7 Ağustos 2018 Salı

ERKEKLER NEDEN KENDİLERİNİ SEVEN KADINLARI TERKEDERLER?

Başlık uzun, konu zorlu.
Bildiğimden ya da beni seven kadınları terkettiğimden değil, gözlemlerimi aktarmak için bir şeyler yazacağım.
Yoksa; genelde terkedilen taraf oldum ben.
Sağolsunlar, terkedenler çok şey öğretti bana!

Uzatmayalım, başlayalım.
Biz konuya erkek açısından bakacağız.

Bir erkekle bir kadının ilişkisini anlayabilmek için öncelikle erkeğin, annesiyle olan ilişkisine bakmak lazım.
- Anne oğlunu yeterince sevmiş mi?
- Anne oğluyla yeterince ilgilenmiş mi?
- Anne, baba ayrılmış mı?
- Anne oğlunu terketmiş mi?

Bu soruların cevabını tam olarak bilmeden bir erkekle evlenmek tam anlamıyla bir bombayı kucaklamaya benzer.
Bu bombanın Sizi öldürme ihtimali çok yüksektir.

Dileyen senede kaç kadın eşi tarafından şiddete uğruyor, kaç kadın eşi tarafından öldürülüyor araştırıp, bulabilir.
Aldatmaları, ensest ilişkileri, abuk-sabuk cinsel ilişki, kavga, dövüş, zoraki evlilik ve hastalıkları saymıyorum bile.

Sanma ki bu kötücül ilişkiler cahil ve fakirler arasında yaşanıyor.
Dünyanın en yakışıklı erkeklerinden birisi olan Brad Pıtt dünyanın en güzel kadınlarından birisi olan karısı Angelina Julıe’yi bile aldatmadı mı?
Demek ki; Konunun sosyal konum, zenginlik ve kadının güzelliği ile ilgisi yok.

O halde neden erkekler kendilerini seven kadınları ya aldatıyor ya da terkediyor?
Dedik ya;
Öncelikle erkeğin annesiyle olan ilişki ve yaşantısına bakmak lazım.
‘Annesiyle sorunlu’ erkekler büyük oranda birlikte oldukları kadınlarla da sorun yaşıyor.
Her şey yolunda gitse bile erkek farkında olmadan yavaş yavaş ilişkiyi yıpratıp, bozmaya başlıyor.
Sonuçta kadın bu ilişkiden yorulup erkeği terketmek istediğin de ise;
Erkek kadına ya şiddet uyguluyor ya da öldürüyor.
Çünkü erkek birlikte olduğu kadın tarafından terkedildiğin de ‘annesi tarafından terkedilmiş gibi’ hissediyor kendini… Çaresiz, masum, zavallı, yardım ve ilgiye muhtaç biri oluveriyor.
Bir erkek annesi tarafından terkedilince dayanılması zor bir acı çekmeye başlıyor.  Bu acı birlikte olduğu kadın tarafından terkedilince de aynı seyri izliyor.
Ve erkekler bu acıya dayanamıyor.
- Benim sözümü dinlemezsen seni sevmem diyen,
- Akıllı olmazsan ben giderim diyen,
- Susmazsan seni çingenelere veririm diyen anneler ilerde bir kadının katilini yetiştiriyorlar sadece…

Kadınlar birbirinin rakibi, düşmanı ve hatta katilidir aslında,
Erkeklerse bu oyunda  bir piyondur, o kadar.
O nedenle;
Bir kadının çektiği acıdan başka bir kadın sorumludur.
Konuyu daha detaylı öğrenmek isteyenler, erkeğin bebeklik dönemi anal / oral gelişimi ve bu gelişimin kişilik üzerindeki etkilerini araştırabilirler.

Erkeğin kendisini seven bir kadını aldatma veya terketme nedenlerinden birisi de kadın ile erkek arasındaki  ‘eşlilik’ farkıdır.
Doğası gereği kadın; Monogami’dir. Yani tek eşli.
Erkek ise; Poligami’dir. Yani çokeşli.
Bakınız hayvanlar aleminde bile durum genelde böyledir.
Hayvanlar arasında yaşanan çok eşlilik oranı yüzde 98’dir.
Kadınlar arasında yaşanan çok eşlilik oranı; Yüzde 42,
Erkekler arasında yaşanan çok eşlilik oranı ise; 70.

