14 Haziran 2018 Perşembe

ADI YOK


Dört gündür sokakta bir başına ağlayıp duruyordu bu yavrucak, Annesi terketmiş.
Çok ağladı, çok aradı annesini.
Annesizlik zor be gülüm.

Garibim;
Belli ki; Yeterince anne sütü de alamamış.
Aç, bitkin ve çok yorgundu, sesi bile çıkmıyordu artık.

Sonunda;
İki gün önce eve aldık.
Baştan bizim kız tepki gösterse de biraz alıştı gibi...
Genç kızların yeni aşkı Bob Marley Zed ise; Sorunsuz kabul etti.

Minik yavru yıkandı, temizlendi, beslendi.
Neredeyse 24 saat uyudu.

Belli ki; Arada bir annesi aklına geliyor, biraz sızlanıyor.
Çocuklarını terkeden anneleri Allah'ın bile affedeceğini sanmıyorum.

Dedik ya;
Annesizlik zor be gülüm.
Bunu sadece terkedilenler, üvey evlatlar ve annesini kaybedenler bilir...



12 Haziran 2018 Salı

Sıradaki! | yazan: 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız


... Para gerçeği çarpıtır, manipüle eder.

... "nası yani?"

... domatesin içeriğini sayalım, işte şu kadar şu vitamin, şu kadar bu mineral filan falan;
  bu içeriğin karşılığı, yine birebir aynı değerde olmalıdır ki, meşrû ve mâkûl bir alışveriş olabilmesi için örneğin, bir kasa elmanın karşılığı direkt bu kasa elmanın içeriğini birebir karşılayan değeri içeren başka bir tür meyve verilirse buna meşrû ve mâkûl alışveriş diyebiliriz.

... "yani parayı aradan kaldırdığımızda ortaya çıkacak tablonun adaletli ve anlamlı olabilmesi için, herşeyin hakiki içeriğini belirlemeli ve bu hakiki veriler üzerinden pazarlık yapmalıyız?"

... aynen, ama 'pazarlık' derken, bir domateste 3yıldızpuan veri varsa, karşılığında "daha ucuza getirmek için" 1,5yıldızpuan veri içeren bişeyi kakalama çabası mı olmalıdır 'pazarlık', şu ana kadarki kabul gören ve uygulanan şekliyle yani?

... "nası yani?"

... yani pazarlık yapmadan pazarlık yapılmalı, alışveriş gerçekten aldığının karşılığını verirsek alışveriş sayılmalı, ama ha ihtiyaç sahibi var ve sende ihtiyaç fazlası var ve anonim şekilde bunu o muhtaca ulaştırıyorsan o ayrı, o yardımlaşmadır, dayanışma filandır.

... "neyse, kafam karıştı."

... daha dur;
 bir insanın mağduriyetini ve haklılığını doğru biçimde savunup izah edildiğinde kazanılacak bir tazminat davası karşılığında mağdura verilecek - paraysa paradan, kasa meyveyse ondan - bu savunmada harcanan emek, çaba ve alınterinin karşılığı kadar payına ayrılabilecek olanı görebilen, bu görüş kabiliyetiyle davasını üstlenmeyi mağdur kişiye teklif edene hakiki avukat diyebilir miyiz?

... "davaları harbiden kazanıp başarılı olursa mı hakiki avukattır, yoksa mağdurun haklılığını anladığını başta mağdura da hissettirecek dayanışmacı bir destek birim olunması, henüz dava kazanılmamışsa yahutta hattâ kaybedilse bile destekten vazgeçmeyen taraf olunması yeterli midir?"

... parayı kaldırmak gibi aradan avukatlığı da kaldıralım mı?!

... "bugün çözemiyceğz bunu."

... ha, bugün mü çözecektik?

... "neyse..."

... sıradaki!

...

………………

'Kırmızı' Nazmî Akyıldız

http://about.me/krasnimeanzred

... 

8 Haziran 2018 Cuma

YAZIK OLUYOR BU ÇOCUKLARA

Bugün karne verecekler ya, Sen de sevinecek, çocuğunun fotolarını paylaşacaksın 'Çocuğum başarılı' diye...
Hepsi hikaye;
Bu sistemde okula düzenli giden her öğrenci sınıfı geçiyor, mezun oluyor zaten.
Hatta 5 zayıfı bile olsa, sınıfı geçirip, bombayı senin eline bırakıyorlar.
Sor bakalım çocuğuna 'kerat cetveli'ni takılmadan söyleyebiliyor mu?
Ya da sor bakalım; 'Seyit Onbaşı kim?'
Popçu sanıyor olmasın !

Veya;
'Orhan Kemal kim?' de bakalım.
'Yeni youtuber' derse de şaşırma.

