20 Nisan 2018 Cuma

SENİ NASIL TERKEDERLER?


‘Her ayrılıkta
Hep aynı acıya bürünür sokaklar
Sanki yüreğinden bir tel kopar
Sanki kör kuyulara düşersin’
Mustafa Çatıkkaş

‘Terkedilmek her canlıya aynı acıyı verir’ derler ya;
Gerçekten çok acı verir terkedilmek.
Bırak insanoğlunu bir hayvanı terk etmek bile adeta dünyanın sonu gibidir.
Hele hele terkeden annen, baban, kardeşin ya da aşık olduğun birisiyse, acı katlanılamaz bir boyuta ulaşır.

‘Turnalara tutun da gel ‘ dersin,
‘Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar’ dersin,
‘Babamın bir atı olsa, binse de gelse’ dersin.
Ama bir kez terk edildin mi, bir daha gelen olmaz.
Gelse de sen artık eski sen değilsindir.
Yukarıda dedik ya;
‘Sanki yüreğinden bir tel kopmuştur’ ve artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz.
Camdan kalp kırılmıştır.

Seni terk edeceklerini nasıl mı anlarsın?
Önce  derin bir sessizlik ve soğukluk esmeye başlar.
Sonra imalı imalı konuşmalar gelmeye başlar.
Ve sonunda senin olduğun ortamda ya ‘Havadan sudan’ konuşmaya başlarlar ya da hiç konuşmamaya.
Bu tavırlar adeta; ’Biz seni istemiyoruz, biz söylemeden sen git’ demenin ilk işaretleridir.
Bildiğin halde, hissettiğin halde gitmek istemezsin.
Yuvandır, sevdiğindir, eşin dostun, anıların… Kısaca herşeyindir orası.

Kolay mı annenden ayrılmak?
Kolay mı babandan ayrılmak?
Kolay mı sevdiğinden ayrılmak?
Kolaysa buyur sen ayrıl evladından,  sevdiğinden. Yapabilir misin?
Dene bakalım neler yaşıyor insan? Dayanabillecek misin?
Ve fakat başkasına ‘Kader’ demek kolay, ‘Unutursun’ demek kolay…
Hadi terkedileni anladık da, terkeden nasıl bir vicdana, duyguya, insanlığa sahip?
Hiç mi sızlamaz kalbi? Hiç mi oturup, düşünmez ‘Ben ne yaptım’ diye?
Hiç mi acımaz bir tarafları?
Bir insanı terk edersen;
Belki de en az Üç kuşağı yaralamış olursun.
Yaşadığı o travma mutlaka çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına bir şekilde yansıyacaktır.
Bir hayvanı terk edersen mutlaka onun yaşadığı acının bedelini ödeyeceksindir,
 Bu dünyada olmazsa mutlaka öbür dünyada.

Uzun yıllardır evimde kediler var. Yavruları için neler çektiklerini büyük bir saygı, hayret ve hayranlıkla  gözlemlemliyorum Hayvanlar yavrularını terketmiyor. Ölümüne onları korumaya, bir arada tutmaya çalışıyorlar.

Peki doğurduğu  çocuğu bir tuvalete, bir camii kapısına, bir üvey anne yada babaya  bırakıp gidene ne demeli?
Hayvan desek, hayvanlara hakaret etmiş olmaz mıyız?
‘İnsan düşünen bir hayvandır’ der felsefecinin biri; Az söylemiş!
Ne hayvanı? Hayvan dediğin Bin tane insandan daha temiz, daha merhametli.
Her terketmenin altında  şu soruların cevabı aranır;
‘Neden?’…
ve ‘Beni neden sevmedin?’…
Bu soruların cevabını bulamamış pek çok insan mutsuz ve sorunlu bir şekilde ömür tüketmektedir.

Seni hiç terkettiler mi?
Kim terk etti?
Ne kadar yaralandın?

Terkedilmek en büyük acı;
‘Herkes yaşattığı acıları yaşamadan ölmeyecek’. Sözünü unutma!
Ölmek de zannettiğin kadar  kolay değil.

Terkedilenlere, reddedilenlere, ötekilere, kaybedenlere, delilere ve sokak hayvanlarına selam olsun.