Bu cinsel davranış şekli binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir.
- Modern yaşamda bu tavır değişti mi? diye sormayınız.
Değişmedi, şekil değiştirdi, o kadar.
Beceriksizleri ayrı tutmak kaydıyla;
- Ben seni aldatmıyorum diyen genç erkek büyük olasılıkla yalan söylüyordur.

Konu iyice dağılmadan toparlayalım;
Erkeklerin kendilerini seven kadınları neden aldattığı veya neden terkettiği üzerine cevaplar arıyoruz ya,
Başka birkaç neden ise; Macera isteği, skor beklentisi, kişisel zaaf, kendini akıllı sanma ve açıkça salaklık olarak sayılabilir.

Ve tabii son söz kadınlara;
Enseyi karartmayın.
İlişkinin nereye kadar, nasıl gideceğine kadınlar karar verir.
Unutmayın;


- Tilki’nin dönüp, dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır.
Baktınız fazla zıplıyor, hafif dirsek gösterip ‘Seni terkederim’ duygusunu birazcık hissettirin, dakkada adam edersiniz karşınızdaki leylek kafalıyı.

Unutmayın;
Erkek sizi annesi gibi görüyor, Sizden vazgeçemez. Gerekirse terliği indirin kafasına, korkmayın!
Rahmetli babamın bir sözü vardı, derdi ki;
- Akıl insanın kafasının üstündeki bir çivi gibidir, vurdukça içeri girer.

Akıllandırın, zaten çoktan güzelliğinizle olmayan aklını almışsınızdır.





3 Ağustos 2018 Cuma

FACEBOOK'TAN MANİTA YAPTIM, 'YETERSİZ BAKİYE'DEN DARBE YEDİM


Uzun zamandır facebook'da arkadaş olduğum bir kızın fotoğrafı dikkatimi çekiyordu.
Messenger üzerinden 'El salladım'...
Cevap vermedi, Zaten reddedilmeye alışkın olduğum için de üzülmedim.
Bir kaç gün sonra tam da O'nu unutmuşken;
O da bana 'El salladı'.
Bu el sallamadan aldığım cesaretle hemen;
'Sa' yazdım, Yani ; Selamın aleyküm.
O da bana; 'Mrb' yazdı,  Yani; Merhaba dedi.
Sonra;
- Nbr?
- İiii..Sen?
- İiiii
diye devam eden yazışmalarımız bir kaç hafta sürdü.
Sonunda yine cesaretimi toplayıp;
- Bir kahve içelim mi, hem birbirimizi de görmüş oluruz diye yazdım.
- Ok. Ne zmn? diye cevap yazdı.
Sonunda; Hafta sonu saat 14:00'de metrobüs istasyonunda buluşmaya karar verdik.
Buluşmaya giderken bir arkadaştan aldığım mavimsi bir t-shırt giyip, traş oldum.
Bir de 10 liraya 3 gün etkisi geçmeyen parfümden alıp her yerime sıktım.
Yarım saat önce gittiğim metrobüs istasyonunda yaklaşık 1 saat sanki gelen araçlar doluymuş da boş bir araç bekliyormuş gibi yapıp, bekledim.
Saat; 14 : 30 gibi geldi kız.
- Merhaba, Ayy kusura bakma biraz geç kaldım dedi.
- Merhaba, Önemli değil, Ben de yeni geldim zaten dedim.
Sonra metrobüse binmek için kartın basıldığı turnikelere geldik.
- Sen dur, bende kart var. Ben basayım geçersin dedim.
- Tamam dedi.
Kızı önden buyur edip, kartımı bastım.
Ama yeşil ışık yanıp, geç işareti çıkmadı.
Bir de üstüne aynı makine 'Yetersiz Bakiye' diye bağırmaya başladı.
Hay senin de, yetersiz bakiyenin de...... diye söylendim içimden.
Kız bu olaya çok bozuldu.
- Bende de kart var, buradan basalım dedi.
- Olmaz dedim.
- Uzatma lan dedi. Hem Yetersiz Bakiye'sin hem de hava atıyorsun.
Tam ben lafı eveleyip, gevelerken kızcağız kendi kartını basıp geçiverdi öbür tarafa.
Ben içeri geçemedim. O telaşla tekrar kart bastım.
Ama yine o ses yükseldi ; 'Yetersiz Bakiye' !
Kız arkasına bakmadan yürüdü gitti ve ilk gelen metrobüse binerek uzaklaştı.
Koşarak para yükleme makinesine gittim. Hızla cebimde kalan son 50 lirayı çıkarıp makineye koydum.
10 lira yükleyip kalan 40 lira ile kıza bir şeyler ısmarlamak istiyordum.
Fakat makine; ‘Kartınıza 50 lira yüklendi’ dedi.
İyice şaşırıp, panikledim. Cebimde hiç para kalmamıştı. Kartı tekrar makineye koyup 40 lira almak istedim ama makine geri vermedi.

