18 Mayıs 2018 Cuma

Merhaba! | yazan: 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız

... Bu, buraya ekleyeceğim ilk yazıcık.

Mustafa Çatıkkaş'a beni bu bloga dahil ettiği için tekrar teşekkür ederek hemen paylaşıyorum;
 yazıcık tam bir yıl önce bugün kendi fb-duvarımdan paylaştığım bir yazıcıktır, buyrun:

 >>... geçici bir boyut olan bu dünya boyutunda geçici ve asla kalıcı olmayan suni ve aldatıcı kısavadeli hedeflere ulaşmayı başarı sanan bir kocaman kalabalık olduk, bilemiyorum kaç kişi farkında bunun, kimler farkında bunun...

 ... oysa hani doğmadan evvel sözvermişti herkes bişekilde...

 ... işte bu sancı en büyük sancı be, daha ne olabilir, kendimizi kaybettik, boşluğa sürükleniyoruz, ve var ya, gezegen bizden önde hea, bildiğin önde...

 ... adeta İblis'le birlikte "biz demedik mi, 'insan projesi saçma bi proje' diye, tutturdunuz yok 'toprağın lazım' bilmem ne diye, şimdi çıkın işin içinden..." der gibi...

 ... şimdi aklımıza ve kalbimize başka olumsuzluk düşürmeden, Allah'ın "benim bildiğimi bilemezsiniz"indeki hikmeti anlamayı bekliyceğz galiba hepbirlikte. ...<<

 'Kırmızı' Nazmi Akyıldız about.me/krasnimeanzred

 ... yazıcığın orijinal linki: -->tık!<-- a="">

14 Mayıs 2018 Pazartesi

BİLET YANDI

2000’li yılların başları.
Henüz Akp iktidar değil. O yüzden İstanbul daha yeşil, daha yaşanılır bir halde.
Trafik sorunu var ama bu kadar kanser olmuş değil.
E5’in ortasında metrobüs sistemi yok. Taşıma ihtiyacının bir kısmını minibüsler çözmeye çalışıyor.
Bugünkü metrobüs gibi o zamanlar da 20 kişilik araçlara 50 kişi filan dolduruyorlar.

Topkapı – Avcılar Minibüsünde nefes almadan yolculuk yapıyoruz.
Derken duraktan bir kadın bindi ve ‘Bir kişi alır mısınız? Diyerek parasını uzattı.
Şoför kadının suratına bakmadan parayı aldı ve üstünü geri geri çevirdi.

Fakat kadın henüz bir durak bile gitmeden; ‘Ayy pardon yanlış binmişim, inebilir miyim, paramı geri verebilir misiniz?’ dedi.

Şoför yine kadının suratına bakmadan sert, otoriter ve kesin bir dille cevap verdi;
‘Bilet yandı!’
Oysa ortada alınmış, verilmiş, kesilmiş bir bilet olmadığı gibi para dışında bir kağıt parçası bile yoktu.

Şoför burada ‘Bilet’ vurgusu yaparak olaya ‘Resmi’ bir hava katmaya çalışmış ve kadının ‘Devlet’ korkusundan yararlanarak paranın üstüne yatmaya çalışıyordu o kadar.
Sonunda çıkan homurtulara dayanamayan şoför kadına parasını geri verdi ve kadın minübüsten indi.

2018’in  Mayıs ayı.
Akp yaklaşık 16 yıldır iktidarda.
Doğrudur, Çok yol yaptılar ama yolda kalma zamanı da rekor kırıyor.
Bu kargaşa ve deprasyondan kaçmak için arabayı evde bırakıp yola çıktık ve yine bir minübüsteyiz.
- Vergi dairesine gider mi?
- Gider.
- Kaç para?
- İki lira…
Aşırı bina, kalabalık ve trafikten dolayı Minübüs istese de hızlı gidemeyeceği gibi yaklaşık bir eşek hızında aheste aheste yoluna devam ediyor.
Sanki hepimizin bir işi, gücü yok da iş olsun diye, gezelim diye, kenti turlayalım diye binmişiz gibi…

Binen herkes gideceği yeri söyleyip para uzatıyor, şoför de hem aracı kullanıyor hem para üstü veriyor, hem de diğer arabalara çarpmamak için kılı kırık yarmaya çalışıyor.
Derken orta yaşta bir erkek bindi araca. Elindeki demir paraları uzatıp;
- Yakın mesafe dedi.
Şoför; ‘Neresi?’ diye sormadan aldı parayı keseye koydu.