8 Nisan 2018 Pazar

KENDİNE ÖZGÜ BİR ADAM, ÖZTÜRK SERENGİL


Türk sinema ve sahne hayatı ilginç olaylar, ilginç hikayeler ve ilginç kişiliklerle doludur.
Bunlardan bir tanesi de rahmetli Öztürk Serengil'dir.

Öztürk Serengil;
2 Mayıs 1930 yılında Artvin'de dünyaya geldi. Lise öğrenimini yarıda bırakarak  dönemin ünlü bankerlerinden 'Banker Kastelli' ve  Cemal Akyıldız ile birlikte 1949 yılında İstanbul'a geldi.
1953’te 'Oğlum Edvard' adlı oyunla sanat hayatına başladı.
 1958’de Oda Tiyatrosu ve 1959’da İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda sahneye çıktı.
1950’li yılların başlarında Babıali’de ressamlık yaptıktan sonra  '3. Kat Cinayeti' filmiyle sinema oyunculuğuna başladı.

İlk dönemlerde 142 filmde ‘kötü adam’ tiplemesi yapan Serengil,  Daha sonra argolu komedilerin değişmez oyuncusu haline geldi.
Serengil  300’e yakın filmde rol aldı ve 'Adanalı Tayfur' tiplemesi ile ün yaptı.
1966 yılında ise sinema oyunculuğunun yanı sıra sahneye çıkarak şovmenlik de yaptı.

Öztürk Serengil, Dönemin pek çok ünlüsünün çıkmasına vesile olacak olan  'Gülünüz Güldürünüz' isimli yetenek ve taklit programını tv' de yaparak büyük sükse yaptı.
Bugün söylenmesi bile düşünülmeyecek sözlerle 'Politik Hiciv' tarzında plaklar da yapan Serengil,  'Yeşilçam'ı benden sorun' adında bir de kitap yazdı.
Öztürk Serengil aynı zamanda Seren Serengil'in de babasıdır.

11 Ocak 1999 yılında vefat eden ünlü sanatçı, Çengelköy Mezarlığı'na defnedilmiştir.

Kendisini en iyi tanıyan en yakın arkadaşlarından Fikret Hakan'ın deyimiyle rahmetli Ayhan Işık'tan sonra bu camianın en çok para kazanan oyuncularından birisi olmasına karşın kumara karşı zaafından dolayı zaman zaman ciddi sıkıntılar da yaşamıştır.
Serengil bu zaafından dolayı 19 daire parası kaybettiğini hatta Almanya'da bir gecede 19 Bin Lira kaybettiğini  de itiraf etmiştir.

Öztürk Serengil'in bir diğer zaafı da kadınlardır.
Bu nedenle yaşamı boyunca 4 kez evlenmiştir. İlk eşi Mevhibe Hanımdır. Daha sonra üniversiteli bir kıza aşık olmuş ve kızın ağzı kokuyor diye sadece 3 gün sonra boşanmıştır.
Üçüncü evliliğinden Seren Serengil adında bir kız evladı olan sanatçı son olarak Finlandiya'lı Selja ile evlenmiş ve bu eşinden de  3 çocuğu olmuştur.


Öztürk Serengil; Kendine has  üslubu ve söylemleri olan bir sanatçıdır.  Özellikle 'Yeşşee' ve 'Kelajj' gibi kelimeleri argo dünyasına sokmuş ve o dönemin insanlarının ağzına  bu argo kelimeleri yerleştirmeyi başarmıştır.
Hattâ bu "yeşşe" kelimesi o kadar meşhur olmuştur ki İsmet İnönü bile bir olay karşısında kendini tutamayıp "yeşşe" deyivermiştir.

Öztürk Serengil büyük sanatçı rahmetli Vahi Öz ile iyi bir ikili oluştumuştur.
Vahi Öz'ün bu tarzını  da daha sonra Şener Şen'in babası Ali Şen'de ve son olarak Cem Yılmaz'ın komedi  filmi 'Yahşi Batı'da Zafer Alagöz'de de görmekteyiz.

Ölümünün üzerinden onca zaman geçmesine rağmen hala çok sevilen sanatçıyı Çukur Dizisi Komiser Emrah rolüyle selamlanmış ve tekrar gündeme getirmiştir.

