12 Ekim 2021 Salı

Mustafa Çatıkkaş'ın Karışık isimli Kitabı 2. Baskıyı yaptı.

Mustafa  Çatıkkaş, 1966 Sivas - Gemerek doğumlu

İlk ve Ortaöğrenimi’ni İstanbul’da  tamamladı.

Yüksek öğrenimini Antalya Meslek Yüksek Okulu Turizm ve  Hotelcilik Bölümü’nde tamamladıktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde yazmaya başladı.

Şiirleri çeşitli dergi, gazete ve dijital platformlarda yayımlandı, yayımlanmaktadır.

Mustafa Çatıkkaş,
Şiir ile başladı şiir, öykü ve kısa filmlerle devam ediyor.
Ahmed Arif, Neşet Ertaş ve kedilere başka türlü sevdalıdır.
Evli ve bir Ozan’ı var.

Mustafa Çatıkkaş’ın ‘Farkında değildin’ isimli şiir kitabı Klaros Yayınları’ndan Ocak 2021 tarihinde yayınlandıktan sonra  İlk Baskısını Düşülke yayınlarından yapan ‘Karışık / Denemeler’ adlı kitabı da 2. Baskısını Kutlu  Yayınevi’nden yaparak okuyucuların beğenisine sunuldu.

 2. Baskıda, Birinci baskıya ek olarak  Beş adet ‘Okullarım ve İçdöküntülerim’ adlı yazılar da eklendi.
Kitabın kapak tasarımını Kübra Engin, Kitap kapak fotoğraf çalışmasını ise  Ozan Çatıkkaş yaptı.

Diğer Eserleri:
Genç Harman – Şiir Kitabı – 1990
İşte Bundandır Kavgam – Şiir Kitabı – 1997
Akdeniz Turunç Renginde – Şiir Kaseti – 1999
Oğluma Şiirler – Şiir Kitabı – 2008
Karışık – Denemeler – 1. Baskı – 2016
Farkında Değildin – Şiir Kitabı – 2021
Karışık – Denemeler – 2. Baskı – 2021



 

30 Ağustos 2021 Pazartesi

ESKİ BAŞKAN NURETTİN ŞEN'İN ADINI BİR PARKA VERDİLER...

 Dünden bugüne; K.Çekmece Belediye'sini şu isimler yönetti.

Muharrem Öney
Albay Saim Doğru
Hüdai Bukağılı
Hasan Hilmi Özgün
Mete Tunçalp
1. Ertuğrul Tığlay / SHP
2. Nurettin Şen / DSP
3. Halidun Özbatur / DSP
4. Aziz Yeniay / AKP
5. Aziz Yeniay / AKP
6. Temel Karadeniz / AKP
7. Kemal Çebi / CHP
SADECE NURETTİN ŞEN'İN ADI VERİLDİ...
Yukarıdaki isimlerden sadece Nurettin Şen'in adı bir parka verildi.
NURETTİN ŞEN;
Makedonya - Üsküp doğumlu.
1994 - 1999 yılları arasında K.Çekmece Belediye Başkanlığı yaptı.
Muhasebeciydi.
11.02.2010 günü Sefaköy Kirazlı Sokak'taki Ünlü Emlak'ta İş Ortağı Atalay Coşkuner tarafından ruhsatsız bir silahla kafasına kurşun sıkılarak öldürüldü.
İddiaya göre 35 Bin Lira borç almış, ödeyememiş ve vurulmuştu.
ADININ PARKA VERİLMESİ İÇİN NE YAPTI Kİ?
Allah rahmet eylesin, göçtü gitti aramızdan, İnsani olarak söylenecek bir söz yok, çok üzücü bir durum,
AMA...
Nurettin Şen ne yaptı ki, Adını bir parka verdiler?
O'nun zamanında özellikle Yeşilova'da kaçak katlar zirve yapmıştı.
4 Kat olması gereken yerlere 9 hatta 10 kat bina yapılıyordu.
Belediye adeta yol geçen hanıydı.
Belediye'de başta meclis üyeleri olmak üzere, pek çok kişinin adı rüşvet, adam kayırma vs. ile anılıyordu.
Akılda kalan hangi hizmeti, hangi projesi oldu, vardı?
PEKİ O ZAMAN ADI NEDEN BİR PARKA VERİLDİ?
Nurettin şen'in adının bir parka verilmesinin belki de en önemli nedeni ölmüş / öldürülmüş olması.
Yoksa herhangi kalıcı bir hizmet yada icraatı yok ki...
Hatta;
Dedik ya;
Adı belediyecilik anlamında pekte anılmaması gereken birisi...
ADINI AKP'Lİ TEMEL KARADENİZ DÖNEMİNDE VERDİLER...
Nurettin Şen'in adının bir parka verilme kararı, 08.10.2015 yılında AKP'li K.Çekmece Belediye Başkanı Temel Karadeniz döneminde alındı.
TEMEL KARADENİZ NEDEN BÖYLE BİR KARAR ALDI?
Temel Karadeniz Aziz Yeniay'ın ardından AKP tarafından Belediye Başkanı seçilen bir isim.
Yeniay'a göre çok daha düşük profilli bir isim.
Baktı ki; Bir daha seçilemeyecek.
K.Çekmece'de yoğun olarak yaşayan Trakya ve Göçmen grupların oyunu alabilmek için böyle bir karar aldı.
Sonuç ne oldu?
AKP, 15 yıl sonra K.Çekmece Belediyesini kaybetti.
Yerine CHP'den Kemal Çebi geldi.
Nurettin Şen'in siyasi olarak haketmese de adının bir parka verilmesinin bir başka nedeni de bölgede siyaset yapan Trakya ve Göçmen kökenli siyasilerin baskısı...
Sadece 35 Bin Lira aldığı borcu ödeyemeyen bir kişinin adının yaşatılması topluma hangi mesajı veriyor dersiniz?
Yoksa;
'Aldığınız borcu ödeyin, yoksa kafanıza sıkarlar' mı demek istiyorlar?
Mustafa Çatıkkaş
30.08.2021