Bırak liseyi, Üniversiteyi bitirse ne yazar?
Her taraf içi boş, adı 'Üniversite' olan binalarla dolu...
Sen paradan haber ver, diploma her yerde 'satılıyor' zaten.
Çocuklarımızı da böyle harcadılar, sağolsunlar.

Yazık oluyor bu çocuklara,
Yazık oluyor bizlere,
Yazık oluyor bu memlekete...



6 Haziran 2018 Çarşamba

DOKTORLAR DA ÖLÜR MÜ?


Ya gecenin bir vakti ya da öğle saatlerinin orta yerinde küçük bir sızı hissedip  kıvranmaya başlayınca;
‘Keşke hastanede olsam, keşke yanımda bir doktor olsa...’ demeye başlarsın.

Sanki doktor seni sonsuza kadar  yaşatacakmış gibi, kendini daha güvende, daha rahat, daha acısız hissedersin.


Oysa; Allah ömür verdiyse, yaşamaya devam edersin.
Vermediyse, ömrün oraya kadarsa  kralı gelse kurtaramaz seni.

Fakat dedik ya;
Hastanede, doktorun yanında kendini daha iyi hissedersin.
Çünkü, Doktor demek,  hastane demek bir anlamda ‘Güven’ demektir.

Hastane de, doktor da yaşamak adına iyi gelir insana. Daha çok, daha uzun, daha sağlıklı yaşayacağını zanneder, bilirsin...


Önce sosyal medyada kulağıma çalındı bir haber.
Sonra Gazete'de küçük bir haber olarak okudum.

Haber şöyleydi;
‘Balıkesir 9 Numaralı Aile Sağlığı Merkezi’nde görev yapan Dr. Orhan Ülgen (56) yalnız yaşadığı evinde ölü bulundu.’ (İHA)
Doktor Orhan Bey vefat etmiş, hem de henüz 56 yaşındayken.

Ne garip bir duygu böyle?...
Kaç kez canımızı kurtarmak için yanına gittiysek derdimize derman olan Sevgili dostumuz, Aile Hekimimiz Orhan Bey vefat etmiş.

Kendi doktoru ölünce, İnsanın aklı karışıyor,
Sanki, O hiç ölmeyecek de biz ölecekmişiz gibi yaşarken birden bire O’nun ölmesi kolay hazmedilemiyor.

İnsanın doktorunun ölmesi okuldaki öğretmeninin okuma yazma bilmemesi gibi bir şey,
Çok karışık…
Dedik ya; Hazmedilmesi zor bir durum.

‘Her ölüm, erken ölümdür’ der bir düşünür.
Gerçekten de öyle, her ölüm, erken ölümdür.

Doktorlar da ölür mü anne?
Şayet doktorlar da ölüyorsa;  Bu dünya daha güvensiz bir yer olmuyor mu?

Demek ki;

Doktorlar da ölüyormuş anne.
Ne acı.



Sevgili dostumuz, Aile Hekimi’miz Doktor Orhan Ülgen’e Allah’tan rahmet diliyorum.
İyi bilirdik.
Mekanı Cennet olsun.
Varsa; Hakkımızı helal ediyoruz.





4 Haziran 2018 Pazartesi

AYRILIK KURŞUN GİBİ AĞIRDI


Herşeyi hızlı ve çok tüketiyoruz.
Çok ekmek yiyoruz mesela, çok şeker ve tuz tüketiyoruz.
Hepsi sağlığa zararlı, hepsinin fazlası zararlı.
Herşeyi hızlı tüketiyoruz, birbirimizi de…

İşte nasıl çabuk tükendiğimizin küçük bir öyküsü.
Dikkatli okuyun bakalım sizin tükenişlerinize benziyor mu?

O yaz beni Paris’e götürmek istediğini söyledi.
Hemen kabul ettim. Ailesinin ekonomik durumu iyiydi ve pek para sorunu yaşamıyordu.
Bu nedenle ‘Hangi parayla gideceğiz?’ diye sormadım bile.

‘Benim gazeteci bir ağabeyim var. Paris’e gideceğimizi söyleyince bir şey rica etti benden’ dedi.
– Neymiş? Dedim
– Orada bir kız arkadaşı varmış. İllegal bir örgüte üye olduğu için Türkiye’ye girmesi yasaklanmış. Ona bazı hediyeler yollamak istiyor bizimle’ dedi.
– Ne yollayacakmış diye sordum.
– Birkaç tane kitap dedi.
– Tamam götürürüz dedim.

Paris’e gittiğimizin Üçüncü günü Devrim’e telefon ederek kaldığımız Otel’in adını ve adresini söyleyerek Türkiye’den geldiğimizi Metin adında bir arkadaşının kendisine bazı hediyeler yolladığını ve bu hediyeleri kendisine vermek istediğimizi söyledik.