Ama bizim kafalarımız karıştı.
Adam neye göre ‘Yakın mesafe’ demişti ki?
Adama göre yakın olan mesafe belki de minübüsün son durağı olabilir fiyatı da en pahalısı olabilirdi.

Demek ki;
‘Yakın mesafe’ demek en az parayla minübüse binmek için yetiyordu…


İster;
‘Bilet yandı’ kafasında ol,
İster;
‘Yakın mesafe’ kafasında,
Çok ama çok fırın ekmek yemen lazım güzel ülkem, yakışıklı memleketim benim.
Yaşadıklarını hiç haketmiyorsun.

Mesafe yakınlaştı,
Bileti yakmadan;
Kurtul yüklerinden artık.













12 Mayıs 2018 Cumartesi

ELEKTRİK FATURA BORCUNU FAİZİYLE GERİ ALDI

Kamu Denetçiliği Kurumuna (KDK) başvuran kişi, yazlık konutuna elektrik şirketince hiç sayaç okuması yapılmadan kesilen 539,40 liralık fatura bedelini faiziyle geri aldı.


KDK’den yapılan açıklamaya göre, Aydın’dan kuruma başvuruda bulunan kişi, yılda bir ay kullandığı yazlık konutuna hiç sayaç okuması gerçekleştirilmeden elektrik şirketi tarafından 539,40 lira fatura tahakkuk ettirildiğini bildirdi. Başvuruda, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumuna (EPDK) şikayette bulunularak, haksız tahsilatın iadesinin istediği ancak sorunun çözülmediğini de belirtildi.

PARASI GERİ ÖDENDİ
Şikayet başvurusunu inceleyen KDK, mağduriyetin giderilmesi için ilgili idarelerle irtibata geçti. Girişimler sonucunda, haksız yere alınan 539,40 lira ilgili idare tarafından faiziyle vatandaşa geri ödendi. AA


1 Mayıs 2018 Salı

SAKIZ VE SİYASET

Saime Yenge yolda iyice dağılmış sakıza bastığını ilk önce farketmedi.
Ancak yürümeye devam edip sağ ayakkabısından ayağı çıkınca anladı neler olduğunu.
O sıcakta tam 20 dakika uğraştı sakızı ayakkabısından temizlemek için.

Bu esnada terledi, sinirlendi hatta tansiyonu bile yükseldi. 'Allah belasını versin şu sakızı sokağa atanların. Hiç mi Allah korkusu yok bunların' da dedi üstüne.

Yan tarafta olayı seyreden yaşlı bir amca; 'Söyle Tayyibe sakız çiğnemeyi yasaklasın. Her bir boka burnunu sokuyor ya...Buna da bir el atsın' dedi.

Saime Teyze; 'Tayyibi karıştırma, O'nun ne suçu var?' dedi. Yaşlı Amca; 'Öyle de istese sakız fabrikalarını da özelleştirir kapatır' dedi. '

Müslüman adam O...Kötülük yapmaz' derken Saime Teyze, 'Bok müslüman, neresi Müslümanmış, Müslüman müslümana kıyar mı, Suriye'de kaç tane müslüman öldürdü haberin var mı?' diye sordu Yaşlı Amca. 

Saime Teyze konuyu fazla uzatmak istemedi seke seke yürüdü gitti.
 'Sakıza kızıyor koskoca karı. Kuşlar bu sakızı yiyince ölüyorlar, bundan haberi bile yok'...diye söylene söylene Yaşlı Amca da gitti.










