12 Şubat 2025 Çarşamba

BİRLİKTE GÜLDÜĞÜN İNSANLARI KAYBEDERSEN, ÖLÜRSÜN...

Keder ve üzüntü de gülmek gibi bulaşıcıdır.
Morali bozuk bir kişi, Sizin de moralinizi bozar,
Neşeli, gülen bir kişi ise kısa zamanda, Sizin de keyfinizi yerine getirir.
Yapılan araştırmalara göre;
''15 araştırmanın meta-analizine göre; kahkaha atmak, stres hormonu olan kortizol düzeyini % 36,7 oranında düşürür.'' denmektedir
Bir de adammış gibi, ciddiymiş gibi, asık suratlı, ölümcül, aşağılık kompleksli lavuklar var.
Bu tiplerden de uzak durmak lazım:
Her gün moralimizi bozacak olayları bilerek çıkarıyorlar
Bilerek hepimizi hasta ettiler, hasta ediyorlar.
Şu an aramızdaki en sağlıklı kişi; ruh hastası oldu.
Bu zamlara;
Bu faturalara,
Bu fakirliğe,
Bu bozulmaya,
Bu soytarılıklara,
Bu baskıya hangi can dayanabilir ki?
Her şeye rağmen;
Moralimizi yüksek tutmaya çalışmamız lazım,
Umudumuzu yüksek tutmamız lazım,
Neşemizi yüksek tutmamız lazım,
Bizlere iyi gelen dostlarımızla daha çok vakit geçirmemiz lazım.
Ne diyordu bir filmde;
''Uyursan, ölürsün''
Moralini kaybedersin; ölürsün,
Umudunu kaybedersen, ölürsün,
Neşeni kaybedersen, ölürsün,
Dostlarını kaybedersen, ölürsün.
Birlikte güldüğün insanları kaybedersen, ölürsün.
12 Şubat 2025
Mustafa Çatıkkaş





16 Aralık 2024 Pazartesi

FAKİR ANKİSİYETİSİ...

Ankisiyete; ''Gündelik hayatta, çevresel, bilişsel ve toplumsal faktörlerin yarattığı stres ve baskının tetiklediği korku, endişe ve kaygı hissidir.''şeklinde tanımlanır.

Ankisiyetenin nedenleri ise;
''Beyin kimyasallarındaki değişimler, genetik, stres, kronik hastalıklar, (diyabet, kalp, koah gibi), kullanılan ilaçlar, uyuşturucu gibi zararlı maddeler ve çevresel faktörler vb.''' gibi gösterilebilir.
Öte yandan çocukluk döneminde yaşanan travmatik olaylar ( anne - baba boşanması, aile içi erken ölümler, cinsel taciz vs. de önemli ankisiyteinin nedenleri arasında gösterilebilir.
Ankisiyetinin türleri ise;
Saplantı bozukluğu,
Panik atak,
Travma sonrası stres,
Kaygı bozukluğu,
Agorafobi,
Ve sosyal fobi olarak gösterilir.
Ankisiyete krizinin belirtileri;
Kötü bir şey olacakmış duygusuyla kaygı ve korku yaşama
Midede karıncalanma
Baş dönmesi
Hızlı nefes alıp-verme
Nefes darlığı
Kalp atışında düzensizlik
Terleme ve sıcak basması
Uyku bozukluğu yaşama
Bitkinlik
Göğüs ağrısı
Geceleri yatarken dişleri gıcırdatma vb. olarak gösterilebilir...
Ve gelelim sonuç bölümüne; Ankisiyete nasıl geçer?
Nefes egzersizleri,
Ayağa kalkma,
Vücudu dik tutma,
Bir işle meşgul olmak,
Şekerden uzak olmak,
Yaşadığınız ana konsantre olmak gibi göstrerilebilir.
Yukarıdaki tanım ve analizler herkes için geçerlidir.
Bir de sadece fakirlerin yaşadığı ankisiyetesi vardır.
Fakir ankisiyetisi;
Kirayı ödeyememe ankisiyetisi,
Faturaları ödeyememe ankisiyetisi,
Her gün zam gelecek ankisiyetisi,
Elektrik kesilecek ankisiyetisi,
Doğalgaz kesilecek ankisiyetisi,
Su faturası ödenemeyecek ankisiyetisi,
Sınav ankisiyetisi,
Karım beni bırakacak ankisiyetisi,
Ben güzel değilim ankisiyetisi,
Sosyal medya hesaplarım çalınacak ankisiyetisi,
Gösteriş yapamıyorum ankisiyetisi,
Emekli maaşıyla geçinemiyorum ankisiyetisi gibi gösterilebilir.

