3 Haziran 2018 Pazar

BIRAKMA - şiir


Gözlerin gece yarısı bir şimşek
Dokunur ansızın yalnızlığıma
Kimbilir kaç sevdaya ayrılır
Dağılır gecenin sesinde sesim

Sözlerin bir türkü
Türküler söylersin umutsuzluğumda
Dönüşür umutsuzluğum umuda
                                              sevdaya ve kavgaya

Yakalarsa gecenin bir vakti
                              gözlerin beni
Bırakma.





1 Haziran 2018 Cuma

KEDİ


Tüm kedilerin,
Afrika vahşi kedisi ile, Avrupa vahşi kedisi’nden türediği tespit edilmiştir.
Kedi sözcüğü muhtemelen Afro-Asyatik kökenlidir.

Kedi adı neredeyse evrenseldir ve pek çok dilde aynı sözcüğün varyasyonları şeklindedir: İngilizce cat, Bulgarca kotka, Polonyaca kot, Romence pisica, Arapça qitt vb,
Ve hatta; catta, katta, feles gibi…

Pisi ve puss gibi sözcükler ise muhtemelen kedilerin tehdit edildiklerinde çıkardığı his sesine benzetilerek oluşturulmuştur.

Kedi gözü…
‘Kedi Gözü’ deyimlere geçecek ve çeşitli adlandırmalara girecek kadar hayranlık uyandırır. Kediler gözleri ve görme yetenekleri ile ayırt edilirler. Bir kedinin gözü doğumdan 7 ila 10 gün sonra açılır.

İki ay içinde de gerçek rengini alır. Bir kedinin gözleri, saldırıda yara almaması için göz kapağının içerisindedir ve avı gözleyebilmek için geniş ve büyüktür.

Gözlerinin uzaklık duyarlılığı yüksek ve keskindir. Karanlıkta insanlardan 6 kat daha iyi görür, insanlardan 3 kat daha iyi duyarlar.

Kediler kendilerine olan ilgiyi, sevgileri ve bağlılıklarıyla ödüllendirirler.
Ortalama ömürleri ise 15 yıldır.

Antik Mısır’da Kedi…
Mısır antik Dünya’nın tahıl yetiştiren en büyük alanı oldu. Hasat edilen ürünleri saklamak üzere devasa tahıl ambarları inşa edildi.

Bu durum fareleri, sıçanları ve vahşi kedileri kendine çekti. İnsanlar, kedilerin, farelerle baş etmeleri maksadıyla kediyi teşvik etmeye başladılar.
Belli bir süreç sonunda vahşi kediler, yaklaşılabilir, nazlı ve nihayetinde bakılabilir hayvanlar oldular. Kediler kendilerine olan ilgiyi, sevgileri ve bağlılıklarıyla ödüllendirdiler.

Zaman içerisinde Mısırlılar kediye tapmaya başladılar. Rahipler, bir kediyi kasten veya kazara öldürmenin cezasının ölüm olacağını beyan ettiler.
Kediler ölümlerinden sonra mumyalandı ve kutsal yeraltı mezarlarında saklandı.

Kedileri besleme ve bakma geleneği zamanla Mısır’dan tüm dünyaya sıçradı. Hindistan, İran, Çin, Japonya, Yunanistan, İtalya…

Orta çağ, Dinci Bağnazlar ve Siyah ölüm…
Maalesef Orta Çağ boyunca kediler, istenmeyen gruplarla özdeşleştirildi. Orta Doğu’da çeşitli dinlerde tanrılaştırılan ve sevilen kedi ailesi, diğerlerinin gözünde şeytan  haline geldi. Dini bağnazlar kediyi şeytani bir varlığa dönüştürdüler.

Kedilerin, zehirleyici dişleri ve enfeksiyonlu nefesi olan ürkütücü güçlere sahip hayvanlar olduğu dedikoduları yayıldı.
İskandinav kökenli tanrı Freya’ya tapınılması kediye yönelik dinsel  ayinleri içeriyordu. Hristiyanlık ona tapınmayı da yasakladı ve Freya bir şeytan, kedi ise şeytanın görünüşü haline getirildi.

Bu yüzden de kedilere işkence ve zulüm edilmeye başlandı. Bu periyotta, yüzlerce, hatta binlerce kediye eziyet edildi, kediler kazıklara bağlanarak yakıldı, asıldı veya görüldüğü yerde öldürüldü. Kedi popülasyonu %90 azaldı.