29 Nisan 2018 Pazar

İLHAM VEREN KADINLAR GÜZELDİR


HOŞGELDİN
‘Bugün dağların dumanı aralandı, hoşgeldin
Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim
Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar
Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar
Sen bana geç geldin, ben sana erken
Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken…’


Bu güzel şarkının  Söz ve Müziği Hüsnü Arkan’a aittir.
Son yıllarda Koray Avcı tarafından popüler yapılan bir şarkı olsa da aslında 2011 yılında Hüsnü Arkan ile Birsen Tezer tarafından söylenip, piyasaya sürülmüştür.
Şarkının en can alıcı noktası;
‘Sen bana geç geldin, ben sana erken’ kısmıdır.
Ne acı değil mi?
‘Sen bana geç geldin,
Ben sana erken…’

Devrimci sanatçı Arif Kemal’in bir şarkısı vardır, ‘Gece gelen konuk’ diye…
Bu güzel şarkının sözleri ise Şair Yağmur Atsız’a aittir.

GECE GELEN KONUK
‘Gözlerin nasıl bulanık
Gözlerin sisli bir orman
Saklı korkulardan sanık
Sanki kaçarken vurulan

Kirpiklerin diken diken
Tel örgüler kirpiklerin
Yasak sınırlar geçerken
Geride kaybettiklerin

Dudakların nasıl ürkek
Ne kadar uzakta sesin
Sen gece gelen konuğu
Hiç kimsenin ve herkesin.’
Ne kadar çarpıcı değil mi?
‘Sen gece gelen konuğu
Hiç kimsenin ve herkesin…’


Bazen insan ‘Geç gelenler’le denenir.
Bazen ‘Gece gelen konuk’larla.
Bazen de ‘Gece geç gelen konuk’la denenir.

Ve bazı kadınlar ‘geç’ gelir, ‘gece gelir’,
Ve dahi inanılmaz ilham verir.

O kadınlar ki;
Kimi zaman ‘Şirin’ olur, Ferhat eder adamı,
Kimi zaman ‘Leyli’ olur, Ahmed Arif eder adamı;
Kimi zaman da ‘Mihriban’ olur, Abdurrahim Karakoç eder adamı.

İlham veren kadınlar  güzeldir .
Fena yakıp, Aklını alırlar adamın.
Zordurlar, ha deyince ulaşamazsın. Hadi ulaştın diyelim kontrol edemezsin.
Bir rüya gibi gelip girerler hayatına ama bir kabus gibi giderler, Sabah uyandığında ömrünce unutamayacağın bir iz bırakırlar.

‘O ilham bir daha gelsin mi, gelmesin mi?’ diye ömrün boyunca  düşünür durursun.
Baktın çözemiyorsun bu sorunun  cevabını şiir yazarsın, öykü yazarsın, şarkı, türkü besteler, heykel, resim, fotoğraf, tiyatro, sinema…
Bin takla atar, Herşeyi yaparsın, Ama geçmez acısı.

Hatta;
Oturur bir cigara yakar,
‘Maviye maviye çalar gözleri’ diye türkü söyler, Cigaranla beraber sen de yanarsın ama acısı geçmez.

İlham veren kadınlar güzeldir; Ve fakat keşke hiç gitmeseler,
Hep bizimle kalsalar, hep bir ilham olarak kalsalar, olmaz mıydı?
Olurdu elbet?

Keşke;
‘Geç kalmış’ olmasalardı.
Ve keşke;
‘Gece gelen konuk’ değil de ev sahibi olsalardı.

‘Olmadı, Olmuyor gülüm. Sanatın ruhuna ters’ mi dedi biri?
Kötüsün.

Dip not: İlham için en az İki kişi gereklidir, Ölüm içinse Bir kişi.
Ve ilham geldiği gibi gitmez, İz bırakır, acı bırakır, unutulmaz travmalar yaşatır.
Ve dahi herşeye rağmen ilham da güzeldir, ilham veren kadınlar da…




20 Nisan 2018 Cuma

SENİ NASIL TERKEDERLER?


‘Her ayrılıkta
Hep aynı acıya bürünür sokaklar
Sanki yüreğinden bir tel kopar
Sanki kör kuyulara düşersin’
Mustafa Çatıkkaş

‘Terkedilmek her canlıya aynı acıyı verir’ derler ya;
Gerçekten çok acı verir terkedilmek.
Bırak insanoğlunu bir hayvanı terk etmek bile adeta dünyanın sonu gibidir.
Hele hele terkeden annen, baban, kardeşin ya da aşık olduğun birisiyse, acı katlanılamaz bir boyuta ulaşır.