9 Ağustos 2021 Pazartesi

YANGINLAR, KAHPE FAKLARI, AÇ YIRTICILAR

 Ahmed Arif ‘Uy Havar’ adlı şiirinde şöyle der;

‘Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay
Pusatsız, duldasız, üryan
Bir cana bir de başa
Seher vakti leylim - leylim
Cellat nişangahlar aynasındasın.
Oy sevmişem ben seni...’

Güzel Ülkem yaklaşık İki haftadır yanıyor, yakılıyor.
Tam 250 noktada yangın çıktı.
Tam 80 Milyon’un içi yanıyor.

‘Yangını kim çıkardı?’
Bunu elbette yetkililer araştırıp, bulacaklar.
‘Yangına yeterince müdahale edildi mi?
Bunu elbette yetkililer araştırıp, bulacaklar.

 Ama;
Garibim köylünün ekmeği, aşı, anıları, umudu, geleceği, ata yadigarı toprağı ve canından çok sevdiği hayvanları yandı.
Köylü için hayvan demek;
Bir yandan sevgili demek bir yandan sermaye,
Her İkisini de kaybetti cennet yüzlüm.

Her Müslüman günah işlemekten korkar.
Çünkü, İnancımıza göre Yüce Allah’ın hem Cennet’i hem de Cehennem’i vardır.
Günahı çok olanlar Cehennem’e gider ve orada yanarak bu günahlarının bedelini öderler.
Biz böyle inanıyoruz.

Şüphesiz ki; Allah affedicidir, merhametlidir.
Ancak;
‘Şayet insana akıl verdiyse bunun da bir bedeli olmalı’ denir.

Ve rehber olarak yolladığı Kutsal Kitabımız Kuran- ı Kerim de belirtildiği gibi ‘Yapmamız’ ve ‘Yapmamamız’ gereken hal, davranış ve durumlar vardır.
Bu kurallara uymayanlar günah işler ve cehennemde yanar.

Peki ya yangında yanarak ölen hayvanlar?
Bunların günahı neydi ki; Yanarak can verdiler?
Hangimiz, hangi hakla kendimizi haşa Allah’ın yerine koyarak onların yanarak ölmesine neden olduk?

‘Yaşam hakkı kutsaldır’,
Hem de her canlı, her bitki için.
Üstelik;
Her canlı, her bitkinin insanoğluna bir faydası vardır.
Olmasa;
Yaradan onu yaratır mıydı?
Yaratandan daha mı iyi biliyoruz ki, yaşamalarına müsaade etmiyoruz?

Yangında çekilen bazı görüntüler sanki bir korku filmi sahnesi gibiydi.
Ateşlerin ortasında kalmış bir at,
Kanatları tutuşmuş onlarca kuş ve onların feryatları,
Ayakları yanmış bir köpek yavrusu,
Kömüre dönmüş bir kaplumbağa,
İnsan elinden su içmeye çalışan bir kelebek,
Alevlerin içinde yavrusunu arayan bir inek,
Say say bitmez…


Buna yürek mi dayanır?
Buna can mı dayanır?
Buna vicdan mı dayanır?