Sonradan siyah ölüm diye isimlendirilen periyotta kedilere zulüm etme bitti.
Kedi popülasyonu arttı ve onlar veba taşıyan fareleri öldürmeye başladılar. Fare öldüren kedi sayısındaki ani artışla kediler üzerindeki olumsuz imaj zinciri kırıldı ve ayrıca vebanın bittiğine inanıldı.

Ancak günümüzde halen ‘siyah kedi’ inanışı az da olsa devam etmektedir.
Onların kıymetini anlayınca, insanoğlu kedigillere  zulüm etmeye son verdi.
Zaman geçtikçe kediler geliştiler ve evrim geçirerek bugün bildiğimiz pek çok tür ve renk çeşitliliğine sahip oldular.

Hz. Muhammed Mustafa (SAV), Müezza ve Kedi…
Anlatılanlara göre peygamber efendimizin kedisinin ismi Müezza ‘ dır..
Hz. Muhammed kedisi Müezzayı o kadar çok severmiş ki, Müezza bir gün sedirde oturan Hz. 

Muhammedin giysisinin ucunda uyuyakalınca kediye kıyamayan Hz. Muhammed, giysisini keserek sedirden kalkmayı tercih etmiş.
Ebu Hureyre (Anlamı: Kedi Babası) Hz. Muhammed (S.A.V) ‘in kedilerin ticari alım satımını yasaklattığını söyler.

Yine onun vasıtasıyla aktarılan bazı hadislerde ‘ kedisine eziyet eden bir kadının cehennemde çektiklerinden’ bahsedilir.

Mesaj oldukça açıktır; Kedilere iyi muamele şarttır.

Kedinin sırtı neden yere gelmez?
Bir yılan Hz. Muhammed’e gelmiş ve kendisinden yardım istemiş. Hz. Muhammed de yılana yardım etmiş.

Fakat yılan Hz. Muhammed’i sokmaya kalkışmış. O sırada bir adam yetişip kedisini yılanın üzerine salmış. Yılanın zehirli ısırığından kedi sayesinde kurtulan Hz. Muhammed kedinin sırtını okşamış.
O gün bugündür kediler sırt üstü yere düşmezlermiş.

‘Kedi nankördür’ sözü yalan…
Türk toplumu arasında kedilerle meşhur olan bir söz vardır.
Derler ki;
‘Kedi nankör’dür!
Neden?
Dediğiniz de; pekte akla yatkın cevap veremez, lafı eveleyip, gevelerler.
Peki ama neden böyle bir söz çıkarılmış olabilir?

Peki ama neden böyle bir söz çıkarılmış olabilir?
Zannımızca uzun yıllar kul / köle, tebaa yapılmış, kutsal devlet karşısında hiçleştirilmiş bir toplumun elbette kedinin ‘bağımsız karekter’ özelliğinden hoşlanması beklenemezdi.

Ve elbette;
Köpekleşmeye alıştırılmış bir toplumun kedinin ‘özgürlükçü’, ‘bireysel’, ‘bildiğini okuma’, ‘kimseye eyvallahı’nın olmaması tavrını beğenmesi beklenemezdi.

Ve yine elbette;
Kedinin bağımsız kişilik özelliği, karşısında köpekleşmiş sürüler bekleyen efendileri ve bu efendilerin köpekleşmiş sürülerini rahatsız etmiş olabilir.

Ve belki de bu yüzden;
‘Kedi nankördür’ denilerek, toplumun özgürleşmesinin, bireyselleşmesinin önü kesilmiş, daha kolay yönetilebilmesi ve sömürülebilmesi için bu zırvalık genel kabul görür hale getirilmiş olabilir.

Oysa kedi özgürlüktür…
Kedi sen ona iki gram mama verdin diye kulun kölen olmaz,
Ne yaparsan yap, eninde sonunda bildiğini okur,
Yer, içer, güzelce kendini sevdirir ve sonunda canı istiyorsa bir de tırmalar ve canını acıtır.
İlişkinin nasıl, nereye kadar, ne şekilde olacağına o karar verir.
Ve hatta köpek gibi önüne konulan her şeyi de yemez, beğendiğini yer.

Siz hangisini seversiniz?





30 Mayıs 2018 Çarşamba

ASLOLAN DEVLET'TİR


‘Devleti yaşat ki millet yaşasın’ der bir düşünür.
Doğrudur.
Devleti olmayan veya Devleti zaafa uğramış milletlerin hali ortada, çok zor durumdalar.