‘Turnalara tutun da gel ‘ dersin,
‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’ dersin,
‘Babamın bir atı olsa, binse de gelse’ dersin.
Ama bir kez terk edildin mi, bir daha gelen olmaz.
Gelse de sen artık eski sen değilsindir.
Yukarıda dedik ya;
‘Sanki yüreğinden bir tel kopmuştur’ ve artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.
Camdan kalp kırılmıştır.

Seni terk edeceklerini nasıl mı anlarsın?
Önce  derin bir sessizlik ve soğukluk esmeye başlar.
Sonra imalı imalı konuşmalar gelmeye başlar.
Ve sonunda senin olduğun ortamda ya ‘Havadan sudan’ konuşmaya başlarlar ya da hiç konuşmamaya.
Bu tavırlar adeta; ’Biz seni istemiyoruz, biz söylemeden sen git’ demenin ilk işaretleridir.
Bildiğin halde, hissettiğin halde gitmek istemezsin.
Yuvandır, sevdiğindir, eşin dostun, anıların… Kısaca herşeyindir orası.

Kolay mı annenden ayrılmak?
Kolay mı babandan ayrılmak?
Kolay mı sevdiğinden ayrılmak?
Kolaysa buyur sen ayrıl evladından,  sevdiğinden. Yapabilir misin?
Dene bakalım neler yaşıyor insan? Dayanabillecek misin?
Ve fakat başkasına ‘Kader’ demek kolay, ‘Unutursun’ demek kolay…
Hadi terkedileni anladık da, terkeden nasıl bir vicdana, duyguya, insanlığa sahip?
Hiç mi sızlamaz kalbi? Hiç mi oturup, düşünmez ‘Ben ne yaptım’ diye?
Hiç mi acımaz bir tarafları?
Bir insanı terk edersen;
Belki de en az Üç kuşağı yaralamış olursun.
Yaşadığı o travma mutlaka çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına bir şekilde yansıyacaktır.
Bir hayvanı terk edersen mutlaka onun yaşadığı acının bedelini ödeyeceksindir,
 Bu dünyada olmazsa mutlaka öbür dünyada.

Uzun yıllardır evimde kediler var. Yavruları için neler çektiklerini büyük bir saygı, hayret ve hayranlıkla  gözlemlemliyorum Hayvanlar yavrularını terketmiyor. Ölümüne onları korumaya, bir arada tutmaya çalışıyorlar.

Peki doğurduğu  çocuğu bir tuvalete, bir camii kapısına, bir üvey anne yada babaya  bırakıp gidene ne demeli?
Hayvan desek, hayvanlara hakaret etmiş olmaz mıyız?
‘İnsan düşünen bir hayvandır’ der felsefecinin biri; Az söylemiş!
Ne hayvanı? Hayvan dediğin Bin tane insandan daha temiz, daha merhametli.
Her terketmenin altında  şu soruların cevabı aranır;
‘Neden?’…
ve ‘Beni neden sevmedin?’…
Bu soruların cevabını bulamamış pek çok insan mutsuz ve sorunlu bir şekilde ömür tüketmektedir.

Seni hiç terkettiler mi?
Kim terk etti?
Ne kadar yaralandın?

Terkedilmek en büyük acı;
‘Herkes yaşattığı acıları yaşamadan ölmeyecek’. Sözünü unutma!
Ölmek de zannettiğin kadar  kolay değil.

Terkedilenlere, reddedilenlere, ötekilere, kaybedenlere, delilere ve sokak hayvanlarına selam olsun.

8 Nisan 2018 Pazar

KENDİNE ÖZGÜ BİR ADAM, ÖZTÜRK SERENGİL


Türk sinema ve sahne hayatı ilginç olaylar, ilginç hikayeler ve ilginç kişiliklerle doludur.
Bunlardan bir tanesi de rahmetli Öztürk Serengil'dir.