Yine büyük bir aceleyle giriş turnikesine gelip tekrar kart bastım.
Bu sefer yeşil ışık yandı, kapı açıldı, rahatlıkla geçtim. Hemen kızı cep telefonundan arayıp, uzun uzun çaldırdım ama açmadı.
‘Telefonu sessizdedir yoksa mutlaka açardı’ diye düşünerek whatsapp’tan mesaj yazdım
- Nerdesin?
- metrobüsteyim
- konum at
- konum atamam, metrobüs hareket ediyor,  konum sürekli değişiyor
- hangi durağa yakınsan, in orda beni bekle
- napcan?
- ben sana aşık oldum, onu söyleyecektim
- gerizekalı, ne aşkı, benim sevgilim var
- o zaman benimle niye buluştun, motor musun sen, ayrıca gerizekalı da sensin!
- motor anandır, beni  bir daha arama, aç köpek!diye yazdı.

‘sen de beni arama’ diye yazdım fakat ‘mesajınız yollanamadı internete bağlanmak için lütfen yükleme yapınız’ yazısı geldi.
Bunun üzerine ben de tekrar telefonla aradım. Ama hat sürekli meşgule düşmeye başladı, demek ki beni engellemişti.
Dedim ya; Zaten reddedilmeye alışkın olduğum için üzülmedim ama biraz canım sıkıldı.

Yavaş yavaş eve gelip bilgisayarımı açtım.  Birkaç şarkı dinledikten sonra facebook’u açıp onun sayfasına bakmak istedim ama sayfasını bulamadım.
Demek ki, buradan da beni engellemişti.
Dedim ya; Zaten reddedilmeye alışkın olduğum için üzülmedim ama biraz canım sıkıldı biraz da moralim bozuldu.

O sırada aklıma dikkatimi çeken başka bir kız daha vardı, O geldi.
Hemen O’na da messengerden el sallayıp, ‘selam’ yazdım.
Uzun süre bekledim. Mesaj kutusunda  ‘görüldü’ yazmasına rağmen cevap yazmadı.
Dedim ya; Zaten reddedilmeye alışkın olduğum için üzülmedim ama biraz canım sıkıldı biraz  moralim bozuldu biraz da kırıldım.

Bu arada ‘İstanbul’da bana uygun kaç tane kız yaşıyordur?’ diye hesaplamaya çalıştım.
Tahminime göre yaklaşık olarak bana uygun 5 Milyon kız vardı. Bu 5 Milyon kızdan bir tanesi bile benden hoşlanamaz mı, bunun yüzde olarak olasılığı nedir, bu kız şu an nerededir diye düşünürken arkadaşım Kadir aradı.
- Alo kanki naber, napıyon?
- İyi be kanki evdeyim.
- Cafeye gelsene kanki.
- Yok be kanki biraz dinleneceğim. Bugün faceden yaptığım manitayla takıldık, bayağı gezdik, eğlendik filan yorgunum…
- Okey kanki sonra görüşürüz o zaman.
- Tamam kanki deyip kapattım telefonu.
 Son olarak face’de geçen sene Ayhan abi’nin düğününde çektirdiğim fotoyu paylaşıp altına;
‘O kadar insan sana yanar, Sen de gider bir oduna kül olursun’ Oğuz Akay yazdım.

Üç dakika sonra bir arkadaşım;
‘Oğlum o söz o adama ait değil. Ayrıca adamın adı Oğuz Akay değil, Oğuz Atay’ yazdı.


30 Temmuz 2018 Pazartesi

bir yorum | yazan: 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız


... "CHP'de geleceğe dönük bir program veya Tüzük Kurultayı yapılmasını sağlamak/istemek yerine, yapılan kayıkçı kavgası partiye zarar vermeye ve umudu yok etmeye başladı." diye bir cümle görünce yazdığım yorum:


... hayır, ciddi ciddi umut mu var yani hâlâ böyle işgâl altındaki gayrımeşrû bir mecliste danışmanlıktan öte bi halta yaramayan, meşrûlaştırıcılık maaşına tav olmuş 'günümüzCHP' ile ilgili?!?!?