Öztürk Serengil'in bazı filmleri şunlardır;
Ana Kuzusu, Şarlatan, Kerizler, Keko, Kaynanam Kudurdu, Hamsi Nuri, Dokunma Bozulurum, Poyraz Osman vd. Dir.

Öztürk Serengil sinema ve sanat tarihimizin farklı ve güzel bir rengidir.
Ve adını 'Unutulmazlar' listesine yazdırmayı başarmış ender sanatçılarımızdan birisidir.



28 Mart 2018 Çarşamba

AFRİN GÜCÜN GÖSTERGESİDİR...

Beğen ya da beğenme;
'Bir gece ansızın  gelebilirim' dedi.

Gitti, Tereyağından kıl çeker gibi işi halletti.
Hem de Hem İsrail'e hem  AB'ye, ABD'ye karşı.

Bu siyasetin ve dahi Peygamber Ocağı Askeriyenin başarısı be annem.

Söz konusu Vatan be annem;
Bu işin şakası, boktan muhalefeti olmaz.

Tüm yıkıcı güçlere karşı;
Tekiz, Canız, Kardeşiz.

Allah Ordumuzu, Milletimizi, Bütünlüğümüzü Korusun.
Adamsın Reis.
Vatan savunmasında sonuna kadar arkandayız.
Tıpkı;
15 Temmuz'da olduğu gibi...


19 Mart 2018 Pazartesi

ALİ BABA'NIN ÇİFTLİĞİNDEN ÇİFTLİK BANK'A...MAHŞERİN HIRSIZLARI...

Küçükken söylediğimiz bir çocuk şarkısı vardı.
Adı; 'Ali Baba'nın Çiftliği'.
Ne güzel, ne şirin bir şarkıydı.
Hem sözleri hem melodisi güzeldi.
Tıpkı, 'Orada bir köy var uzakta' şarkısı gibi , Tıpkı Rahmetli Barış Manço'nun 'Arkadaşım Eşek' şarkısı  gibi sıcacıktı.

Bu şarkı çocukları hem eğlendiriyor hem de hayvan sevgisini aşılıyordu.
Bu şarkıyla büyüyen hemen hemen hiçbir çocuk ileriki yaşlarda hayvanlara zarar vermemiştir.

Şarkının sözleri şöyleydi;
'Ali Babanın bir çiftliği var,
Çiftliğinde kuzuları var.
"Mee mee" diye bağırır.
Çiftliğinde Ali Babanın.

Ali Babanın bir çiftliği var,
Çiftliğinde inekleri var,
"Möö möö" diye bağırır,
Çiftliğinde Ali Babanın…'

Sonra bunlar geldiler.
Cumhuriyet'e ait değerleri tek tek ortadan kaldırmaya başladılar.
Her sabah gururla okuduğumuz 'Andımız'ı ırkçı bularak kaldırdılar.
Ardından tabelalardaki T.C yazısını kaldırdılar.
Ardından büyük afra tafrayla çıkardıkları ve şu an hiç kullanılmayan TL logosu yaptılar.
Ve işi sonunda;
'İslam'ın güncellenmesi' ne ve ardından 'İstiklal Marşı'na getirdiler.


Ülkedeki bu sosyo - kültürel kaotik ortam çocuklara ve çocuk şarkılarına kadar indi.
O yüzden bir tanesi; 'Altı yaşındaki çocukla evlenebilebilir' dedi.
O yüzden bir bakan; 'Çocuk tecavüzlerinde bir kereden bir şey olmaz' dedi.
Sayısız çocuğa tecavüz ettiler.

Biz bu sapkınlığı  salt cinsel bir istismar / arzu olarak  görmüyoruz, bunun altında başka nedenler olmalı… Bu nedenleri elbette uzmanlar araştırıp, açıklayacaktır…

Cumhuriyet'in çocuklarını beğenmeyenler; Ki o Cumhuriyet kendilerini de yetiştirmiştir.
 'Biz dindar ve kindar bir kuşak yetiştireceğiz' diyerek işe başladılar.
Ve şu an 27 yaşında olan İmam Hatip Mezunu  Mehmet Aydın'ı yetiştirip piyasaya sürdüler.
Akp 16 yıldır iktidarda olduğuna göre; Demek ki Akp iktidara geldiğinde Mehmet Aydın  11 yaşındaydı…Yani tam bir proje çocuğu…İmam  Hatip'li ve dindar…

Peki kim mi bu Mehmet Aydın?
Çiftlik Bank'ı kurup 80 Bin  vatandaşı 510 Trilyon dolandırıp yurtdışına kaçan vatandaş.
Yani;
Hem dindar hem hırsız.


