6 Ocak 2012 Cuma

AZER BÜLBÜL

Azer Bülbül…Bir dostun ardından

Sene:1993

Mevsimlerden sonbahar…
İstanbul’da hava soğuk, geceler ise zorlu.
Osmanlı’ya inat Bizans oyunları mıdır oynanan? Yoksa parçalanmış sevdaların bedeli mi?
Ekmek, sigara, çay ve rakıdır umutsuzluklarda  yaşanan.

Bir akşam…
Bir akşam çıkageldi kaldığımız eve.
O gelmeden önce biliyordum adını.
Pekte hoşuma giden şarkılar değildi söyledikleri…
Ama dinledikçe insanı saran, garip, içten, samimi bir sesi ve duygusu vardı.
- Yeni kasetim çıkacak dedi.
- Hayırlısı olsun dedim. Ben Mustafa…
- Ben Azer dedi.
(asıl adını burada yazmak istemem)
Gündüzleri öğlene doğru dışarı çıkıyor, akşamları eve eli dolu olarak geliyordu.
Almanya’dan birisi ile sürekli Almanca konuşuyordu.
- Usta istersen bu konuşmaları benim yanımda yapma, ne dediğini anlıyorum dediğimde,
Biraz utandı biraz güldü…

Ben babayım…
- Yeni kasetinin adı ne olacak dedim.
- Ben Babayım dedi.
Azer Bülbül’ü ogüne kadar fanatik derecesinde ama az sayıda insan tanıyordu.
İşte o kasetinden sonra tanıdınız sizler…
Kasetin tanıtım günlerinde B.Çekmece’de bir radyo programına götürdüm onu,
İnanmazsınız ama sadece 1 kişi telefonla aradı.
B.Çekmece bayırından çıkarken;
- Çok moralim bozuldu dedi, kimse aramadı…
- Olsun usta bu bir başlangıç dedim.
Arabayı Beyoğlu’nun alt tarafına doğru sürdük…

Meşhurluk…
Özellikle İbo Show’a çıktıktan sonra hemen her kanalda programlara çıkmaya başladı.
Tırnaklarıyla kazıyarak sonunda başarmıştı…
Ardından gelen Zordayım ve İlle de sen ile deyim yerindeyse patladı.
Bir zaman sonrada;
Sokaktan geçen arabalarda onun şarkıları çalıyordu,
Ama kendisini hiç bozmadı.
Bizimle cafelere gelmeye, sıradan insanlar gibi oturmaya devam etti….

Neden 3. Yıldızlı bir otelde öldü?
Gelen haberler göre Antalya Şarampol semtinde 3. Yıldızlı bir otelde vefat etmiş…
Şarampol semti Antalya’nın girişinde yer alan orta düzeyli bir semttir.
Lüks otel ve zenginler daha aşağılarda sahile yakın yerlerde yer alırlar.
Kendisi o kadar kaset çıkarmış, o kadar tutulmuşken hiç düşündünüz mü neden sıradan bir otelde vefat etti?
Çünkü;
O yardım olsun diye kendi kasetini bile el arabası ile kaset satanlardan para ile alıyor,
İhtiyacı olanları yedirip içiriyordu.
Ekonomik olarak;
Kendisi kazanamadı ama Azer Bülbül’ü  taklit edenler bile çok para kazandılar sırtından.
Hele hele etrafındaki bazı isimler inanılmaz paralar kazandılar…

İnsan olarak…
İnsan olarak, Son derece candan, samimi, insansever, iyiliksever, adam gibi adamdı…
Söylediği hemen her şarkıyı ya yaşayan ya da ta yüreğinde hisseden bir sanatçıydı.
- Kurufasulye’yi, ev yemeklerini çok özledim yenge yapmaz mı demesini,
- Şiirlerini şarkı sözü olarak yaz, çok iyi demesini…
Hele hele;
- Sen bunlardan uzak dur kardeşim demesini hiç unutmayacağım.

