniversitesi Turizm ve Otelcilik Bölümünden mezun oldum.
Edebiyata olan ilgim lise yıllarında başladı. Özellikle Türkçe ders
kitaplarında yer alan yazar ve şairlerin fotoğraflarına dakikalarca bakar,
hayatlarını ve eserlerini incelerdim.
Bizim zamanımızda ‘Kompozisyon Yazılısı’ vardı. Bir konu hakkında bir sayfa yazı yazmamız istenirdi, verilen en yüksek not ise On’du. Ben bu sınavlardan hep Dokuz aldım. Hiç On alamadım, Ama hiç Sekiz de almadım. Edebiyat öğretmenlerim her sınavdan sonra benim yazılarımı diğer sınıflara da okuturlardı.
Askerliğimi yaparken de
‘Yazıcı’ydım, Komutanlarımın aşk mektuplarını da ben yazıyordum.
1988 yılında K.Çekmece Gazetesi’nde muhabir olarak başladığım gazetecilik
maceram, köşe yazılarıyla devam ediyor. 1990 yılında derlemesini yaptığım ‘Genç
Harman’ isimli şiir kitabını hazırladım, 1992 yılında bu kitap çok ilgi gördü.
Karışık isimli deneme kitabı, Haksızlık isimli deneme kitabı ve Farkında Değildin
isimli şiir kitabım var. Evliyim, bir tane oğlum var.
Yaklaşık olarak 60 - 70 tane şiirim var. Şiir yazmak da çok zor, şiir yaşamak da çok zor…Ben yazdığım tüm şiirlerin bedelini ödedim, Bedelini ödemediğim hiç bir şiiri hem yaşamadım hem de yazmadım.
Yazdığım şiir, öykü ve kısa öyküler toplumumuzun kadim acılarından, dertlerinden, kederlerinden, yoksunluklarından, hüzünlerinden ve çelişkilerinden doğmuştur. İnsanlık tarihi derin acılar ile derin emek sömürüsünden ibarettir.
Kitaplarıma olan ilgi içinse şöyle diyebilirim; ‘Karışık’ isimli kitabım 2. baskısını yaptı, ‘Farkında Değildin’ isimli şiir kitabım da yine 2. baskısını yaptı.
Örnek aldığım herhangi bir şair yok ama şiirlerinden etkilendiğim şairler var. Ahmed Arif, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Ataol Behramoğlu ve Ahmet Telli gibi toplumcu – gerçekçi şairlerimizin şiirleri su gibi hem huzur verir, hem su gibi öğreticidir hem de su gibi yavaş yavaş önündeki her şeyi değiştirir. Şiir de bu isimler gibi ustaların sözcükleri ile yeniden kendisini tekrar tekrar yaratır. Bu şairlerimizi korumak ise korumamız gereken en büyük değerlerimizdir.
• “Çocuklarınıza
haksızlık karşısında sessiz olmayı öğretin ki; haksızlığa uğramasınlar” sözünüzdeki
“sükûnet ve soğukkanlılık” vurgusunu biraz daha açar mısınız?
Sizin de bahsettiğiniz gibi; Haksızlık isimli kitabımızın arka kapağında,‘’Çocuklarınıza haksızlık karşısında sessiz olmayı öğretin ki; haksızlığa uğramasınlar’’diye bir cümle yazmaktadır. Bu cümle elbette ironi içermektedir.
‘Haksızlık karşısında susanlar, dilsiz şeytanlardır’
şiarıyla yazmaya çalıştığım yazılarda hak ve hukukun herkese, her zaman lazım
olacağının altını çizmeye çalıştım. Öte yandan; Kitabın adını belirlemeye
çalışırken haksızlığa uğramış insanlara bu haksızlığı yapanların ‘Hakk’sız yani
Allahsız olduklarının altını da çizmeye çalıştım.
Elbette burada bahsedilen Allahsızlık kavramı dini bir anlam taşımamakla
birlikte halk dilinde kullanıldığı şekliyle; Vicdansız, ölçüyü kaçırmış,
bencil, acımasız, kötücül insanlardan bahsedilmektedir.
Bu cümle ile aslında çocuklara ve gençlere, ‘’Haksızlık karşısında sesinizi
yükseltin’’ demek istenmiştir,
• Geçmiş dönemlerde belki de teknolojik
yetersizlikler nedeniyle yazar ile okuyucu arasında bir “mesafe” vardı. Yani
yazarlar okuyucu gözünde gizemleşiyordu. Şu an ise kitabını okuduğunuz
yazarların günlük hayatlarını bile takip edebiliyorsunuz. Sizin bu konuda bir
rahatsızlığınız var mı?
Teknolojinin gelişmesi, sosyal medyanın toplum tarafından bu kadar çok kabul
görmesi nedeniyle artık hemen hemen herkes dilediği her kişiye rahatlıkla ulaşabiliyor.
Bu zamanın ruhu da böyle işliyor. Okuyucu ile yazar arasında mesafe olması zaten
hoş değil, Bu mesafe de yine bir eşitsizlik yaratıyor, bu mesafenin ortadan
kaldırılması gerekir.
Teknoloji sayesinde ‘Tanrı yazarlık’ denen ulaşılamaz olan yazarlık kavramı da bitmiş oldu, şimdi taraflar arasında daha çok eşitlik var. Zaman içerisinde bu eşitlenmenin de daha çok artacağını zannediyorum.
Yazar ile okur arasındaki birbirine ulaşabilme olanağının artması hem yazarı hem de okuyucuyu daha çok besliyor diye düşünüyorum.
Çalışmasını devam ettirdiğim kısa öykülerden oluşan yeni bir
kitap çalışmam devam ediyor. Bununla birlikte iki tane de belgesel çektim.
Bunlar, ‘Diyaliz Hastaları ve Sorunları’ ile ‘Selimpaşa’ adlı belgesellerdir.
Önümüzdeki günlerde; ‘K.Çekmece Hikayeleri’ adında bir belgesel daha çekmek
için de çalışmalarım devam ediyor.
Gösterdiğiniz ilgi için emeği geçen tüm dostlara çok teşekkür eder,
başarılarınızın devamını dilerim.
Röportaj: Tolga Alca
06.06.2024