Bunu nereden mi anlıyoruz?
Çünkü açılışlarında sürekli dini ve bugünkü ikitidarın söylemlerini kullanıyor.
Ve bu iktidar da buna izin veriyor. Ve yine bu iktidar bu çocuk millet dolandırırken olaya el koymuyor, Bir yetkili de çıkıp; 'Dur bakalım birader sen ne işsin?' demiyor, neden acaba?

Kişisel fikrimiz bu çocuk bu işi tek başına yapamaz.  Araştırma ilerleyince arkasındaki esas güç mutlaka ortaya çıkacaktır.
İnşallah arkasından dinimizle alay eden ve dinimize 'Kakara makara' diyen Akp'li eski bakanlardan  Egemen Bağış, Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar  gibi isimler çıkmaz.

Cumhuriyet'in masum çocukları 'Ali Babanın bir çiftliği var' şarkısını söyler hayvanları severdi.
Bunlar İmam hatip mezunu 'Çiftlik Bank'ın çocuklarını yetiştirdiler.

Ne acı; Yüce dinimiz bu hırsızların, bu sapıkların eline kaldı.

Yazıyı yine meşhur bir şarkıyla tamamlayalım;
'İnsanı insandan ayırıyorlar
Bu sizden bu bizden kayırıyorlar
Dört kitap ne diyor anlamıyorlar

Ortalık karıştı düzen bozuldu
Yetiş ya Muhammed yetiş ya Ali…'





12 Mart 2018 Pazartesi

YETERSİZ BAKİYE...


Mart ayının ortalarında sıradan bir gün. Hava orta halli, hatta iyi bile denebilir. Beş durak sonra ineceğim bir kurumda ufak ama önemli bir işim var.
'Şimdi arabayla gitmeye kalksam İstanbul'un bu trafiğinde en az Elli kere milletin anasına - avradına sövüp günaha girmektense atlarım metrobüse şak diye giderim' hesabı yapınca içim bir güzelleşti.

Yürüyen  merdivenlerden inip, yürüyen merdivenlerden çıkarak metrobüse bindim.
Saat: 11:00 olduğu için rahatça yolculuk yaptım.
İşlerim bitince; 'Amaaan değişiklik olsun bu sefer Halk Otobüsüyle döneyim' diye durakta beklemeye başladım.

Ve şanssızlığımın başladığını anladığım doğal Jurassic Park olan Boğazköy - Bakırköy hattı geldi.
Baktım yanlışlıkla otobüs boş kalmış  atıverdim kendimi içeri ve uygun bir yer  bularak yolculuğa başladım.

Bir durak sonra bir yenge bindi otobüse. Önce etrafı süzdü, baktı ki kalabalık değil çantasından İstanbul Kart'ını çıkarıp basıverdi.
Ama o da ne ! 
Bir ses yükseldi makineden; 'Yetersiz Bakiye'!

Ne korkunç, ne acımasız, ne aşılayıcı bir anons öyle.
Evet yengemin bakiyesi yetersiz olabilir ama neden bağıra bağıra anons yaptırıyorsunuz, Sessizce uyarsanız olmuyor mu, Neden bu kadar utandırıyorsunuz yengemi?

Yengem biraz utandı, biraz sıkıldı ve etrafa bakınmaya başladı. Benim yeterli bakiyem vardı ama vermedim. Çünkü daha önce Yüz kere yengeler bu durumdayken kartımı vermiş, parasını istememiştim.

Daha sonra anladım ki; Bu yengemlerin yeni bir taktiği…Kartı basıp 'Yetersiz Bakiye' diye makineyi bağırttırınca birilerinin onlara acıdığını ve kartını verdiklerini ve de üstüne para almadıklarını anlayınca ha bire sanki otobüs bedavaymış gibi boş kartlarla biniş yapıyorlardı.
'Kek miyim lan ben, Meğer otobüse biniyorsan kartını kontrol edeceksin. Ben nasıl kontrol ediyorum kardeşim?' diye düşündüm kendi kendime.