24 Kasım 2024 Pazar

ÖĞRETMENLER GÜNÜ...

Eğitim hayatım boyunca,
Karagöl İlkokulu, Yeşilova İlkokulu, Sefaköy Yeşilova Ortaokulu, Kabataş Erkek Lisesi, Sefaköy Lisesi, Akdeniz Üniversitesi olmak üzere, Altı okulda okudum.
Sivas, İstanbul ve Antalya olmak üzere; Üç şehirdeki okullarda okudum.

İlk öğretmenim Selver Hanımdı.
Köydeki okula gelmesine rağmen kasabada otururdu.
Yaşadığı özel bir yas nedeniyle sürekli siyah giyindiği söylenirdi.
İlkokul 3. sınıfın yaz tatilinde İstanbul'a geldim.

İlkokul 4. sınıftan itibaren İstanbul Sefaköy Yeşilova İlkokulunda Nurcihan Hanım Öğretmenim oldu.

Sanırım insan bütün öğretmenlerine saygı duyuyor ama en çok ilkokul öğretmenini seviyor.

Ve insan doğası gereği;
Elbette; Bazı öğretmenlerini diğerlerinden biraz daha çok seviyor olabiliyor, Ama zaten tüm öğretmenlerimiz de hepimizi aynı derece sevmiyor değil mi, Bu çok normal bir durum...

Hepsi birbirinden saygın onlarca öğretmenim oldu.
Kimisi dövdü, kimisi sevdi, kimisi bağırdı, kimisi çağırdı. Ama kesinlikle hemen hemen hepsi bizler için ellerinden gelenin fazlasını yaptı, yapmaya çalıştı.
Başta öğrencisi olduğum tüm öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum.
Allah hepsinden razı olsun.
Aramızdan ayrılanların mekanı cennet olsun, yaşayanlara sağlık, mutluluk ve huzurlar diliyorum.

Ve yine elbette;
Arkadaşım olan öğretmenlerimin,
Dostum olan öğretmenlerimin,
Yaşamlarını takip ettiğim çok değerli öğretmenlerimin 'Öğretmenler Günü'nü tebrik ediyorum.

Tekrardan benden büyük öğretmenlerimin ellerinden,
Benden küçük öğretmenlerimin gözlerinden öperim.
Öğretmenler gününüz kutlu olsun.

Sevgili Öğretmenimiz Adem Varol'u unutmamız mümkün değil.
Nurlar içinde yatsın.






22 Kasım 2024 Cuma

YOK ÖYLE...

- Sen neden top oynamıyorsun?
 - Beni oynatmıyorlar.
- O yüzden mi çok üzgünsün?
- Evet.

- Neden oynatmıyorlar?
- Çünkü Bera oynatmıyor.
- Bera neden oynatmıyor?
- Anneannesi istemiyormuş.

- Neden?
- Çünkü benim babam yok. Annemle babam ayrıldı. Annem çalışıyor. Annemle babam ayrıldığı için istemiyor.

- Bera'nın anneannesi nerede, tanıyor musun?
- Tanımıyorum.
- Bera hangisi?
- Şu kısa boylu olan çocuk.
- Top O'nun mu, Çağır bakalım Bera'yı?

Bera anneannesini çağırdı. Konuyu hoş bir dille kendisine anlattım. Bera ve anneannesini ve diğer çocukları uyardım.

Anladım ki;
Asıl sorun Bera ve Beranın anneannesinde, Çünkü bu gariban çocuk Bera'dan daha iyi bir oyuncu ama arkası yok... Babası yok, annesi yok.

Maçı sonuna kadar izledim.
Beranın anneannesi de kenardan izledi.

'Bundan sonra bu çocuk bir daha aşağılanırsa, horlanırsa, hırpalanırsa önce anneanne diye seni bulur s....rim' dedim.
Yaparım da, yapacağım da...