Konunun siyasi tarafına girmek bir kısır döngü.
Tarafımız belli!
Yaşamdan, yaşatmadan yanayız.

Ve fakat;
Binlerce Allah’ın sessiz kullarını bu şekilde yakanların, bu dünyada onlara cehennemi yaşatanların, Allah’ın yüce adaletinde hesap vermelerini ve Allah’ın Cehennemi’nde aynı şekilde bedel ödemelerini dilerim.
O şekilde can veren hayvanların acılarında, seslerinde boğulsunlar.

Yasal olarak da Devletimizin gereğini yapacağına hiç şüphem yok.

 

Konuya Ahmed Arif’le başladık,
Ahmed Arif’le bitirelim;

‘Yangınlar,
Kahpe fakları,
Korku çığları
Ve irin selleri, aç yırtıcılar,
Suyu zehir bıçaklar ortasındasın.
Bir cana, bir başa kalmışsın vay vay’…









1 Ağustos 2021 Pazar

Mustafa Çatıkkaş Sözleri

Ergenlik yıllarımda, gençliğimde, orta yaşımda;

Çok güzel kadınları sevdim, aşık oldum,
Çok güzel kadınlar da beni sevdi, aşık oldu.
Hataları hep ben yaptım, kırdım, döktüm, incittim, ihanet ettim.
Sonra terkettiler beni.
Sonra onları kaybettiğime çok üzüldüm,
'Belki Onlar da beni kaybettiklerine üzülmüşlerdir' diye teselli etmeye çalıştım kendimi.
Zamanla;
Hem ben hem onlar da anladı ki;
Aslında ben, kendimle savaşıyordum.
Hem benimle olsunlar istiyordum hem de benden uzakta.
Ben kendime o kadar uzaktaydım ki,
Kendimi kaybedeli yüz yıllar olmuştu.
Sevdiğim her kadının yüzünde kendimi aradım, bulamadım.
Oysa; Aynada gördüğüm kişi de ben değildim.
'Ben' diye bildiğim kişi de...
Mustafa Çatıkkaş
31.07.2021





18 Temmuz 2021 Pazar

NİLÜFER Mİ, SEZEN AKSU MU?

 NİLÜFER...

1955 yılında İstanbul'da doğdu.
1970 yılında Altın Plak Ses Yarışmasını kazandı.
1973 yılında çıkan 45'lik plağı 'Dünya Dönüyor' ile ünlü oldu.
1985 yılında söz ve müziği kendisine ait olan 'Erkekler Ağlamaz' şarkısı ile kariyerini başka bir noktaya taşıdı.
2000 yılında Ayşe adında bir kız çocuğunu evlat edindi.
SEZEN AKSU...
1954 yılında Denizli'de doğdu.
1970 yılında düzenlenen Altın Ses Yarışması'nda Altıncı oldu.
1975 yılında ilk plağını yayınladı.
1984 yılında çıkardığı 'Sen Ağlama' ile kariyerini başka bir noktaya taşıdı.
400 Eserin hak sahibidir.
NİLÜFER VE SİYASET...
Nilüfer ne şarkılarında ne de özel yaşamında siyasete hiç yer vermedi.
Hiç bir zaman magazin basınında sakız olmadı, Çizgisini hiç bozmadı.
SEZEN AKSU VE SİYASET...
Şüphesiz ülkenin en çok sevilen şarkıcılarından birisi, Ancak belli bir dönem AKP politikalarına destek vermesi, Sevenlerinin bazılarını hem üzdü hem de kendisinden uzaklaştırdı.
Sezen Aksu son dönemlerde AKP politikalarını eleştirmeye başlasa bile kendisini sevenler ondan uzaklaşmıştı bir kere...
Sonuçta;
Nilüfer her ne kadar Sezen Aksu kadar popüler olmasa bile finalde kazanan kişi oldu...
Sezen Aksu ise, AKP rüzgarının etkisine kapılarak tarihi anlamda ciddi bir yara alarak, bu yarışı kaybetti...
Mustafa Çatıkkaş




14 Haziran 2021 Pazartesi

TARİHSEL SÜREÇTE BEYAZ TEN, SİYAH TEN ve AMELE YANIĞI

 

Tarihsel süreç içerisinde köleler, işçiler, fakirler, çiftçiler sabahtan akşama kadar dışarıda güneşin altında çalışıyorlar ve tenleri kapkara oluyordu.