Gelelim bizim durumumuza;
Yakında 24 Haziran 2018 seçimleri var.
Ortalık toz – duman.
Hakaretler, küfürler, suçlamalar karşılıklı olarak almış başını gidiyor.

Bir diğerine göre; Karşısındaki ya vatan haini, ya satılmış ya da terörist.
Oysa gerçek öyle değil.
Herkes kendine göre vatanını, devletini, milletini kurtarmaya çalışıyor.
Fakat;
Bazılarının kullandığı dil, üslup, dışa vurum, ifade şekli yanlış.
Aslında herkes vatanını, devletini, milletini seviyor, sahip çıkıyor.


Dediğimi test etmek mi istiyorsun?
O zaman istersen;
Çal bir bozlak havası, bak bakalım nasıl da herkes aynı türküye ağlıyor.
Yahu;
O zaman biz kimiz, birbirine düşman iki farklı topluluk mu, yoksa aynı türküye ağlayan, halay çeken insanlar mı?

O halde neden böyle?
Çünkü henüz demokrasi’yi yeterince hazmedemedik.
Çünkü hala gol atma peşindeyiz.
Çünkü hala hesap kesme derdindeyiz.

Şu hakaretler olmadan bırakın herkes dilediği gibi düşünsün, konuşsun, yazsın, söylesin.

Ve fakat;
Vatana, Devlete, Millete düşmanlık etmesin...

Kimin kazanacağına da zaten halkımız karar verecek.
Herkes dilediğine oy versin.

Sonuçta;
Kim kazanırsa kazansın, Devletimizin başıdır, saygı duymak, sahip çıkmak bu topraklarda yaşayan hepimizin hem birincil görevi hem de mecburiyetidir.

Aslolan;
Memlekettir, Devlettir, Halktır.
Aslolan;
Memleketin bölünmez bütünlüğüdür.

Unutmadan;
Hiçbir değer hiç kimsenin tekelinde değildir.
Dinimiz de bizim,
Vatanımız da bizim;
Bayrağımız da bizim,

Ne Alparslan bir kişiye ait;
Ne Fatih Sultan Mehmet,
Ne de Atatürk.
Hepsi, hepimizin ortak can değeridir.

Son söz;
Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin,
O da hepimizin Cumhurbaşkanıdır.
Kimse tek başına sahiplenmeye çalışmasın.

Aslolan Devletimizdir, Gerisi teferruat….









19 Mayıs 2018 Cumartesi

KÜÇÜKÇEKMECE’Yİ NASIL BATIRDILAR, KİM UMUT OLABİLİR?

K.Çekmece'ye;
Havaalanı 5 dakika,
Deniz; 5 dakika,
Orman; 5 dakika,
Tren yolu, hızlı tren içinde,
Göl içinde,
E5 içinde,
E6 içinde…
Kırk yıl arasan böyle bir ilçe bulamazsın.

Fakat;
K.Çekmece bugün trafik sorunundan dolayı,
Aşırı rant, soygun ve betonlaşmadan dolayı batmış durumda.
Çık gez sokaklarını ne yayaların yürüyeceği bir yol var ne de arabaların doğru düzgün gideceği, park edeceği bir alan…
Sözde;
Kentsel dönüşüm ayağına yağmaladılar.

Örneğin;
Kanarya’nın girişine 15 katlı binalar yapıp  kendi taraftarlarını zenginleştirirken güzelim Kanarya'yı mahvettiler.
Örneğin;
K.Çekmece göl kenarına git bak…Toprak zemin üstüne abuk sabuk binaları dikip hem malı götürdüler hem gölün dengesini bozdular hem de göl kenarını zenginlere peşkeş çekip garibanlara kapattılar.


Örneğin;
Yeşilova Esnafspor’un orada adım atmaya yer yokken stadyum yaptılar. Git bak her gün şoförler birbirine giriyor, yayalar sakat kalmamak için kaçacak delik arıyor,
Örneğin;
Halkalı merkeze git bak…Tanıdıklara talan  ettirip  çok yüksek katlı binaları diktiriyorlar.
Çocuk parkı yok, park alanı yok,  gezi alanı yok, nefes alacak yer yok.

Diyeceksin ki; ‘Bunlardan önce daha mı iyiydi?
Değildi elbette.
Ama kurtarılabilirdi.
Bunlar, kurtaracağına K.Çekmece’nin beynine kurşun sıktılar.
Burayı talan edenler için sorun yok, Nasıl olsa buradan çaldıklarıyla  Ege’de rahat rahat yeşil ve mavinin içinde yaşayıp, keyfine bakar.
Ya burada yaşamak zorunda kalanlar, Onlar ne yapacak?