... dayanamayıp tekrar buradan da soruyorum:

Atatürk olsa, şu an böyle bir partiyle, böyle bir ortamda, böyle bi çeteye karşı, böyle bir siyâsî rekâbete tenezzül eder miydi, yüzverir miydi?!?

... cevapların %99'unun "elbette ki kesinlikle hayır tabi ki" olduğunu duyabiliyorum.

... peki madem, sıradaki soru tam anlamıyla öz türkçe:

... "Eeeee, o zaman?!?" ...

... yine homurdanmaları, türlü türlü mırıldanmaları filan duyuyoruz ve şu klasik, bence gereksiz sorular geliyor sırayla ki, doğru düzgün düşünülmeden soruldukları da çok belli:

- "nağpalım, iç savaş mı olsun yani?"

... - "hani hangi partiyi, hangi lideri tutalım?!?" vesaire, vesaire, vb.

... Peki, Atatürk nağpmıştı?
Satılmış ve meşrûiyetini çoktan yitirmiş Osmanlı'dan istifa etmedi mi idamı göze alıp?

... şu an işgâl altındaki meclis o vakit nasıl oluştu, durduk yere mi?

... o ilk meclis hiç olmasaydı, Kurtuluş Savaşı olabilecek miydi, olsa bile, başarıyla sonuçlanabilecek miydi?

... "tamam, ne demek istiyorsun sen şimdi?!?"

... diyorum ki, o ilk meclisin formülünü günümüz ortamına ve olanaklarına göre devreye sokmalıyız.

... bunu yaparsak, karşımıza şöyle bir resim çıkmalıdır:

Bu mevcut illegal sözde 'devlet' yapısıyla ilişki kesilecek, "sizi reddediyoruz!" denilip istifalar basılacak, hak hukuk adalet diyen hiçkimse bunlara vergi ödemeyi de, bunlarla muhataplığı da sürdürmeyecek.

... meselâ vergilerle beslenen ve dinde aslında yeri dahi olmayan maaşlı imamlar aç bırakılacak, bunun yerine tüm olanaklar ücretsiz+sansürsüz bir internet üzerinden 'maaşlı vekil'siz ama branşlarında uzman gönüllü akademisyenlerin denetiminde tam bir online DoğrudanDemokrasi'ye yönlendirilecek.

... 7/24 online referandum ortamı oluşabildiğinde milletin doğal ve otomatik olarak %90'ı zaten Siyonist Ajanda'nın kontrolündeki Federal Reserve'e endeksli bankasal sisteme bağlılığın sona erdirilmesi doğrultusunda oy kullanacak.

... asıl o vakit hakiki yüzünü gösterecek olan düşman saldırıya geçecek, ama dünyadaki tüm evrensel hukuk yanlıları da bizden yana tavır alacak.

... ha, "bu fazla ütopik, gerçekleri görmüyo bu" diyenlere mi uyulacağı, ya da bu dediğim doğrultuda radikal tavrın mı tercih edileceği hususunda artık karar verilmesi zorunludur, özetle bunu diyorum.

- 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız


...

24 Temmuz 2018 Salı

YAPMA BE AYTEN ABLA

Mahallenin ‘en yakışıklı’ abilerinden biriydi.
Hadi ‘en yakışıklı’sı  olmasa da ‘en karizmatik’ abilerinden biri olduğu kesindi.

Örneğin;
Mahallenin en kültürlü kızı mı dersin, O’na aşıktı.
Mahallenin en güzel kızı mı dersin, O’na aşıktı.
Mahallenin en zengin kızı mı dersin, O’na aşıktı.
Mahallenin evde kalmış kızı mı dersin, O’na aşıktı.
Kısaca; Mahallenin hemen hemen bütün kızları onun peşinden koşardı.

Bu nedenle çok sevgilisi oldu.
Çok sevgilisi olmasına karşın ilişkileri uzun sürmüyordu. Aşağı yukarı 1 veya 2 yıl süren ilişkilerin sonunda sanki savaştan çıkmış gibi olurdu.
Yorgun, bitkin ve yaralanmış.

