5 Temmuz 2018 Perşembe

KILIÇDAROĞLU MU, İNCE Mİ?

Kemal Kılıçdaroğlu:
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 17 Aralık 1948 yılında Tunceli'de doğdu.
Ankara İktisadi ve İdari Bilimler Bölümü'nden mezun oldu.
1999 Senesinde SSK Genel Müdürlüğü'nden emekli oldu.

10 Mayıs 2010 yılında Eski Genel Başkan Deniz Baykal'a kaset kumpası kuruldu, Baykal istifa etti ve Kemal Kılıçdaroğlu yapılan Olağan Kurultay'da  1249 delegenin 1200'nün oyunu alarak Genel Başkan oldu.

Kemal Kılıçdaroğlu girdiği hiç bir seçimi kazanamadı.

Muharrem İnce:
Muharrem İnce 4 Mayıs 1968 yılında Yalova'da doğdu.
Bursa Uludağ Üniversitesi Fizik - Kimya Öğretmenliği Bölümü mezunudur.
2002 yılında Yalova Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. Mecliste çeşitli görevler yaptı.
Son olarak CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime girdi, Seçimi kazanamadı ancak partisinden çok daha fazla oy aldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra gündeme şu soru geldi;
Kılıçdaroğlu mu, İnce mi Genel Başkan olsun?

Kılıçdaroğlu mu, İnce mi?
- Kılıçdaroğlu genel başkanlık yaptığı sürece hiç bir seçimi kazanamadı.
- Bahçeli'nin aklına uyup, Erdoğan'a karşı hiç kimsenin tanımadığı Ekmelledin'i aday göstererek seçimi kaybetti ve büyük tepki aldı.
- Bizim için ÖNEMLİ OLMASA DA Alevidir ve kendisi hakkında bu özelliği ciddi anlamda anti-propaganda nedenidir.
- Bürokrat olduğu için 'Halk ağzı' kullanmakta zorlanmakta ve halkın ilgisini çekmekte zorlanmaktadır.
- Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Abdullah Gül'ün aday olmasını istemiş ve yine tepki çekmiştir.
- Kişi olarak son derece saygın olmasına rağmen 'Politik' olarak yıpranmıştır.

Muharrem İnce yaptığı seçim mitinglerinde halkın nabzını çok iyi yakalamış, sempatik  tavırları, zekası, espri anlayışı ve olumlu politik davranışları ile  ön plana çıkmayı başarmıştır.
Öte yandan kullandığı dil 'Halk dili'dir ve seçmenler tarafından beğenilmektedir.

Ve Muharrem İnce Bizim için ÖNEMLİ OLMASA DA Sünni'dir ve bazı çevrelerin anti-propaganda yapmasının engelleyecektir.

Sonuçta;
CHP yoluna Muharrem İnce ile devam etmek zorundadır.
Bu tercih CHP'yi iktidar yapar mı, yapmaz mı bilinmez ama partiyi daha yukarılara taşıyacağı muhakkaktır.






29 Haziran 2018 Cuma

İLK DARBE


Liseyi bitirdiğinde henüz 18 yaşındaydı. Üstelik arkadaşlarının zorlamasıyla sigaraya da başlamıştı.
Ve utanıyordu her gün annesinden sigara parası istemekten:

'Bu yaz çalışıp para biriktireyim. Seneye kursa gider üniversite sınavlarına hazırlanırım. Hem aileme de yük olmam' diye düşünerek arkadaşının tavsiye ettiği işyerine başvurdu.
- Tamam, yarın gel başla dediler.

O gece mutluluktan uyuyamadı. Her şey nasıl da kolayca oluvermişti.
Artık kendi parasını kazanabilecek, dilediği kadar sigara alabilecek, kendi çay parasını ödeyebilecek ve kursa da yazılabilecekti.

İlk iş günü güzel geçti.
Akşam erkenden uyuyup, ertesi gün sevinçle iş yerine gitti.
Ama iş yeri kapalıydı.

- Çok erken geldim galiba. Birazdan açılır nasıl olsa diye beklemeye başladı.
Ama saatler geçmesine rağmen kimse gelmedi.
Son sigarasını bitirdiğinde artık ne dayanacak gücü, ne de sabrı kalmıştı.

Gidip bir esnafa;
- Yan taraf ne zaman açılır, bilginiz var mı? diye sordu.
Esnaf;
- Batakçıdır onlar. Dün akşam üç - beş parça eşya toplayıp kaçtılar. Piyasaya da bayağı borç takmışlar. Bir daha gelmezler dedi.

Yıkıldı genç adam. Ne yakacak bir sigarası ne de eve dönmek için yol parası vardı cebinde.
Yürüdü gitti umutsuzluğa doğru.

Bu ülkenin çocuklarının önce umutlarını, sonra geleceklerini, aşklarını ve yaşama sevincini çaldınız.
Ahh ne acı çocuğu olanlara...



27 Haziran 2018 Çarşamba

DOLU'YU BEKLERKEN

Meteorolj uyardı; ‘İstanbul’da şiddetli yağış, şimşek olacak. Ayrıca çok büyük dolu yağacak, akıllı olun, dikkat edin’ dedi.