Yenge etraftan kart ararken başka bir yengeyle konuşmaya başladı.
Kısa bir konuşmanın ardından kartı alıp bastı makineye…
Aaa o da ne?
Yine o delirten anons; 'Yetersiz Bakiye'!
Diğer yengemin kartı da boş çıktı.

'Bak işte tam da düşündüğüm gibi…Tüm yengemler aynı ayakla biniyorlar otobüse. Bin otobüse 'Yetersiz Bakiye' diye bağırttır makineyi, al birinden kartı bas, geç ama üstüne para verme' diye bir daha düşünüp, bu sefer sinirli bir şekilde; 'Buyrun benim kartı kullanın' diye uzattım kartı.

 Yengem yüzüme bakmadan kartı alıp, bastı, geçti. Kartı uzatırken 'Sağolun' dedi. Elini çantasına götürürken; ' Tamam gerek yok' dedim. Tekrar 'Sağolun' diyerek kenara geçti.

O sırada bir adamın cep telefonu çaldı.
'Alo evet, evet, ne var? Sen şimdi beni dükkanda bekle, ben geliyorum senin yanına. Şu an tren istasyonundayım. Gelince senin ananı s…..m. Bekle beni ibne, Savcıya da haber ver, yarım saate yanındayım' dedi ve telefonun kapattı.
Adam resmen otobüsteyken 'Tren İstasyonundayım' dedi...:)

İnmeme İki durak kala dikkatimi çekti, Ayaktakilerin tutunması için yapılan yerlere 'Kutül Amare Dizisi'nin reklamlarını koymuşlar, dizi TRT 1'de oynuyormuş. Bir de kocaman Pizza reklamı vardı şoförün arka tarafında.
Otobüsteki küçük LCD TV'de  İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin çalışmaları oynuyordu.

Derken anonsu fark ettim:
'Bundan sonraki durak Şehit Mehmet Güder' diyordu güzel bir kadın sesi, yani ineceğim durak…
50 Yıllık Cennet Mahallesi Durağı'nın adı önce Kadir Topbaş'ın damadının SSK için bağışlanan araziye 'Koru Florya Rezidansları'nı dikip Trilyonları götürdüğü 'Koru Florya Durağı' olmuştu.
Demek ki durağın adı; Topbaş Fetö'den dolayı başkanlıktan kovulunca 'Şehit Mehmet Güder Durağı' olarak değiştirilmiş.
Semti tanımasak Cennet Mahallesi'ne geldiğimizi anlamayacağız yani.

Bırak ayak yapmayı gerçek şu ki;
'Yetersiz Bakiye'sin güzel Ülkem.






23 Şubat 2018 Cuma

NEDEN SAÇMALIYORLAR?


Biri; 'Google'ı ilk icat eden kişi Abdülmat'tir' dedi.
Bir diğeri; 'Nuh oğlunu cep telefonuyla aradı' dedi.
Bir başkası; 'Shakespeare 'in asıl ismi Şeyh Pir' dir dedi,
Daha başka biri,'8 Yaşındaki kız çocuğuyla evlenilebilir' dedi.
Öteki biri; 'Genç Kaynanaya istek artar' dedi,
Öbürü;' Dünya düzdür' dedi,
Öbür diğeri;' Yatakta hemen uyuyun yoksa yorgan sizi tahrik eder' dedi;
Sonraki erkek çocuklarına tecavüz için;' Bir kereden birşey olmaz' dedi...
Ve Üniversite hocaları; 'Bize cahil adam lazım' dedi. Hem de kendi Üniversitede hoca iken...
Bu putperestlerin asıl hedefi kafa bulmak değilse kesinlikle İslamdır.
Bu kadar manyak bu kadar aptalca şeyleri bilmeden konuşuyor olamaz.
Bunlara bakarak gerçek İslam'a kızmak da akıl işi değil:
İslamın bu putperestlerle hiç alakası yok. Çünkü bilindiği üzere İlk ayetimiz 'Oku' dur...

Keşke toplum biraz 'OKU'sa...

NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...