Oysa zenginler, güneşin altında çalışmak zorunda değildi ve tenleri kararmıyordu.

Bu nedenle o vakitler, Beyazlar, Beyaz tenliler çalışmak zorunda olmayan, kendileri için çalışanları olan zenginleri temsil ediyordu.

Beyaz tenli olmak; Zenginlik, varlık, güç anlamına geliyordu.

Kadınlar da beyaz tenlerini daha çok ön plana çıkarmak, suratlarına kontras verebilmek için dudaklarını özellikle Kırmızı renge boyuyor, Hatta suratlarının farklı yerlerini hafif pembemsi yapmaları da aynı amaca hizmet ediyordu.

Yani; ‘Ben zenginim’ demek istiyorlardı.

Eski filmlerde gördüğümüz zengin kadınların güneşli havalarda şemsiye kullanmaları, eldiven takmaları da aynı şeyi temsil ediyordu.
Yani, tenlerini güneş yanığından korumak, beyaz renkte kalmak ve sınıf farkını vurgulamaya çalışıyorlardı.

Belki de; Beyaz ırkın üstün olduğu algısı da bu nedenden dolayı ortaya çıkmıştır.

Süreç içersisinde üretim şekli değişmeye başladı.
Bilim, sanat, moda ve sanayide ciddi devrimler oldu.
Bu değişim insan haklarına da yansıdı ve Sınıf bilinci gelişmeye başladı.

Zamanla insanlarda tatil yapma kültürü gelişmeye başladı.
Tatil için deniz kenarlarındaki evlerine gidenler döndüklerinde yanık – bronz tenleriyle dikkat çekmeye başladı.
Bu insanlar hem güneş altında çalışmak zorunda olmayan hem de tenleri bronzlaşmış, yanmış, kararmış, hem de zengin insanlardı.
Oysa, fakirler, işçiler, köleler ve çiftçiler tatil yapamıyordu.
Şimdi moda, ‘Bronz tenliyim çünkü tatile gittim, zenginim’ mesajı vermekti.

Bu yaklaşım günümüzde bile etkisini sürdürmektedir. Bu nedenle kış aylarında bile tenini bronzlaştırmak için zenginler binlerce lira vererek makineler altında bronzlaşmaktadır.
Bu çabanın altında estetik ya da güzellik çabasının dışında ‘Ben zenginim’ mesajını vermeye çalışmak yatmaktadır.

Toplumun alaycı bir dille ‘Amele yanığı’ dediği şey tamda budur.
Güneş altında yarı çıplak çalışmak zorunda kalan emekçilerin tenlerinin şekline ‘Amele yanığı’ denir.
Bu kişilerin tenlerinin bazı yerleri bronzlaşmıştır ama tatile gittikleri için değil, zengin oldukları için değil.
Güneş altında çalışmak zorunda oldukları içindir.

Gelir dağılımındaki adaletsizlik önce insanların suratlarına, derilerine yansır.
Sonra psikolojilerine ve kişiliklerine.
Kimileri sürekli yanar, ama keyiften, moda ya da zenginlikten dolayı değil, fakirlikten dolayı…







 

21 Mayıs 2021 Cuma

OKULLARIM ve İÇ DÖKÜNTÜLERİM…Bölüm 5 Akdeniz Üniversitesi Antalya MYO

'En iyisi ben eğlenceli bir kentte, eğlenceli bir okulda okuyup keyfime bakayım' kafasıyla Akdeniz Üniversitesi Turizm ve Hotelcilik MYO Bölümü'nü yazdım ve kazandım.

Yirmi yaşında hiç bilmediğim bir kente gittim. Otogarda otobüsten indikten sonra kentin merkezine doğru yürümeye başladım.

Bir rent a car dükkanından içeri girerek öğrenci olarak geldiğimi ve kalacak bir yer aradığımı söyledim. Dükkan sahibinin adı Selçuk Beydi. Beni Kaptan Pansiyona yolladı.

Kaptan Pansiyon Antalya’nın eski evlerinin olduğu mevkide yer alan turistik bir pansiyondu, oraya yerleştim.

Sonrasında okulu arayıp buldum, kaydımı yaptırdım.