Bu uyarının üstüne belediyeler boş durur mu, yapamadıkları alt yapı sorunları ortaya çıkmasın diye bastılar propagandayı; ‘Fena yağış olacak. Portakal büyüklüğünde dolu yağacak. Sel olabilir, ev ve dükkanlarınız su altında kalabilir, Dikkatli olun’.

Bu ateşten daha önce nasibini alan sigorta şirketleri yine zarar etmemek için yüklendiler telefon mesajlarına; ‘Aman dikkat edin. İstanbul’da hava fena olacak.  Arabalarınızı adam gibi koruyun. Arabanızın üstüne ağaç devrilir, kaçak çatı düşer, komşunun balkon çiçek saksıları inerse zararı karşılamayız. Tek kek biz değiliz. Herkes bedelini öder’

TV’ler de sanki vatandaşı düşünüyormuş gibi yapıp aslında reyting kaygısıyla  gelen ‘dolu felaketi’ haberlerini gazladı.

Bunun üzerine kapalı otoparkların önünde kuyruklar oluştu, İki saatte tüm kapalı otoparklar doldu.
Neden?
Çünkü hemen hemen hiçbir ev yönetmeliklere göre yapılmamış ve özel otoparkı yoktu.
Belediyeler ve müteahhitler malı götürsün diye değil otopark yapmak bodrum katlarına bile garibanları yerleştirip, kira alıyorlardı.
Yapılan sözde ‘Kentsel dönüşüm’ aslında ‘Malı götürme dönüşümü’ olduğu için sokaklar, caddeler, arabalar ve vatandaşlar iyice çaresiz kaldı.

Kendini çok akıllı sanan bir gerizekalı bir hamle yapıp bu doğal felakete karşı ilk tedbiri aldı.
Ve arabasının üstünü bir battaniye ile kapattı.

Hatta bazıları hangi battaniye ile kapatacaklarını tam olarak bilemediği için hanımıyla bile tartıştı.
Ve hatta bazı yengeler  kocalarıyla kavga edip;
‘O Battaniyeyi arabanın üstüne koyamazsın İsmail. Ben onu gelirken çeyizimde getirdim. Git kendi battaniyeni koy. Onu babam almıştı bana’ diyerek cıngar çıkarttı.

Tabii bu arada arabasını ‘Araç kredisi’ ile alıp, borcunu ödemediği halde zengin havasında gezenlerin aslında zengin olmadıkları da anlaşıldı. Çünkü  arabalarının üstüne koydukları  battaniyeler çok eskiydi.
Yani bir tane yeni battaniyesi bile yoktu!

Bazıları da hemen bir Battaniyeci'ye gidip sıfır bir battaniye alarak arabasının üstüne koydu ve kamuoyuna ‘Bakmayın arabamın eski olduğuna, Aslında ben de zenginim. Para ile imanın kimde olduğu bilinmez’ mesajı vermeye kalktı.

Bazıları da ipin ucunu iyice kaçırıp arabanın üstüne yorgan, yatak, şilte, bez, havlu, yastık, meyve kasası, çatı izolasyon malzemesi, tahta, odun…ne bulduysa koydu.

Çok az bir grup ise; ‘Dünya malı dünyada kalır. Nasıl olsa ben de para var. Yenisini alırım’ ayağında arabasının üstüne hiçbir şey koymadı.

Yetkililerin açıklamasına göre; Saat 17:00’de dolu başlayacaktı.
İstanbul tüm hazırlığını yapmış doluyu bekliyordu.
Ama o saatte hava yavaşça düzelmeye başladı.
Saat: 20:00 gibi İstanbul’da hava iyice düzeldi.
Taa ki ertesi gün, Saat: 09:30 gibi hafif bir yağmur geçişi oldu, o kadar.

Oysa Çanakkale’de sel baskınları oldu,
Oysa Bursa’da sel baskınları oldu.
Peki felaket ve yağış neden İstanbul’u es geçti?
Bunda ahmakça her yeri betonlaştırma, ormanları yandaşlara peşkeş çekme, doğanın dengesini bozma gibi etkenler yatıyor olabilir mi?

Doluyu beklerken neler mi öğrendik?
Demek ki; Birkaç yetkili birkaç uyarı yaparsa;
Ve medya bu açıklamayı ateşlerse;
Ve biraz da korku oluşursa;
Tüm İstanbul tarihte görülmemiş bir şekilde arabalarını sarıp sarmalayabiliyormuş.

İşte ‘Toplum mühendisliği’ dedikleri de tamda bu.
Gelişmemiş toplumların algı sistemini tetikleyerek istediğin gibi yönetebilirsin.
Şimdi anladın mı son seçimin  sonuçları neden böyle çıktı diye?

Sahi; Arabaları sağlama aldınız da sokakta yaşayan canları hiç düşündünüz mü, ya birinin başına bir dolu düşüp ölse ya da sakat kalsa ruhunuz duyacak mıydı?