Öztürk Serengil;
2 Mayıs 1930 yılında Artvin'de dünyaya geldi. Lise öğrenimini yarıda bırakarak  dönemin ünlü bankerlerinden 'Banker Kastelli' ve  Cemal Akyıldız ile birlikte 1949 yılında İstanbul'a geldi.
1953’te 'Oğlum Edvard' adlı oyunla sanat hayatına başladı.
 1958’de Oda Tiyatrosu ve 1959’da İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye çıktı.
1950’li yılların başlarında Babıali’de ressamlık yaptıktan sonra  '3. Kat Cinayeti' filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.

İlk dönemlerde 142 filmde ‘kötü adam’ tiplemesi yapan Serengil,  Daha sonra argolu komedilerin değişmez oyuncusu haline geldi.
Serengil  300’e yakın filmde rol aldı ve 'Adanalı Tayfur' tiplemesi ile ün yaptı.
1966 yılında ise sinema oyunculuğunun yanı sıra sahneye çıkarak şovmenlik de yaptı.

Öztürk Serengil, Dönemin pek çok ünlüsünün çıkmasına vesile olacak olan  'Gülünüz Güldürünüz' isimli yetenek ve taklit programını tv' de yaparak büyük sükse yaptı.
Bugün söylenmesi bile düşünülmeyecek sözlerle 'Politik Hiciv' tarzında plaklar da yapan Serengil,  'Yeşilçam'ı benden sorun' adında bir de kitap yazdı.
Öztürk Serengil aynı zamanda Seren Serengil'in de babasıdır.

11 Ocak 1999 yılında vefat eden ünlü sanatçı, Çengelköy Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Kendisini en iyi tanıyan en yakın arkadaşlarından Fikret Hakan'ın deyimiyle rahmetli Ayhan Işık'tan sonra bu camianın en çok para kazanan oyuncularından birisi olmasına karşın kumara karşı zaafından dolayı zaman zaman ciddi sıkıntılar da yaşamıştır.
Serengil bu zaafından dolayı 19 daire parası kaybettiğini hatta Almanya'da bir gecede 19 Bin Lira kaybettiğini  de itiraf etmiştir.

Öztürk Serengil'in bir diğer zaafı da kadınlardır.
Bu nedenle yaşamı boyunca 4 kez evlenmiştir. İlk eşi Mevhibe Hanımdır. Daha sonra üniversiteli bir kıza aşık olmuş ve kızın ağzı kokuyor diye sadece 3 gün sonra boşanmıştır.
Üçüncü evliliğinden Seren Serengil adında bir kız evladı olan sanatçı son olarak Finlandiya'lı Selja ile evlenmiş ve bu eşinden de  3 çocuğu olmuştur.


Öztürk Serengil; Kendine has  üslubu ve söylemleri olan bir sanatçıdır.  Özellikle 'Yeşşee' ve 'Kelajj' gibi kelimeleri argo dünyasına sokmuş ve o dönemin insanlarının ağzına  bu argo kelimeleri yerleştirmeyi başarmıştır.
Hattâ bu "yeşşe" kelimesi o kadar meşhur olmuştur ki İsmet İnönü bile bir olay karşısında kendini tutamayıp "yeşşe" deyivermiştir.

Öztürk Serengil büyük sanatçı rahmetli Vahi Öz ile iyi bir ikili oluştumuştur.
Vahi Öz'ün bu tarzını  da daha sonra Şener Şen'in babası Ali Şen'de ve son olarak Cem Yılmaz'ın komedi  filmi 'Yahşi Batı'da Zafer Alagöz'de de görmekteyiz.

Ölümünün üzerinden onca zaman geçmesine rağmen hala çok sevilen sanatçıyı Çukur Dizisi Komiser Emrah rolüyle selamlanmış ve tekrar gündeme getirmiştir.

Öztürk Serengil'in bazı filmleri şunlardır;
Ana Kuzusu, Şarlatan, Kerizler, Keko, Kaynanam Kudurdu, Hamsi Nuri, Dokunma Bozulurum, Poyraz Osman vd. Dir.

Öztürk Serengil sinema ve sanat tarihimizin farklı ve güzel bir rengidir.
Ve adını 'Unutulmazlar' listesine yazdırmayı başarmış ender sanatçılarımızdan birisidir.



NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...