Bir sohbetimizde;
‘Abi senin ilişkilerin neden uzun süreli olmuyor?’ diye sordum.
‘Bilmiyorum’ dedi.
‘ Kızlar mı seni terkediyor, Sen mi onları terkediyorsun abi?’ dedim.
‘Onlar beni terkediyor’ dedi.

Bu cevaba çok şaşırmıştım. Kızlar peşinden koştukları adamı neden kısa bir süre sonra terkediyorlardı ki acaba?...

Sırf bu merakımı yenmek için Yakışıklı abi’nin eski sevgililerinden birisi olan Ayten abla’nın yanına gittim.
‘Ayten abla kusura bakmaz ve beni hoş görürsen sana bir şey sormak istiyorum’ dedim.
‘Olur mu şekerim. Ben senin taa ufaklığını bilirim, elimizde büyüdün sayılır. Sen terbiyeli adamsın, ne soracağını bilirsin, buyur sor bakalım’ dedi.
‘Sağol abla’ dedim. ‘Ayten abla sen eskiden Yakışıklı abi ile sevgiliydin ya…Neden ayrıldınız bunu çok merak ediyorum, bana nedenini çok özel değilse anlatabilir misin?’

‘Anlatayım canım, o işin özeli mi kalmış Alla’sen…O adam çok yakışıklı, çok iyi birisi. Birlikte olduğu kadına da çok değer veren birisi. Fakat belli bir zaman sonra çekilmez bir kişi oluveriyor hayatım, tanıyamıyorsun’ dedi.
‘Nasıl yani abla?’ dedim.
‘Çok değişiyor şekerim’ dedi.

‘Sana şiddet mi uyguladı abla?’
‘Yok uygulamadı’
‘Sana olan ilgisi mi azaldı?’
‘Hayır azalmadı’
‘Başka bir kadınla mı birlikte oldu?’
‘Yok olmadı’
‘Peki N’oldu ki abla?’
‘Benimle evlenmek istemedi’
‘Bu yüzden mi ayrıldınız ?’
‘Evet canım. Ben evlenmek istedim. O henüz hazır olmadığını söyledi. Ben de ayrıldım’ dedi.
‘Anladım abla. Diğer kızlar da bu yüzden mi ayrılıyor acaba?’ diye sordum.
‘Öyleymiş. Kimseyle henüz evliliği düşünmüyormuş’…

‘Son bir soru sorabilir miyim abla?’ dedim. ‘Peki sence, Senin hiç hatan olmuş mudur?’
‘Benim ne hatam olacak canım. Ben hayatta hiç hata yapmam. Her şeye çok dikkat ederim. Benim dediklerimi yapsa krallar gibi yaşardı. Bende hata olmaz canım. Bana ‘Hatalısın’ diyen önce kendine bakacak, terbiyesizliğin lüzümu yok…Hataymış, bende hata ne gezer…’ dedi.

Ayten abla kendisinin ne kadar hatasız olduğunu yaklaşık yarım saat anlattıktan sonra müsaade isteyerek yanından ayrıldım.



15 Temmuz 2018 Pazar

İNTİZAR, LEZBİYENLİK ve SANAT ÜSTÜNE

1999 yılında Flash TV'nin Taksim'deki stüdyosundayız.
Arif Şentürk'ün programına konuk olacağız.
Program konukları; Şair olarak Ben ve İki kadın şarkıcı Serdem Çoşkun ile İntizar.

Çekimlerin başlamasını beklerken birden odaya kısa boylu, yağlı saçlı, kötü giyimli, pek de güzel olmayan bir kız girdi.
Etrafa şöyle bir bakınıp, hızla dışarı çıktı.
- Bu kız kim diye sorduğum da;
- Adı, İntizar dediler, Şarkıcı...

İntizar'la ilgili ilk izlenimim hoş değildi.
'Soğuk, bakımsız ve çirkin' olarak kaldı aklımda.
Şarkıcı Serdem Çoşkun ve Bizim yanımızdaki 3 kız da İntizar'dan kat kat güzeldi.

Sonraki zamanlarda İntizar yaptığı müziklerle hem daha çok tanındı hem daha çok popüler oldu hem de yaptırdığı operasyonlarla daha güzel bir kadın.
Benimse O'nun hakkındaki düşüncelerim değişmedi.
Ne ses tonun beğendim, ne yaptığı müziği beğendim ne de kadın olarak hoş buldum.