14 Haziran 2018 Perşembe

ADI YOK


Dört gündür sokakta bir başına ağlayıp duruyordu bu yavrucak, Annesi terketmiş.
Çok ağladı, çok aradı annesini.
Annesizlik zor be gülüm.

Garibim;
Belli ki; Yeterince anne sütü de alamamış.
Aç, bitkin ve çok yorgundu, sesi bile çıkmıyordu artık.

Sonunda;
İki gün önce eve aldık.
Baştan bizim kız tepki gösterse de biraz alıştı gibi...
Genç kızların yeni aşkı Bob Marley Zed ise; Sorunsuz kabul etti.

Minik yavru yıkandı, temizlendi, beslendi.
Neredeyse 24 saat uyudu.

Belli ki; Arada bir annesi aklına geliyor, biraz sızlanıyor.
Çocuklarını terkeden anneleri Allah'ın bile affedeceğini sanmıyorum.

Dedik ya;
Annesizlik zor be gülüm.
Bunu sadece terkedilenler, üvey evlatlar ve annesini kaybedenler bilir...



12 Haziran 2018 Salı

Sıradaki! | yazan: 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız


... Para gerçeği çarpıtır, manipüle eder.

... "nası yani?"

... domatesin içeriğini sayalım, işte şu kadar şu vitamin, şu kadar bu mineral filan falan;
  bu içeriğin karşılığı, yine birebir aynı değerde olmalıdır ki, meşrû ve mâkûl bir alışveriş olabilmesi için örneğin, bir kasa elmanın karşılığı direkt bu kasa elmanın içeriğini birebir karşılayan değeri içeren başka bir tür meyve verilirse buna meşrû ve mâkûl alışveriş diyebiliriz.

... "yani parayı aradan kaldırdığımızda ortaya çıkacak tablonun adaletli ve anlamlı olabilmesi için, herşeyin hakiki içeriğini belirlemeli ve bu hakiki veriler üzerinden pazarlık yapmalıyız?"

... aynen, ama 'pazarlık' derken, bir domateste 3yıldızpuan veri varsa, karşılığında "daha ucuza getirmek için" 1,5yıldızpuan veri içeren bişeyi kakalama çabası mı olmalıdır 'pazarlık', şu ana kadarki kabul gören ve uygulanan şekliyle yani?

... "nası yani?"

... yani pazarlık yapmadan pazarlık yapılmalı, alışveriş gerçekten aldığının karşılığını verirsek alışveriş sayılmalı, ama ha ihtiyaç sahibi var ve sende ihtiyaç fazlası var ve anonim şekilde bunu o muhtaca ulaştırıyorsan o ayrı, o yardımlaşmadır, dayanışma filandır.

... "neyse, kafam karıştı."

... daha dur;
 bir insanın mağduriyetini ve haklılığını doğru biçimde savunup izah edildiğinde kazanılacak bir tazminat davası karşılığında mağdura verilecek - paraysa paradan, kasa meyveyse ondan - bu savunmada harcanan emek, çaba ve alınterinin karşılığı kadar payına ayrılabilecek olanı görebilen, bu görüş kabiliyetiyle davasını üstlenmeyi mağdur kişiye teklif edene hakiki avukat diyebilir miyiz?

... "davaları harbiden kazanıp başarılı olursa mı hakiki avukattır, yoksa mağdurun haklılığını anladığını başta mağdura da hissettirecek dayanışmacı bir destek birim olunması, henüz dava kazanılmamışsa yahutta hattâ kaybedilse bile destekten vazgeçmeyen taraf olunması yeterli midir?"

... parayı kaldırmak gibi aradan avukatlığı da kaldıralım mı?!

... "bugün çözemiyceğz bunu."

... ha, bugün mü çözecektik?

... "neyse..."

... sıradaki!

...

………………

'Kırmızı' Nazmî Akyıldız

http://about.me/krasnimeanzred

... 

8 Haziran 2018 Cuma

YAZIK OLUYOR BU ÇOCUKLARA

Bugün karne verecekler ya, Sen de sevinecek, çocuğunun fotolarını paylaşacaksın 'Çocuğum başarılı' diye...
Hepsi hikaye;
Bu sistemde okula düzenli giden her öğrenci sınıfı geçiyor, mezun oluyor zaten.
Hatta 5 zayıfı bile olsa, sınıfı geçirip, bombayı senin eline bırakıyorlar.
Sor bakalım çocuğuna 'kerat cetveli'ni takılmadan söyleyebiliyor mu?
Ya da sor bakalım; 'Seyit Onbaşı kim?'
Popçu sanıyor olmasın !

Veya;
'Orhan Kemal kim?' de bakalım.
'Yeni youtuber' derse de şaşırma.

Bırak liseyi, Üniversiteyi bitirse ne yazar?
Her taraf içi boş, adı 'Üniversite' olan binalarla dolu...
Sen paradan haber ver, diploma her yerde 'satılıyor' zaten.
Çocuklarımızı da böyle harcadılar, sağolsunlar.

Yazık oluyor bu çocuklara,
Yazık oluyor bizlere,
Yazık oluyor bu memlekete...



NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...