ASLINA BAKARSAN…
K.Çekmece Belediyesi’ni bir dönem CHP’li Ertuğrul Tığlay yönetti. Yaşanan bazı sorunlar nedeniyle Tığlay’ın yerine meclis üyesi Ali Rıza Gülkanat göreve getirildi.
Ardından  DSP’li Nurettin Şen geldi, Başarılı olamadı. Vurgun ve talan devam etti.
Ardından 1999 yılında yine DSP’li Halidun Özbatur seçildi.
Özbatur’ da o kadar kastı, o kadar kendini insan üstü gördü ki, Odasından çıkmaya bile tenezzül etmedi.


Sonuçta;
Sürekli solcuları seçen K.Çekmece halkı bu isimler yüzünden oylarını gidip Akp’li Aziz Yeniay’a verdi. Aziz Yeniay Belediye Başkanı seçildi.
Ardından da yine Akp’li Temel Karadeniz Belediye Başkanı oldu.

Hiç şansları yokken aslında daha önceki belediye başkanlarının hataları yüzünden halk K.Çekmece’yi Akp’ye teslim etti.
Yeniay ve Karadeniz de K.Çekmece’ye ölümcül darbeyi vurup, öldürdüler.


BUNDAN SONRA NE OLUR?
Bundan sonra K.Çekmece’nin kurtulması mümkün değil.
Eski tek katlı binaların yerine binlerce çok katlı binalarla cehennemi inşa ettiler.
Değil insanlara, hayvanlara bile sığınacak bir metrekarelik yeşil alan bırakmadılar.
Çözüm;
Yüce Allah’ın adaletiyle olacaktır.
 Bu da ancak ciddi bir depremle çok şeyin yıkılıp, yeniden adam gibi yapılmasıyla olabilir.

Aksi halde  arabanıza park yeri ararken, araba kullanırken, yolda yürümeye çalışırken, gürültü, kalabalık ve keşmekeşten dolayı sinir krizleri geçirmeye devam edersiniz.

Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin ardından yerel seçimler yapılacak.
K.Çekmece hiç değilse daha çok batmamak, bugünkü durumunu korumak ve hatta belli bölgelerde kurtuluşu sağlamak için tekrar sola dönmek zorundadır.

Bu da çok kez denenip kazanamayan adayları tekrar  tekrar aday göstermekle olmayacağı gibi, bugün Chp listesinden meclis üyeliği yapıp  K.Çekmece talan edilirken ses çıkarmayan tiplerle olmayacaktır.

18 Mayıs 2018 Cuma

Merhaba! | yazan: 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız

... Bu, buraya ekleyeceğim ilk yazıcık.

Mustafa Çatıkkaş'a beni bu bloga dahil ettiği için tekrar teşekkür ederek hemen paylaşıyorum;
 yazıcık tam bir yıl önce bugün kendi fb-duvarımdan paylaştığım bir yazıcıktır, buyrun:

 >>... geçici bir boyut olan bu dünya boyutunda geçici ve asla kalıcı olmayan suni ve aldatıcı kısavadeli hedeflere ulaşmayı başarı sanan bir kocaman kalabalık olduk, bilemiyorum kaç kişi farkında bunun, kimler farkında bunun...

 ... oysa hani doğmadan evvel sözvermişti herkes bişekilde...

 ... işte bu sancı en büyük sancı be, daha ne olabilir, kendimizi kaybettik, boşluğa sürükleniyoruz, ve var ya, gezegen bizden önde hea, bildiğin önde...

 ... adeta İblis'le birlikte "biz demedik mi, 'insan projesi saçma bi proje' diye, tutturdunuz yok 'toprağın lazım' bilmem ne diye, şimdi çıkın işin içinden..." der gibi...

 ... şimdi aklımıza ve kalbimize başka olumsuzluk düşürmeden, Allah'ın "benim bildiğimi bilemezsiniz"indeki hikmeti anlamayı bekliyceğz galiba hepbirlikte. ...<<

 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız about.me/krasnimeanzred

 ... yazıcığın orijinal linki: -->tık!<-- a="">

14 Mayıs 2018 Pazartesi

BİLET YANDI

2000’li yılların başları.
Henüz Akp iktidar değil. O yüzden İstanbul daha yeşil, daha yaşanılır bir halde.
Trafik sorunu var ama bu kadar kanser olmuş değil.
E5’in ortasında metrobüs sistemi yok. Taşıma ihtiyacının bir kısmını minibüsler çözmeye çalışıyor.
Bugünkü metrobüs gibi o zamanlar da 20 kişilik araçlara 50 kişi filan dolduruyorlar.