Sesi ve derinliği…
Belki şarkılarında çok da siyasi sözler yoktu.
Ama;
Dikkatli dinleyenler; Muharrem Ertaş, Hacı Taşan, Neşet Ertaş, Murat Çobanoğlu’nun izlerini sürdüğünü, Bir anlamda ‘bozlak’ söylediğini, nefesi yettiğince bağırarak adeta sisteme karşı direndiğini biliyorlardı…
Her zaman fakirin, yoksulun, gariplerin şarkılarını söyledi…
Bazı şarkılarında söylediği gibi:
‘Benim hiçbir şeyim yok’, ‘Zordayım’, ‘Ben de bir insanım’ gibi....

Sonuç olarak…
Şu fani dünyada herkes ve hepimiz gelip geçiciyiz.
Allah o yetenekle aramızda yolladı,
Allah o genç yaşta aramızdan ayırdı.
Önemli olan bir iz bırakabilmek ise;
Azer Bülbül:
Kendi tarzını, kendi çizgisini ortaya koymuş, model olmuş bir sanatçı olarak anılacaktır.
Kendisinin bizde, bizim onda selamımız vardı.
Hakkımı helal ediyorum,
Hakkını helal etsin.

-Senin kitabını ben yazacağım demiştim.
Olmadı.


15 Aralık 2011 Perşembe

SEFAKÖY LİSESİ'NİN ADI DEĞİŞMESİN üzerine bir yazı

'Biz büyüdük
Ve kirlendi dünya...'

Çok değil, bundan yaklaşık 20-30 yıl önce ne İstanbul bu kadar kalabalık, ne de bizler bu kadar büyümemiştik...
Tıpkı bugün heyecanla okullarına yetişmeye çalışan minik İlkokul yada sivilceleri yeni yeni çıkmaya başlamış Lise öğrencileri gibiydik...
Çocuktuk, gençtik, mutluyduk...
Sefaköy Lisesi'nin etrafında ise, ne bu kadar ev ve araba vardı, ne de bu kadar kalabalık...
Bazı arkadaşlarımız Cennet Mahallesi'nden, Sultanmurat'tan ve hatta Sefaköy Merkez'den okula geliyorlardı.
Çünkü oralarda ya yeterince okul yoktu yada lise ...
Yolu, okulu, sana yağı, tüpü olmayan yıllardı.
Okul yolları çamur olduğu için bazen sınıfa girmeden önce ayakkabılarımızı yağmur suları ile yıkar, kantinde satılan simit ve Ankara Gazozu ile karnımızı doyururduk.
Bazen de daha büyük ağbiler;
'Bugün okul yok, eylem yapıyoruz' diye bizi eve geri yollarlar, biz de sokakta oynayacağımız için sevinirdik...
Henüz 80 İhtilali yapılmamıştı...
Hatta bir gün Matematik Öğretmenimiz rahmetli Nusret Niyet eylem yapmak için ders esnasında sınıfa giren ağbilerden birini dövmeye kalkarak sınıftan çıkarmış ve ardından ağlamıştı.
Çünkü o da bu gidişatın iyi olmadığını görüyor, eğitim alamayacağımız için kahroluyordu.
Çoğumuz ya alt sınıf yada memur ailelerinin çocuklarıydık.
Yani dar ve orta gelirli ailelerin kara önlük giyen, belki birinden emanet aldığı kravat yada ceketle, çoğu zaman harçlıksız okula gelen pırıl pırıl çocuklarıydık...
80 İhtilali sonrasında okulumuzun giriş kapısında 1 yada 2 asker nöbet tutmaya başladı.
Yanılmıyorsam hatta bir tanesi de kazayla kendini vurmuştu...
Birbirinden değerli öğretmenlerimiz ise okulun etrafındaki kahvelere kadar giderek bizleri kötü alışkanlıklardan korumaya çalışıyorlardı...
O zamanlar okulların etrafında 'ne ararsan' bulamazdınız.
Çünkü,  (o zamanlar kızsak bile) Florya'daki bir çay bahçesine kadar bizleri sıkıca takip eden koruyan-kollayan öğretmenlerimiz-müdürlerimiz vardı.
Hepsine ayrı ayrı selam olsun...
Aramızdan ayrılanlara Allah'tan rahmet diliyorum.
Uzatmayalım:
İyi, kötü şu an yaşları 35 ve üstü olanlar bir şekilde bu okulun öğrencisi oldular.
Ama sanırım bu taraflara gelip de, bu okulun önünden geçmeyen hemen hiç kimse kalmamıştır...
Bütün bunları neden mi yazdım?
Çünkü bu kadar uzun bir geçmişe sahip olan bir kurumun adını değiştirdiler.
Sorsanız her gün önünden geçmeme rağmen ben de yeni adını hatırlamıyorum.
Bu değişimin bu okula yıllarını vermiş binlerce öğrencinin çocukluğuna, gençliğine, acılarına, mutluluklarına, anılarına büyük zarar verdiğini, bir anlamda belleğinin yokedilmeye çalışldığını düşünüyorum.
Yüzlerce Müdür ve Öğretmenin ise emeklerine hakaret edildiğini...
Bunu yapmaya kimin hakkı olabilir ki?
Hangi hakla olabilir ki?
Okulun binasının yenilenmesi kime böyle bir hak tanıyor?
Hangi yasaya dayanarak bunlar yapılıyor?
Varsa bu yasayı çıkaranların okullarının adları da bu şekilde değiştirilse nasıl bir tepki gösterirler acaba?
Sonuç olarak;
Bu okulun adında;
Bizlerin ve bizlerden önceki ağbi ve ablalarımızın,
Bu okulda ders vermiş tüm öğretmen ve müdürlerimizin ve hatta tüm hademelik yapan büyüklerimizin hakkı var.
Bu ismin değiştirilmesi büyük bir haksızlık ve terbiyesizliktir.
Her zaman söylerim:
Hangi babayiğit Galatasaray Lisesi'nin, Robert Koleji'nin, Vefa Lisesi'nin adı satın alabilir, yada değiştirebilir ki?...
Umarım son günlerde okulumuzun 1983 - 84 mezunlarının hareketliliği bu hatanın düzeltilmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
Yoksa çocuklarımıza hangi lise'den mezun olduğumuzu nasıl anlatacağız?