Ve sene; 2018, Aradan 19 yıl geçti.
İntizar şimdi yine gündemde.
Bu sefer Mustafa Ceceli tarafından gündeme getirildi.
İddiaya göre;
İntizar Mustafa Ceceli'nin ayrıldığı eşiyle uygunsuz bir şekilde birlikte oluyormuş ve Mustafa Ceceli de mahkemeye bu görüntüleri kanıt olarak sunmuş.
Yani; İntizar 'Lezbiyen' çıktı.
Bu İntizar'ın seçimi, bizi ilgilendirmez. Konunun gerçekliği de tam olarak bilinmiyor.

Ancak;
Mustafa Ceceli'nin kendi karısına kumpas kurup, özel hayatını çektirmesi ve bunu kamuoyu ile paylaşması ne kadar ahlaki bir durum düşünmek gerek.
Ki; Mustafa Ceceli dindar Akp'ye yakın olan, programlarında şarkılarının yanısıra ilahiler de  söyleyen bir tip.
Ama; Çocuğunun annesine kumpas kurup, özel görüntülerini çektirecek kadar da aşağılık birisi...
Adnan Oktar'la bir benzerliği var farkettiniz mi?

Fetö de insanların özel hayatlarını görüntülere çekip şantaj yapıyordu, Adnan Hoca da...Şimdi de Mustafa Ceceli bir anlamda aynı şeyi yapıyor.
Ceceli bunu neden yapıyor, Hesapta çocuğunun velayetini almak için yapıyormuş.
Sanat mı şimdi bu, sanatçı mı şimdi bu?

Dinimizi kullananların bu kadar ahlaksız olması ne derin bir acı.

Son dönemde;
'İmam Hatip öğrencileri arasında Atesit olanların sayısı artıyor' diyorlar ya;

Önce dinimizi kullananlara bir bakın;
Fetö, Adnan Hoca ve Mustafa Ceceli...
Çok şey anlatmıyor mu?











11 Temmuz 2018 Çarşamba

MASAL DİNLEMEK ZOR

‘Adını dağlara yazdım yârim
Buğulu camlara kazdım
Kışın masal dinlemek zor yârim
Hem ağladım, hem anlattım’…

Bu güzel şarkının belki de en etkili yeri;
‘Kışın masal dinlemek zor’ yazan bölümüdür.

Ve fakat, Sadece ‘Kış’ın masal dinlemek’ mi zor?
Çocukluk dışında ‘Masal dinlemek’ her zaman zor.

Örneğin;
‘Ülkede demokrasi var’ derlerse bu bir masaldır ve dinlemesi zordur.
‘Ülkede İnsan Hakları var’ derlerse bu bir masaldır ve dinlemesi zordur.
‘Ülkede Hayvan Hakları var’ derlerse bu bir masaldır ve dinlemesi zordur.
‘Ülkede Çocuk Hakları var’ derlerse bu bir masaldır ve dinlemesi zordur.
‘Ülkede Kadın Hakları var’ derlerse bu bir masaldır ve dinlemesi zordur.
‘Ülkede Huzur var’ derlerse bu da bir masaldır ve dinlemesi zordur.

Bakınız;
Son olarak yaşanan ‘Tren Kazası’ndan tutun da eli ayağı kesilen yavru köpek olayına, kaybolan dünyalar güzeli çocuk Leyla’nın başına gelenlere kadar, Neler oluyor, neler?
Her gün bir travma, her gün toplumu geren, şoke eden, kafasını ve psikolojisini allak – bullak eden bir olay yaşanıyor.
Çarşamba günü kamuoyunda ‘Adnan Hoca’ diye bilinen bir adam ve tarikatına operasyon düzenlendi.
Suçlamalar korkunç.
İddialara göre; Adnan Hocacılar çocuk ve kadına tecavüzünden, rüşvet, evrakta sahtecilik, askeri ajanlık konusuna kadar pek çok konuda suçlanıyor.
Gerçek buyken, bu adam topluma sözde ‘İslam’ı anlatıyor, ‘Kominizm’ ile mücadele ediyor ve yine sözde ‘Darwin Teorileri’ni yıkıyordu.
Ki, aynı kişi daha önce ‘Harun Yahya’ mahlasıyla kitaplar yazıp bedava dağıtıyor ve ‘Müslümanlık için mücadele ediyor’du.