Okul, Antalya’nın giriş bölümünde yer alan Serik Mahallesindeydi, yeni yeni gelişmeye başlamıştı. Birkaç basit bina ve ortasında büfe - kafe karışımı bir yer vardı. Okulun etrafında da kızlı – erkekli gidilebilen kahvehaneler…

Dersler oldukça basitti. Otel, Restoran gibi işyerlerinde verilen hizmetleri öğretmenin yanı sıra Arkeoloji ve yabancı dil gibi dersler de vardı. Haftanın belli günlerinde yat limanında yer alan bir kuruma pratik eğitim almak için gidiyorduk.

Benim yabancı dil tercihim liseden o şekilde mezun olduğum için Almanca’ydı. Dersler yolunda gidiyordu.

Birkaç ay pansiyonda kaldıktan sonra İki arkadaşımla birlikte ortak ev kiraladık. Kendi yemeğimizi kendimiz yapıyor, etrafı temizliyor, bulaşıkları yıkıyorduk.
O yıllardan tanıdığım dostlarım ile hala görüşmenin mutluluk ve onurunu yaşıyorum. 

Antalya o dönemler çok sakin, harika bir kentti. Özellikle kış akşamları hava karardıktan sonra dışarıda hiç kimse kalmıyordu.Bu durum İstanbul'un keşmekeşine alışmış birisi olarak bana çok garip geliyordu.

Hem okuldan hem dışarıdan çok sayıda arkadaşım oldu. Bazen turistleri çeşitli halıcı, kuyumcu, derici dükkanlarına getiriyorduk. Dükkan sahipleri yapılan satışlardan bize para veriyor, Bu paraya ‘hanut’ deniyordu.

Bu paraları aldığımız günlerde yat limanında yer alan last stop adındaki diskoya gidiyor, balyoz adlı kokteyli içip, turist kızlarla dans ediyorduk.

Mehmet adında bir arkadaşım vardı. Ailesi İstanbul Kadıköy’de ikamet ediyordu. Aynı evde kalıyorduk. Son derece entelektüel birisiydi. Bağlama çalıyor, sigara, içki içiyordu.

Mehmet’in hayali okulu bitirip İtalya’ya gitmekti.

Birinci sınıfın yazında Alanya’da bir apart otelde çalışırken müşterinin oğlundan babasının arabasını istemiş. Çocuk da arabayı getirmişti.
Gece mesaisi bittikten sonra arabayla dolaşmaya çıktık. Arabayı Mehmet kullanıyordu.

Mehmet’in şoförlük düzeyini bilmiyordum ve arabada ben de vardım.O gece kaza yaptık, ben bir kaç gün komada kaldım, Mehmet henüz Yirmi yaşındayken yaşamını kaybetti. 

İkinci sene başladı.
Alt sınıftan bazı dersler alıyordum. Artık İkinci sınıf olduğum için daha özgüvenli dolaşıyordum. Alt sınıftan bir kız gördüm, âşık oldum. O da bana âşık oldu.

1990 yılında derlemesini yaptığım A Yayınlarından çıkan Genç Harman isimli şiir kitabını çıkardık.

Antalya’ya sürgün gelmiş devrimci ağabeyler ile dostluğumuz ilerlemeye başladı.

Bazen basit otellerin resepsiyon bölümünde geceleri çalışıyor, bazen bir tatil köyünde iş arıyorduk.

1990 yılının yaz sezonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Avusturya ile ortak bir organizasyon yaptı. Avusturya’dan gelen emeklileri bir hafta ağırlayıp, geri yoluyordu.

Organizasyonda çalışmak üzere turizm bölümlerinden öğrenci seçiyorlardı, ben de seçildim.

Emekli turistleri havaalanından alıyor, Turtel Side’de kalacakları lüks tatil köyüne yerleştiriyor. Bir hafta boyunca Alanya, Side, Manavgat gibi bölgelerde gezdiriyor, onlara rehberlik ediyorduk.

Bir hafta sonra onlar gidiyor yerine yeni bir grup alıyorduk.
Bu organizasyon sonunda Viyana’da tatil yapma hakkını kazandım.Viyana’ya kız arkadaşımla gittim, kaldım, geri döndüm.

İki yıllık okulum bitti, geçemediğim birkaç ders için bir yıl daha aynı kentte kaldım.

Ve artık askere gitme zamanımın geldiğini anladım. Antalya’da ikamet eden ama sürekli bizim evimizde kalan Bilal adındaki bir arkadaşıma tüm eşyalarımı vererek o ketten ayrıldım.

Her kentin bir anlamı vardır. Antalya benim için her zaman bir sevgili gibidir. Hep genç, hep hareketli, hep güzel…

Antalya ve Akdeniz Üniversitesi MYO çok şey öğretti bana.






NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...