30 Mayıs 2020 Cumartesi

FATİH SULTAN MEHMET, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve BOĞAZLAR

Özgürlük Heykeli Fransa’da yapılmış ve 100. Kuruluş Yılı nedeniyle ABD’ye hediye edilmiştir.

1886 yılından bu yana Amerika’nın simgesi olan anıtsal heykel aynı zamanda bir gözlem evidir ve ABD’nin  Liberty  (Özgürlük)  Adası’nda yer almaktadır.

Heykelin, Süveyş Kanalı’nın Akdeniz’e açıldığı yere dikilmek üzere  Mısır Hıdıvi Sait Paşa tarafından  sipariş edildiği ve Osmanlı Sultanı Abdulaziz’in de masrafların bir kısmını karşıladığı iddia edilmiştir.

Heykelin Müslüman halk arasında rahatsızlık yaratacağından endişe edildiği ve Mısır’a bu yüzden dikilmediği yıllarca Fransa’da bir depoda tutulduktan sonra da 1884 yılında ABD’ye hediye edildiği söylenmektedir.

Bu fikrin temelinde Müslüman halkın bilinçaltındaki heykelleri putlara benzetme içgüdüsü yatıyor olabilir.

Buradan Ülkemize gelecek olursak;
Maalesef son yıllarda toplumsal dokumuz tamamen parçalanmış durumdadır.
Özellikle politikacıların ayrıştırıcı söylemleri bu yarayı daha derinleştirmektedir.
Özetle;
Toplumumuz, Osmanlıcılar ve Cumhuriyetçiler olarak İkiye ayrılmıştır.

Osmanlıcılar, Kendilerine lider olarak Fatih Sultan Mehmet’i görürken, Cumhuriyetçiler de kendilerine Mustafa Kemal Atatürk’ü lider olarak görmektedir.
Oysa ayrışmanın, bölünmenin, kutuplaşmanın siyasiler dışında hiç kimseye bir faydası yoktur.


Aslolan;  farklı bakış açılarına rağmen, farklı etnik ve dini kimliklere rağmen birarada yaşayabilmek, Ülkenin bağımsızlığını ve bütünlüğünü koruyabilmektir.

Toplumun önemli bir kesiminde hem Fatih Sultan Mehmet hakkında hem de Mustafa Kemal Atatürk hakkında büyük oranda bir önyargı ve bilgi eksikliği vardır.

Toplumun bu bölünmüşlüğünün önüne geçebilmek için İstanbul’daki 1. Köprüye Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük bir heykelini, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ise İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in büyük bir heykelinin dikilmesi gerekir.
Ki;  Bu köprülerden gelip geçen herkes kimler bu kente ve ülkeye hizmet etmiş, görsün, hatırlasın, öğrensin.

İstanbul’a, Ülkeye, Millete en büyük hizmet ancak bu şekilde verilebilir.
Parçalanmış bu toplumsal doku ancak bu şekilde tedavi edilmeye başlanabilir.

Yoksa;
Sürekli öfke kusarak, sürekli  ötekileştirerek bir yere varamayız.
Fatih Sultan Mehmet de  bizimdir, Mustafa Kemal Atatürk de.
Hiçbir kimsenin babasının malı değildir, siyasi meta hiç değildir.


Çekin ellerinizi artık toplumun ortak değerlerinin üstünden.



25 Mayıs 2020 Pazartesi

İşte Bundandır Kavgam / Şiir


Kimbilir Anadolu’nun hangi uygarlığından söküp almış
Nasırlı elleriyle ebem beni
Bense çıkıp gelmişim
Sallarken beşiğimi düşürmemiş ağzından
Kara ağıtları anam

Anam ki ;
Yaslı bir ırgat pancar tarlasında
Ve türkmenlerin en ceylanı
Anam ki ;
En uzak sevdam …
Kimbilir kaç kez sarılmış kerpiç duvarlara
Kahrolası sancılarında