15 Temmuz Gecesi ülkeyi kana bulayanlar dinci çıktı.
Çoluk çocuğa tecavüz eden, hırsızlık yapan, ajanlık yapanlar dinci çıktı.
Valla kimse kusura bakmasın ama Solcularda bu kadar pislik bulamazsınız.

Bizler elbette; Dinimizin bu soytarılarla bir alakası olmadığını biliyoruz.
Yolumuz; Yüce Yaradan’ın yoludur, Kuran- ı Kerim’in yoludur, Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’in yoludur.
Aradaki herkes hikayedir, masaldır, üç kağıttır.
Dileyen dilediği taşı kaldırsın bakalım, altından ne çıkacak?
Bak kaldırdıkları taşların altından neler çıkıyor?

Ve fakat;
Dinimizi kullanan bu takıma toplumumuz neden bu kadar inanıyor bunu anlamak da zor.

Başta da işaret ettik ya;
‘Kışın masal dinlemek de zor’
‘Bu dincilere inanmak da zor’…

Bıktık artık bu kirli gündemden, biz yine şarkıya dönelim;
…Özledim, gitme deseydin
Bırakma, etme deseydin
Şimdi ardıma bakmazdım yârim
Elini tutabilseydim’…

Şu günlerde sanata sarıl…
Şarkıya, türküye, şiire, romana, öyküye, sinemaya, tiyatroya, fotoğrafa filan…
Sıkma canını, rahat ol, yazın tadını çıkar.
‘Enseyi karartma’,
Biz kazanacağız.
Aşk kazanacak.



5 Temmuz 2018 Perşembe

KILIÇDAROĞLU MU, İNCE Mİ?

Kemal Kılıçdaroğlu:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık 1948 yılında Tunceli'de doğdu.
Ankara İktisadi ve İdari Bilimler Bölümü'nden mezun oldu.
1999 Senesinde SSK Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu.

10 Mayıs 2010 yılında Eski Genel Başkan Deniz Baykal'a kaset kumpası kuruldu, Baykal istifa etti ve Kemal Kılıçdaroğlu yapılan Olağan Kurultay'da  1249 delegenin 1200'nün oyunu alarak Genel Başkan oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu girdiği hiç bir seçimi kazanamadı.

Muharrem İnce:
Muharrem İnce 4 Mayıs 1968 yılında Yalova'da doğdu.
Bursa Uludağ Üniversitesi Fizik - Kimya Öğretmenliği Bölümü mezunudur.
2002 yılında Yalova Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Mecliste çeşitli görevler yaptı.
Son olarak CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime girdi, Seçimi kazanamadı ancak partisinden çok daha fazla oy aldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gündeme şu soru geldi;
Kılıçdaroğlu mu, İnce mi Genel Başkan olsun?

Kılıçdaroğlu mu, İnce mi?
- Kılıçdaroğlu genel başkanlık yaptığı sürece hiç bir seçimi kazanamadı.
- Bahçeli'nin aklına uyup, Erdoğan'a karşı hiç kimsenin tanımadığı Ekmelledin'i aday göstererek seçimi kaybetti ve büyük tepki aldı.
- Bizim için ÖNEMLİ OLMASA DA Alevidir ve kendisi hakkında bu özelliği ciddi anlamda anti-propaganda nedenidir.
- Bürokrat olduğu için 'Halk ağzı' kullanmakta zorlanmakta ve halkın ilgisini çekmekte zorlanmaktadır.
- Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül'ün aday olmasını istemiş ve yine tepki çekmiştir.
- Kişi olarak son derece saygın olmasına rağmen 'Politik' olarak yıpranmıştır.

Muharrem İnce yaptığı seçim mitinglerinde halkın nabzını çok iyi yakalamış, sempatik  tavırları, zekası, espri anlayışı ve olumlu politik davranışları ile  ön plana çıkmayı başarmıştır.
Öte yandan kullandığı dil 'Halk dili'dir ve seçmenler tarafından beğenilmektedir.

Ve Muharrem İnce Bizim için ÖNEMLİ OLMASA DA Sünni'dir ve bazı çevrelerin anti-propaganda yapmasının engelleyecektir.

Sonuçta;
CHP yoluna Muharrem İnce ile devam etmek zorundadır.
Bu tercih CHP'yi iktidar yapar mı, yapmaz mı bilinmez ama partiyi daha yukarılara taşıyacağı muhakkaktır.






NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...