Topkapı – Avcılar Minibüsünde nefes almadan yolculuk yapıyoruz.
Derken duraktan bir kadın bindi ve ‘Bir kişi alır mısınız? Diyerek parasını uzattı.
Şoför kadının suratına bakmadan parayı aldı ve üstünü geri geri çevirdi.

Fakat kadın henüz bir durak bile gitmeden; ‘Ayy pardon yanlış binmişim, inebilir miyim, paramı geri verebilir misiniz?’ dedi.

Şoför yine kadının suratına bakmadan sert, otoriter ve kesin bir dille cevap verdi;
‘Bilet yandı!’
Oysa ortada alınmış, verilmiş, kesilmiş bir bilet olmadığı gibi para dışında bir kağıt parçası bile yoktu.

Şoför burada ‘Bilet’ vurgusu yaparak olaya ‘Resmi’ bir hava katmaya çalışmış ve kadının ‘Devlet’ korkusundan yararlanarak paranın üstüne yatmaya çalışıyordu o kadar.
Sonunda çıkan homurtulara dayanamayan şoför kadına parasını geri verdi ve kadın minübüsten indi.

2018’in  Mayıs ayı.
Akp yaklaşık 16 yıldır iktidarda.
Doğrudur, Çok yol yaptılar ama yolda kalma zamanı da rekor kırıyor.
Bu kargaşa ve deprasyondan kaçmak için arabayı evde bırakıp yola çıktık ve yine bir minübüsteyiz.
- Vergi dairesine gider mi?
- Gider.
- Kaç para?
- İki lira…
Aşırı bina, kalabalık ve trafikten dolayı Minübüs istese de hızlı gidemeyeceği gibi yaklaşık bir eşek hızında aheste aheste yoluna devam ediyor.
Sanki hepimizin bir işi, gücü yok da iş olsun diye, gezelim diye, kenti turlayalım diye binmişiz gibi…

Binen herkes gideceği yeri söyleyip para uzatıyor, şoför de hem aracı kullanıyor hem para üstü veriyor, hem de diğer arabalara çarpmamak için kılı kırık yarmaya çalışıyor.
Derken orta yaşta bir erkek bindi araca. Elindeki demir paraları uzatıp;
- Yakın mesafe dedi.
Şoför; ‘Neresi?’ diye sormadan aldı parayı keseye koydu.

Ama bizim kafalarımız karıştı.
Adam neye göre ‘Yakın mesafe’ demişti ki?
Adama göre yakın olan mesafe belki de minübüsün son durağı olabilir fiyatı da en pahalısı olabilirdi.

Demek ki;
‘Yakın mesafe’ demek en az parayla minübüse binmek için yetiyordu…


İster;
‘Bilet yandı’ kafasında ol,
İster;
‘Yakın mesafe’ kafasında,
Çok ama çok fırın ekmek yemen lazım güzel ülkem, yakışıklı memleketim benim.
Yaşadıklarını hiç haketmiyorsun.

Mesafe yakınlaştı,
Bileti yakmadan;
Kurtul yüklerinden artık.













12 Mayıs 2018 Cumartesi

ELEKTRİK FATURA BORCUNU FAİZİYLE GERİ ALDI

Kamu Denetçiliği Kurumuna (KDK) başvuran kişi, yazlık konutuna elektrik şirketince hiç sayaç okuması yapılmadan kesilen 539,40 liralık fatura bedelini faiziyle geri aldı.


KDK’den yapılan açıklamaya göre, Aydın’dan kuruma başvuruda bulunan kişi, yılda bir ay kullandığı yazlık konutuna hiç sayaç okuması gerçekleştirilmeden elektrik şirketi tarafından 539,40 lira fatura tahakkuk ettirildiğini bildirdi. Başvuruda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) şikayette bulunularak, haksız tahsilatın iadesinin istediği ancak sorunun çözülmediğini de belirtildi.

PARASI GERİ ÖDENDİ
Şikayet başvurusunu inceleyen KDK, mağduriyetin giderilmesi için ilgili idarelerle irtibata geçti. Girişimler sonucunda, haksız yere alınan 539,40 lira ilgili idare tarafından faiziyle vatandaşa geri ödendi. AA


NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...