Yetim ve öksüzler her zaman bizim için önceliklidir.
Yok öyle, hayatın vurduklarına bir yumruk daha vurmak...


Mustafa Çatıkkaş
22.11.2024




15 Kasım 2024 Cuma

KORKU, DAYAK ve SİYASET...

Dünyanın en güçlü legal örgütü askeriyelerdir.
Bu legal örgütün; Hemen hemen her eğitim seviyesinden, her mesleki branştan, kadın - erkek binlerce hatta milyonlarca elemanı vardır.

En küçüğünden en üst düzey komutanına kadar hepsi belli bir mantık, disiplin, hiyerarşi, kural ve kanunlar çerçevesinde yaşar, görevlerini yapar ve gerektiği zaman canlarını verme pahasına hareket ederler.

Ve yine insanlık tarihi boyunca tüm askeri birlikler çok güçlü bir emir - komuta zinciri içerisinde hareket eder.
Ve yine dünyanın tüm askeri birliklerinde komutanların emirleri sorgulanamaz, reddedilemez.
Komutanların emirlerine koşulsuz itaat edilmek zorundadır. 

Askeriyedeki bir asker, Bir komutanın emrine;
''Bana ne, yapmıyorum'' diyemez,
''Komutan benden daha mı akıllı ki bana emir veriyor kardeşim, emrini tanımıyorum'' diyemez.

Askere ilk kez başlayan acemiler kışlaya girdiğinde ilk günler çeşitli uyum sorunu yaşarlar.
Hepsi birbirinden farklı kültürel, sosyal ve psikolojik yapıdan gelen bireyler yine ilk günlerde verilen emirlere itaat etmekte zorlanırlar.

Kimisi;
''Ben spor yapmıyorum'' der,
Kimi;
'Ben nöbet tutmuyorum'' der,
Kimi;
'Ben yatmıyorum,
Kimi,
''Ben kalkmıyorum'' der...

Belli bir zaman sonra ise yavaş yavaş, asker gibi olmaya ve kısa bir zaman sonra da asker olmaya başlarlar.
Bu değişim ve motivasyonun en önemli iki etkeni ise  'Korku' ve 'Dayak'tır.
Çünkü;
İnsanoğlu en çok korku ve dayak ile yola getirilir.
Ve askeriye binlerce yıldır korku ve dayak ile milyonlarca kişiyi adam etmiş ve bu sistemi muazzam hale getirmiştir.

Sistem bellidir;
Milyonlarca asker önce korkutulur, sonra düzelene kadar dövülür.
Böylelikle acemiler hem görevlerini daha iyi yapar, hem kurallara daha kurallara daha iyi uyar ve daha iyi asker olurlar.

Oysa bu korku ve dayak olmasa;
Bu kadar ruh hastası, bu kadar cahil, bu kadar kendini birşey zanneden soytarıyı adam edilebilir mi?

Dediğimiz gibi;
Askeri sistemler dünyanın en iyi eğitim sistemlerini uygularlar.
Bu eğitim sistemin temeli iki etkene bağlıdır.
Bu etkenler korku ve dayaktır.


Aslında siyasi yöneticiler de tıpkı askeri komutanlar gibi;
Toplumu korku ve dayakla adam ederler.

Siyasiler de bireyleri aç bırakmakla, işsiz bırakmakla, hapse atmakla, zamla, iktidarın avantajlarından mahrum bırakmakla  korkutarak adam ederler.

İnsanoğlu korkar;
Korktukça kendisine söylenenlere daha çok itaat eder,
Daha çok itaat ettikçe;
Daha çok kendisi olmaktan uzaklaşır, asker olmaya başlar...

Belki de;
İnsanoğlu asker gibi oldukça daha iyi, daha verimli insan oluyordur.
Belki de;
İnsanoğlu için bir parça ve korku dayak iyi geliyordur.





BİRLİKTE GÜLDÜĞÜN İNSANLARI KAYBEDERSEN, ÖLÜRSÜN...

Keder ve üzüntü de gülmek gibi bulaşıcıdır. Morali bozuk bir kişi, Sizin de moralinizi bozar, Neşeli, gülen bir kişi ise kısa zamanda, Sizi...