Bense boyvermişim
Gözleri akdeniz bacımın koynunda
Bacım ki ;
Kimbilir kaç kez peri olmuş masallarda
Bacım ki ;
Gelinciklerin en çok seveni
Bacım ki mavi gözlerde ak bir onur
Bacım ki ;
Kimbilir kaç kez ağlamış
Çerçilerin ardından…

Bense boyvermişim kavak altlarında tandırdan ekmek yiyerek
Karda kıyamette düşmüş kalem tutmanın yollarına
Kalemim ki ;
Halince savunur halkını
Ak kağıtlara pir sultanlar yazar dize dize
Kalemim ki ;
Kırılası cinsten değil
Boyun eğmez hayına

Büyümüşüm yüreğim bir pirinç tanesi okyanuslar içinde
Çeker sevdamız zorunu
Yılmaz / Yılamaz

Yüreğim ki ;
En küçük taşından bile ağırlar her konuğu
Yüreğim ki ;
Kavganın şaşmaz miğferi

Büyümüşüm
Türküler - ağıtlar dinleyerek

İşte bundandır çelişkim Bizans topraklarında
İşte bundandır bunca uzak olmam balıkçı sevdalarına
İşte bundandır kavgam.




Mustafa Çatıkkaş





16 Mayıs 2020 Cumartesi

KÜLTÜR KATLİAMI...

Bizim toplumun en büyük sorunu iletişimsizliktir.
Birinin 'Ak dediğini bir diğeri Bok olarak anlıyor'
Kimse, kimseyi anlamıyor.
Çünkü;
Sandwiç;
18. Yüzyılda İngiltere'nin Sandwiç Kasabasının Kontu kumar oynarken İki ekmek arası bir şeyler atıştırmaktadır. Kontun yediği bu atıştırmaklıklara Kasabası'nın adı olan 'Sandwiç' ismi verilmiştir.
Lahmacun;
Lahmacun adı; Arapça kökenlidir.
Lahm; Et demektir.
Acin; Yoğrulmuş Hamur demektir.
İki kelime birleşince; Lahmacun olmuştur.
Koy bunların üstüne bir de İngilizce, Fransızca kelimeleri...Ondan sonra anlaş bakalım bir Tokat'lıyla, Bir Sivas'lıyla...
Son yıllarda;
Güzelim 'Merhaba' kelimesinin yerine telefonda bile 'Selamın Aleyküm' denmesinin moda olması da bu kültürel katliamın bir parçasıdır.
Understand me?

19 Nisan 2020 Pazar

Pandemik ölüm mü alırsınız, Pandemik yoksulluk mu?



Pandemi:
‘Bir kıta hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır.

Coronavirüs de bir Pandemik  Hastalıktır.

Tüm devletler hastalığın yayılmaması ve kontrol altına alınabilmesi için  ‘Dışarı çıkmayın, Evde kalın’ diyor.

Kimi zengin devletler bu süreçte tüm vatandaşlarına gerekli maddi desteği sağlarken kimileri de sağlayamadı.

Zengin olanlar için ekonomik anlamda sorun yok.
Peki ya;
Gündelikçiler, Hamallar, Yevmiyeciler, Çöp toplayanlar, İşçiler, Kiracılar, Evsizler, Fakirler, Fukaralar?...

Nasıl evde kalacak?
Kaç gün kalacak?
Hangi parayla kalacak?

Mecburen atacak kendini sokaklara.
Bir umut,
‘Belki Üç Kuruş bulurum’ diye;
Belki;
‘Belki  Bir ekmek parası kazanırım’ diye atacak elbet kendini sokaklara.

Evde çocuk ekmek bekliyor,
Kapıda ev sahibi kira bekliyor.
Birikmiş faturalar bir cellat gibi başında bekliyor, Evin elektriğini ha kestiler ha kesecekler…

Nasıl çıkmazsın sokağa?
Mecbur çıkacaksın.
Evdekiler yaşasın diye kendini feda etmek değil midir bu?
Ya da;
Gelir adaletsizliğinin bir tuzağı?

Dedik ya;
Mecbur çıkacaksın.


Sonrasında;
Gelsin salgın hastalıklar,
Gelsin üstün körü muayeneler,
Gelsin ardı sıra ölümler.