Devrim;
‘Biliyorum o Otel’i akşamüstü uğrarım. Teşekkür ederim’ diyerek telefonu kapattı.
Akşam saat 20:00 gibi biz lobby’de oturuken geldi.
Devrim; Esmer, cana yakın, alımlı,  güzel bir kızdı.
Uzun uzun memleketten, memleket ve dünya meselelerinden konuştuk.
Devrim’in fikirleri oldukça radikaldi.

Geç saatlerde kendisine gönderilen hediyeleri alıp giderken;
‘Bana da gelin. Misafir edeyim sizi bir akşam, Hem ev sahibimle de tanışırsınız dedi.
‘Tamam, görüşürüz’ diyerek ayrıldık.

Birkaç gün sonra Devrim bizi telefonla arayarak evine davet etti ve adresini verdi.
Taksiciye adresi verdikten yarım saat sonra eski, üç katlı bir Şato’nun önünde durduk.
Gelmiştik.
Ev çok görkemliydi fakat oldukça bakımsız görünüyordu.


Görkemli evin sahibi Paris’in ilk mimarlarından birinin oğluydu ve akıl sağlığı yerinde değildi.
Evin bahçesinde üç tane Renault marka araba vardı ve üçünün de içi çöplerle doluydu. Adam çok zengin olmasına rağmen tüm gününü çöp toplayarak geçiriyordu.


Akşam yemeğinde;
– Türkiye'nin neresindensiniz diye sordu
– İstanbul deyince,
– İstanbul, İslambol demektir. 'Müslümanların çok olduğu yer' anlamındadır dedi.
İstanbul’un son halini dinlemek istedi.
Çünkü genç ve sağlıklı iken İstanbul’a bir kaç kez gitmiş ve aklında bazı şeyler kalmıştı.
Uzun uzun İstanbul’u anlattık.
Yaşlı Adam gecenin erken saatlerinde  müsaade isteyerek uyumaya gitti.

Devrim, Peçorin ve Derya gecenin çok geç saatlerine kadar içki içtiler.
Alkol artık ne şişedeydi, ne de damarlarında.
Alkol sihir olmuş Karaköy’ün ıslak sokaklarında Şehir Genelevi’nin içindeydi sanki.
Gece henüz bitmemişti.
O gece gözyaşlarının, acıların, hasretlerin ve mutsuzlukların gecesi olacaktı.
Ve fakat henüz hiç kimse bunun farkında değildi.

Herkes odasına çekildikten  belli bir süre sonra Devrim üzerinde şeffaf bir gecelik ile gençlerin kaldıkları odaya gelip;
– Bir şeye ihtiyacınız var mı diye soracaktım dedi
Derya çoktan sızmıştı,
Peçorin yastıktan başını hafifçe kaldırıp Devrim’in gözlerinin içine baktı, gözlerinin içinde tüm şehir yanmaya başladı.
Devrim şuh bir gülümseme ile arkasını dönüp odasına giderken, Peçorin de yan odaya geçiverdi.
Derya yan odadan gelen sesleri net olarak duyarken, Gecenin o saatinde sokağın üzerinden iki martı hızlıca geçip karanlığın içinde kayboldu.

O gece;
Bir kadın başka bir kadını aldattı.
O gece;
Bir adam bir kadını aldattı.
O gece;
Bir kadın başka bir kadını öldürdü.
O gece;
Bir kadın bir şair doğurdu.

O gece;
Sadece bir kişi masumdu,
Ve yaşadıklarını hiç haketmemişti.

Peçorin  beni böyle aldattı işte.
O’nu sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmemiştim.
Çok acı çektim.
Çok zorlandım, çok ağladım.
Ama daha sonra kendime yeni hayat kurmaya karar verdim ve başka birisiyle evlendim.
Şimdi bir erkek çocuğum var.
Mutlu muyum?
Bilmiyorum.
Mutsuz muyum?
Bilmiyorum.

Fakat;
Açık konuşmak gerekirse O’nu unuttuğum söylenemez.
Benden bu kadar, Şimdi sen anlat bakalım, sen nasıl yuttun zokayı?

Öykü ve o büyük aşk böyle biter.
Ya senin aşkın, hangi ihanetle sonlandı?

(Ayrılık kurşun gibi ağırdı – bir şarkı sözünden alıntıdır.)





3 Haziran 2018 Pazar

BIRAKMA - şiir


Gözlerin gece yarısı bir şimşek
Dokunur ansızın yalnızlığıma
Kimbilir kaç sevdaya ayrılır
Dağılır gecenin sesinde sesim

Sözlerin bir türkü
Türküler söylersin umutsuzluğumda
Dönüşür umutsuzluğum umuda
                                              sevdaya ve kavgaya

Yakalarsa gecenin bir vakti
                              gözlerin beni
Bırakma.





NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...