22 Ekim 2011 Cumartesi

AKP TERÖR YÜZÜNDEN DEĞİL, DENİZ FENERİ'NDEN DOLAYI ELEŞTİRİLMELİ

Son şehit olaylarında sonra bir takım çevrelerin gerek hükümeti istifaya çağırması, gerekse çok fazla muhalefet yapması pek de iç açıcı değil.
Böyle bir davranışın T:C'nin elini zayıflatacağını düşünüyorum.
Ne olacak yani bugün hükümet istifa etse daha mı iyi olacak?
Elbette hükümetin yaptığı 'Habur' meselesi son derece yanlıştı.
Ergenekon Davası'nda sapla ile samanı karıştırması da yanlış.
Fakat bu terör konusunda çok da hatalı değil.
Çünkü bu iş ABD, AB ve İsrail destekli bir olay.
AKP değil kim olursa olsun bu iş kolay kolay çözülemeyecek.
Ve bu zamanda hükümete yüklenmek doğru değil.
Dedik ya;
Bu konuda, bu zamanda eleştiri yapmak sadece T.C zayıf gösterir o kadar...
Şayet AKP'yi eleştirecekseniz, Deniz Feneri Davası'ndaki tutumundan dolayı eleştirin.
O zaman haklı olursunuz.
Ve şu soruyu sormakta haklı olursunuz:
Silivride yatanların bazıları Zahit Akman kadar masum ve güvenilir değil mi?
Neden AKP yargıda iki farklı şekilde davranıyor?
Bunu açıklamak daha zor.