Her akşam TV’lerde ölenlerin sayısı açıklanıyor
Sahi neden ölen kişilerin ekonomik durumları açıklanmıyor?
Hiç düşündün mü?

Kaç gün daha kalacaksın evde;
Kaç gün daha kalabileceksin?

Hangisini alırdınız
Pandemik ölümleri mi,
Pandemik  yoksulluğu mu?



7 Nisan 2020 Salı

Hayvan sevmeyenler, Hayvan severlere karşı…

Ortada ciddi bir savaş var.
Sanırsın  ‘Soğuk Savaş’ günleri.

Kimi;
- Bu sokakta hayvanları beslemeyin diyor.
Kimi;
- Bu apartmanda hayvan beslemeyin diyor.
Kimi;
- Kedi, köpek giren eve melek girmez diyor…
Cehalet almış başını gidiyor.

Oysa Hz. Muhammed Mustafa (SAV) hakkında şöyle anlatılmıyor mu?
‘Hz.Peygamberimiz kedisi Müezza'yı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Peygamberimizin giysisinin ucunda uyuya kalmış. Her kedi dostu gibi uyuyan bu güzelliğe kıyamayan Peygamberimiz, Müezza'yı uyandırmaktansa giysisinin ucunu usulca keserek kalkmayı tercih etmiş…’

Sen bir eve kedi ya da köpek alınınca meleklerin girip girmeyeceğini Peygamberimizden daha mı iyi bileceksin?

Peki nedir bu hayvan düşmanlığı?
Hayvanları istemeyen bu kişilerin öz geçmişi, psikolojileri, psiko-sosyal, sosyo-ekonomik durumları nedir?
Kültürel yapısı zengin insanlar daha çok hayvanlara sahip çıkarken bu zır cahil takımı neden hayvanlara düşman oluyorlar?
Neden bir canlının daha yaşamasına tahammül edemiyorlar?

İnsanlar Beş temel ihtiyacını karşıladıktan sonra daha çok bilime, sanata yönelmeye başlıyorlar.
Yani daha çok insan olmaya başlıyorlar.
Hayvanlara kötü davrananlara, hayvanlardan hoşlanmayanlara dikkatlice bakarsanız, hala gelişim sürecini tamamlayamadıklarını görürsünüz.
Paraları olsa bile aslında büyük bir aşağılık kompleksi, derin bir haset içerisinde kıvranıp durudklarını görürsünüz.

Dedik ya;
Hala gelişememiş, hala tam olarak insan olma sürecini tamamlayamamışlardır.

İster son model evlerde otursunlar, ister son model arabalara binsinler hala bir kuşak önce ahırın yanında yaşadıkları travmaları atamamışlardır.
Etraftaki kedi ve köpeklere düşmanlıklarının temel nedeni budur.

Çünkü;
Etraftaki  kedi ve köpekler onlara  daha önce bir ahırın yanında yaşadıkları günleri hatırlatmakta ve o günlerin kompleksiyle bu can dostlara saldırarak aklı sıra o günlerinin izini silmeye çalışmaktadırlar.

Oysa;
Hem yasalar hem dinimiz hem de insan olmanın erdemi başka canlılara yaşam hakkı vermeyi, yardım etmeyi, sevmeyi, paylaşmayı, yaşatmayı emretmektedir.

Ey hayvan sevmeyen zavallı;
Ahır kötü bir şey değil.
Ahır kenarında geçirdiğin günlerin de kötü değil.
Bırak artık şu hayvanların yakasını.

Madem her canlıyı Allah dünyaya getirdi.
Onun da senin kadar yaşama hakkı var.

Senin gibi bir zavallının olduğuna göre; Onun neden olmasın ki?...


2 Eylül 2019 Pazartesi

İSTANBUL’ A 25, K.ÇEKMECE’YE 15 YIL SONRA GELEN ZAFER…

Kısaca K.Çekmece’nin tarihi…
K.Çekmece çok eski bir yerleşim alanıdır.
Bizans’ı Avrupa’ya bağlayan önemli bir yol üzerinde olması nedeniyle; Hunların, Avarların, Peçeneklerin, Bulgarların ve Haçlıların saldırısına uğramıştır.

Küçükçekmece, İstanbul’un fethinden hemen önce Türk hâkimiyeti altına girmiş ve fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yolları ve köprüsü tamir ettirilerek imar edilmiştir.

Çekme-i Küçük (Küçük-Çekme) adını alan kasaba, camiler, medreseler, hanlar, hamamlar ve çeşmeleriyle önemli bir konaklama yeri olmuştur.
K.Çekmece 1878 yılında Şehremenati  (İstanbul Belediyesi’ne) bağlıydı.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Yeşilköy’ün bir mahallesi idi.
1956 yılında nahiye oldu.
1981 yılında Avcılar, Halkalı, Sefaköy’ü de içine alarak belediye şube müdürlüğü olarak İstanbul Belediyesi’ne bağlandı.
1988 yılında Bakırköy Belediyesi’nden ayrılarak K. Çekmece Belediyesi adını resmen almış oldu.

Belediye Başkanları…
K.Çekmece Belediyesi’nin Belediye Başkanları ise şöyledir.
Ertuğrul Tığlay – CHP
Nurettin Şen – DSP
Halidun Özbatur – DSP
Aziz Yeniay – AKP
Aziz Yeniay – AKP
Temel Karadeniz – AKP
Kemal Çebi – CHP


15  Yıl sonra yeniden sol…
K.Çekmece son 15 yıl boyunca AKP tarafından yönetilmiştir.
Bu dönem boyunca ;
Aziz Yeniay 10 yıl ve Temel Karadeniz ise 5 yıl Belediye Başkanlığı yapmıştır.
CHP, 31 Mart 2019 Yerel Seçimleri’nde Kemal Çebi’yi aday göstererek 15 yıl aradan sonra tekrar K.Çekmece’yi kazanmıştır.

K.Çekmece nasıl kazanıldı?

Kuşkusuz bu zaferin arkasında çok farklı etkenler var.
Örneğin; CHP’nin ülke genelinde estirdiği olumlu rüzgar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun dengeli politikaları, Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecindeki başarısı, Ekrem İmamoğlu’nun başarılı yaklaşımları, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun yüksek siyasi yaklaşımları, Kemal Çebi’nin halka dokunan davranışları, Gökhan Aygün gibi isimlerin Meclis Üyesi adayı olarak gösterilmesi ve CHP K.Çekmece İlçe Başkanı Turgay Özcan’ın olağanüstü çalışmaları sayılabilir.

Öte yandan; İyi Parti’nin, Saadet Partisi’nin, HDP’nin ve diğer muhalif grup ve ortak bileşenlerin muhalif duruşu da bu zaferin kazanılmasındaki en önemli etkenlerden biridir diyebiliriz.

Ve tabii ki; Aziz Yeniay ve Temel Karadeniz’in İlçe’de yaptıkları yıkım, Siyasi tavırlarındaki ötekileştirme, Rant ve rüşvet sarmalı da sayılabilir.

Ve elbette; AKP’nin genel politikalarındaki yanlışlar.

Sonuç olarak…
Canan Kaftancıoğlu 25 yıl sonra İstanbul’u kazanan İstanbul İl Başkanı olarak,
Kemal  Çebi 15 yıl sonra seçim kazanan Belediye Başkanı olarak, Turgay Özcan 15 yıl sonra seçim kazanan İlçe Başkanı olarak tarihe geçtiler.

K.Çekmece’nin Kültür Merkezleri’nde Moğolları’n, Zülfü Livaneli’nin, Kardeş Türküleri’nin Ezgi’nin Günlüğü’nün sesini duymak ne güzel.

İstanbul genelinde Nazım Hikmet’in şiirlerini, Atatürk’ün fotoğraflarını görmek ne güzel…

Aslolan yapılacak çalışmalar ile bu başarıyı sürekli hale getirebilmektir.

Şimdilik her şey çok güzel oldu, daha da güzel olabilir.






NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...