21 Ekim 2011 Cuma

AKP'YE MUHALEFET ZAMANI DEĞİL

24 şehit vermemizin ardından çeşitli parti ve kişilerin akp'ye muhalefet etmesi 'bu zamanda' hiç de doğru bir hareket değil.
Sayın Cumhurbaşkanı da, Sayın Başbakanı da T:C'ni temsil ediyor.
Bölücüler çocuk katiline 'sayın' diyerek belli bir saygınlık yaratmaya çalışırken bizler neden kendi yöneticilerimizi zor duruma düşürelim ki?
Ne olursa olsun birlik olma zamanıdır.
Elbette şehitler hepimizin çocuğudur, içimiz gerçekten yanmaktadır.
Ve ihanet örgütünün kökü toptan kazınmalıdır.
Ve yapılacak yeni anayasa'ya idam cezası konularak gereği hemen yapılmalıdır.
Burada hepimize büyük görevler düşüyor.
Özellikle medyaya...
Bölücü-Kürtçü ve her konuşmasında pkk'ya özellikle pekeke diyenlere hemen tv ve gazeteleri kapatmalıdırlar.
Zaman akp'ye muhalefet etme zamanı değil, birlikte hareket etme zamanıdır.

19 Ekim 2011 Çarşamba

ŞEHİTLER VE KÜRT AÇILIMI...

İki günde yaklaşık 30 şehit veren yüce milletimizin elbette içi kan ağlamaktadır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet milletimize ise başsağlığı diliyorum.
Yaşanan bu terör olaylarının ne hükümetin zaafı ne de askeri yetkililerin zaafı  olduğunu düşünüyorum.
Zaaf çok daha derinlerde...
Yeni yapılacak anayasa içine 'idam cezası' tekrar konmalıdır.
Şehir içinde yaşayan tüm terör sempatizanları yakalanmalı ve en ağır cezalara çarpırılmalıdır.
Dış politikada ise, ABD, AB ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda değil, İslami ve Türklük temeline dayanan ilişkiler geliştirilmelidir.
İran'dan, Suriye'ye, Azerbaycan'dan, Kazakistan'a kadar ilişkiler yeniden yapılandırılmalıdır.
Ve TV'lere;
Kesinlikle 'Pkk sempatizanı - Kürtçüler' çıkarılmamalıdır.
Yoksa;
Ne hükümeti eleştirmekle bu sorunu çözeceğiz, ne de polisimizi ve askerlerimizi...

1 Ekim 2011 Cumartesi

Mustafa ÇATIKKAŞ: HEREDİTER ANJİYOÖDEM

Mustafa ÇATIKKAŞ: HEREDİTER ANJİYOÖDEM: Herediter Anjiyıödem Hastası olan arkadaşlar;
Samatya SSK Hastanesi Alerji Bölümü'nden Dr. Füsun Erdenen ile görüşmenizi tavsiye ediyorum....

HEREDİTER ANJİYOÖDEM

Herediter Anjiyıödem Hastası olan arkadaşlar;
Samatya SSK Hastanesi Alerji Bölümü'nden Dr. Füsun Erdenen ile görüşmenizi tavsiye ediyorum.
Konusunda gerçekten çok deneyimli bir doktor...Sanırım sizlere büyük katkısı olacaktır.
Öte yandan aynı hastalığa yakalanmış çocuklar içinse;
Bakırköy Devlet Hastanesi Alerji ve Astım Bölümünden Uzm. Dr. Nazan Altınel ile görüşebilirsiniz.
Şimdiden herkese acil şiflar dilerim.
NOT: Hastalıkla ilgli olarak benimle de irtibata geçebilirsiniz.

NEDEN ADAY OLUYORLAR

  2024 yerel seçimleri 31 Mart 2024 Pazar günü yapılacak, Seçimlerde; 61 Milyon 400 Bin kişi oy kullanacak. Ve bu seçimlerde 1393 belediye...